İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenistan’da Türkler dışında herkes var 

Ermenistan’da Türkler dışında herkes var 

M. Fatih ÖZTARSU 
07 Aralık 2010 21:101

Güney Kafkasya’da değiştirilemeyen dengeler bölge dengesizliklerini devam ettiriyor. Karabağ sorunu, Ermenistan’la yakınlaşmalar ve Azerbaycan’la inişli çıkışlı devam eden ilişkiler konusunda Türkiye’nin sahip olduğu tek koz “komşularla sıfır sorun” politikası. 

1999’da yüzyılın son zirvesi olan AGİT – İstanbul Zirvesi’nden sonra Astana Zirvesi de büyük ümitler bağladığımız, sorunların çözülmesini umduğumuz sayısız buluşmalardan biriydi. Ancak sonuç olarak “sonuçsuzluk” kararı alan devlet büyükleri mevcut statükonun devam ettirilmesinde karar kılmış bulunuyorlar.

Bazı uzmanlar, özellikle Erivan’daki bölge uzmanları, her ne kadar Kafkasya’daki statükonun 2008 Rus-Gürcü Savaşı’nda bozulduğunu iddia etseler de, 1991’den beri değişmeyen çok şey var.

Geçtiğimiz ay Karabağ’daki Ermeni askerlerine ateşli konuşmalar yapan Serz Sarkisyan, Azerbaycan’ın askeri bütçesinin devasa miktarını bile bile sadece seçim yatırımı yapadursun, sorundan nemalanan çevrelerin ekmeğine yağ sürmeyi de devam ettiriyor.

Hükümetin Karabağ ve Türkiye ilişkilerine yönelik yaklaşımlarında herhangi bir değişiklik olmasa da akademik çevrelerin bakış açısında belirli değişimlerin olduğunu görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Erivan’da katıldığımız bir programda bu konularla ilgili olarak önemli noktalara temas edildi. Programda konuşma yapan siyaset bilimci Tevan Poghosyan’ın bazı fikirlerini sunmak istiyorum.

Poghosyan’a göre Türkiye Ermenistan’ı ilk tanıyan ülkelerden biri olmuştur ancak bunun devamını sağlıklı bir şekilde getirememiştir. Buna ek olarak Azerbaycan’la olan ilişkileri, Ermenistan’la olan ilişkilerini zayıflatmıştır. Sınırların kapalı olması sebebiyle Türkiye Güney Kafkasya’dan daima uzak kalmıştır.

Poghosyan’ın bu düşüncelerini Ermenistan’ın bir sitemi olarak kabul etmek mümkün. Erivan’dan bakıldığında Türkiye gerçekten sınırları kapatarak bölgeye olan etkisini doğmadan öldürmüştür. Ayrıca Karabağ konusunda izlediği etkisiz politikalarından dolayı Ermenistan’la ilişkileri asla ilerlememiştir.

Bence bu konuda çok yönlü politikalarla farklı alternatifler üretilebilirdi. Çünkü sınırların kapatılması Karabağ sorununda bir çözüm oluşturmamış, sadece Türkiye’yi bölgeye açılmaktan uzaklaştırmıştır.

Karabağ’la ilgili farklı yollar izlenebilir, çözüme yakın öneriler oluşturulabilirdi. Ancak tabii bu konuyu en başta dış müdahale olmadan sadece Ermenistan ve Azerbaycan’a bırakmak gerekmektedir. Zaten 1992’den beri gerçekleşmeyen tek olay budur. Dış müdahalelerle her ülke Kafkasya’da kendi etkisini oluşturmaya çalışmıştır. Kısacası Karabağ, kaşınması gereken bir yara olmuştur.

Poghosyan’a göre Ermenistan dış politikası 3+2 sistemi oluşturmuştur. Yani Türkiye, Rusya ve İran ile uzak çevre ve Azerbaycan, Gürcistan ile yakın çevre ilişkileri modeli. Bu modele göre Kafkasya’da “kapalı olmayan sınırlar” sistemi oluşturulmalıdır. Yani aynen Avrupa Birliği’nde olduğu gibi…

İşte buna giden yolda ise Almanya kendi tarihi suçunu kabul edip, Avrupa’dan özür dileyerek işbirliği yolunu açmayı başarmıştır ve Türkiye de Almanya gibi yaparak bölgede işbirliği konusunda ön ayak olabilir (Alman resmi yetkililerinin de bu konudaki yaklaşımı Türkiye aleyhine. Bu konuya ileride değineceğiz).

Poghosyan’ın bu görüşünde ciddi bir dış etki görmekteyim. Haliyle, bölgede son derece faal olan Alman, Fransız ve İngiliz sivil toplum kuruluşları bu doğrultudaki görüşleri desteklemektedir. Buradakilere göre eğer bir adım atılacaksa bunu Türkiye’nin atması gerekir. Ancak Türkiye’nin son dönemde olumlu adımlar attığını, Ermeni tarihi eserlerine yönelik ciddi açılımlar yaptığını aynı şekilde Ermenistan’ın da böyle yaklaşması gerektiğini söylediğimizde Ermenistan’da herhangi bir Türk eserinin olmadığı ifade edilmekte.

Hatta bölgedeki Türk tarihi eserlerin bile İran’a ait olduğu görüşü oldukça yaygın. Doğal olarak bölgede sadece Avrupa’nın değil, İran’ın da son derece etkin olduğunu görebiliyoruz. Poghosyan bir konuda iyimser yaklaşmakta. Ermenistan, sınırlar açıldıktan sonra Türkiye’ye pek katkıda bulunamaz ancak tıp konusunda önemli destekler sağlayabilir.

Bu konuda haklı. Sınır bölgesindeki şehirlerimizde yaşayan insanların tıbbî konularda hizmet edinmek için günü birlik şekilde İran’a gidip geldiğini biliyoruz. Bunun aynısı Erivan için de olabilir. Türkler aynen İran’a gittiği gibi Erivan’a tıbbî konularda hizmet için gidiş gelişler yapabilirler.

Poghosyan’ın düşüncelerini anlamak için programda konuşma yapan European Integration Strategy Association’dan Rainder Steenblok’un yaklaşımlarının öğrenilmesi yararlı olur. Steenblok’a göre Türkiye için en önemli hedef AB’ye üye olmaktır, bunun için de ekonomik kaygılar ilk sırada yer almaktadır.

AB’ye üye olmak için ise bölge ülkeleriyle arasını düzeltmesi en önde gelen isteklerdendir. Steenblok’a göre Türkiye Azerbaycan’la olan güçlü ilişkilerinden dolayı Ermenistan konusunda oldukça gerilemiştir.

Son dönemde atılan adımlar dahi yetersiz kalmaktadır. Gerçekten Ermenistan’daki yaygın düşünceye göre Türkiye’nin tek amacı AB’ye üye olmaktır. Bunun sebepleri ise farklı şekillerde sıralanmaktadır. Ermenistan’a yönelik yaklaşımlarında Avrupa’nın her dediğini yaptığı yönündeki düşünceler de ağırlık kazanmaktadır.

Belirttiğimiz gibi, Ermenistan’da farklı ağızlardan aktarılan bir Türkiye imajı oluşturulmuştur. Bunu engellemek ve asıl olanı aktarmak için Türkiye’nin bölgeyle ilgili daha çok çalışma yapması ve burada daha çok bulunması gerekmektedir.

Siyasi kanallar dışında sivil toplum, medya ve akademi çevrelerinin konuyla ilgili çalışmalarının artırılması şarttır. Türkler dışında herkesin var olduğu ve bölge etkinliğimizi artıracağımız ilk kapı olan Ermenistan için daha fazla vakit kaybetmek mantıklı bir iş değildir.

Mehmet Fatih ÖZTARSU / Haber7 / Ermenistan
http://www.fatihoztarsu.com
oztarsu@gmail.com

Yorumlar kapatıldı.