İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Milliyetçilik kazınmalı Levent Köker

Milliyetçilik kazınmalı 

HELİN ALP/DİYARBAKIR – Istanbul – 05.10.2010

LEVENT Köker Taraf’a anlattı: Anayasa’nın başlangıç metni de tekrar yazılmalı. Milliyetçilik kelimesinin başına ‘Atatürk’ü getirmekle milliyetçiliğe anayasal statü kazandıramazsınız.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, “Anayasa’nın ilk üç maddesine pozitif olarak dokunulabileceğine” yönelik açıklamaları siyasiler arasında tartışmalara yol açsa da, anayasa hukukçularından destek gördü.

AKP’ye sivil anayasa taslağını hazırlayanlardan biri olan Gazi Üniversitesi öğretim üyesi, siyaset bilimi ve kamu hukuku profesörü Levent Köker “Değiştirilemez maddelerin de yeniden formüle edilebileceğini” söyledi. Taraf ’ın sorularını yanıtlayan Köker, bazı Avrupa ülkelerinin anayasalarındaki “değiştirilemez” maddelerden örnekler vererek aradaki farkı anlattı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Her anayasa bir politik sürecin ürünüdür. Dolayısıyla politik sürecin ürettiği metin olarak anayasalarda değiştirilemez maddeler olabilir de olmayabilir de. Asıl sorun değiştirilemez maddelerden çok, bu “değiştirilemez” denen maddelerin kapsamından kaynaklanıyor. 82 Anayasası bir darbe anayasasıdır. Böyle yazılmış olması ilelebet değiştirilemez manasına da gelmiyor. Bir siyasi sürecin sonunda yeni bir anayasa yapılacaksa bu değiştirilemez maddeler de yeniden formüle edilebilir.

Nasıl formüle edilebilir?

Birinci madde; “Türkiye Devleti Cumhuriyettir.” Kimsenin buna bir itirazı yok. İkinci maddede, “Toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayalı, demokratik, sosyal, laik bir hukuk devletidir” denir. Burada “toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı” ile ne demek istendiği belli değil. Bu başlangıç bölümü Türkiye’nin devlet anlayışını ortaya koyduğu için önemlidir. Madde üç ile de “Türk vatanı ve milletinin bölünmez bütünlüğünü ve Türk devletinin ebediliğini” vurgulayan ifadeler içeriyor. Bir de başlangıçta sözü edilen ve ikinci maddede yer alan değiştirilemez niteliğinde “Atatürk milliyetçiliği” var. Atatürk isminin saygınlığı, Atatürk’ün büyüklüğünü ve dehasını bir kenara koyarsanız “milliyetçilik” kelimesinin başına “Atatürk” kelimesini getirmiş olmakla milliyetçiliğe anayasal bir statü ve saygıdeğer bir ideoloji niteliği kazandırmazsınız. Milliyetçilik bir siyasi ideolojidir ve ister başına “Atatürk” getirin ister getirmeyin bir anayasanın herhangi bir biçimde milliyetçi bir ideoloji ile kendini tanımlaması özellikle günümüz demokratik hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmıyor.

Günümüz demokratik hukuk devleti anlayışı nedir?

Anayasa tartışmaları gündeme geldiğinde hem değişmez maddeler, hem de anayasa bakımından bazı ülkelerin anayasaları örnek verilir. Örneğin, İspanyol Anayasası’nın başlangıç bölümünde, “İspanyolları ve İspanya’da yaşayan bütün halkların kültürlerini, kurumlarını, dillerini geleneklerini tanır ve korur” anlamında bir ibare var. Bunu, demokratik bir standart olarak alınabileceğini düşünüyorum ben. Ya da çok sade bir başlangıç metni olarak Alman Anayasası’nda “Tanrı ve insanlık önündeki sorumluluğunun bilincinde olan Alman halkı, birleşmiş bir Avrupa’nın ortaklarından biri olarak dünya barışının edebiliğine katkıda bulunmanın bilinciyle bu anayasayı kabul etmiştir” yazılıdır.

Değiştirilemez maddeleri neler?

Alman Anayasası’nın değiştirilemez iki maddesi var. Birinci maddesi çok çarpıcıdır. Alman düşünür Kant’ın ebedi barışına bir referansla, “İnsan onuru kutsaldır, çiğnenemez. Bütün devlet otoritelerinin, kamu otoritesinin görevi insan onurunu korumak ve ona saygı göstermektir” yönünde bir hükümdür. Diğeri değişmezi de federasyona dayalı sosyal bir devlet olduğudur.

Kıyaslandığı zaman hem aradaki devlet anlayışı hem de milliyetçilik vurgusu anayasal prensip olarak karşımıza çıkmıyor.

Hemen hemen herkes “farklılıklarımız zenginliğimizdir” diyor. Türkiye’de “milliyetçilik” dediğimiz zaman homojenlik ağır basıyor. Biz toplumu tek tip veya türdeş insanlardan oluşan bir varlık olarak görme eğilimindeyiz. Bu, siyasi ideolojimize göre değişse de, öyle tek tipçi bir anlayışımız var. Bir ülkenin bütünlüğü o ülkenin sınırlarıyla belirlenir. Amerika bölünmüş bir ülke midir, Almanya bölünmüş bir ülke midir? Yapısı üniter olmayan Almanya’yı ülke bakımından bölünmüş bir ülke haline getirmiyor. Üniter yapı ile ülke bütünlüğü birbiriye örtüşten şeyler değil. Daha da somut ifadeyle biz üniter yapıyla merkeziyetçiliği de aynı şey zannediyoruz. “Merkezi yönetim zayıflarsa üniter yönetimde zayıflar ve bundan da ülke bölünür” gibi bir kaygı var. Bu kaygı doğru değil. Yani tarihsel algılar, siyasi ve ahlaki olarak savunulabilir değil. Bu ülkede kimse ayrılmak istemiyor zaten. Böyle bir talep yok.

Siz 2007 yılında AKP’ye anayasa taslağı hazırlayan ekipteydiniz. Başlangıç bölümü için bir taslak hazırladınız mı?

Başlangıç metnini yeniden yazmıştık. Dolayısıyla aslında biz onunla ilgili çalışma yapmak için bir formülasyon düşündük. Ama Atatürk milliyetçiliği üzerinden siyaset yapıldığı için özellikle Ergun Özbudun’un “Siyaset mümkün olanı yapma sanatıdır” yaklaşımıyla taslağa koymadık.

Heyetin hazırladığı taslakla ilgili “82 Anayasa’sının basit bir revizyonu” eleştirileri yapılmıştı. Sizce öyle mi?

Geriye dönüp baktığımda aslında ona yakın hissediyorum. MGK’yı Anayasa’dan çıkarmadık, YÖK’ü kaldırmadık, Diyanet İşleri Bakanlığı’na biraz dokunduk ama anayasal statüsü devam etti. Diyanet İşleri Bakanlığı’nın her türlü siyasi görüşün dışında kalarak “milli birliği ve bütünlüğü sağlama” misyonu anayasa ile verilmiş. Bu maddeyi değiştirmek isteyenler “laikliğe karşı gelmekle” yargılanabiliyor.

Parti kapatmalarla ilgili bir değişiklik yaptık ama, parti kapatmayı tümüyle imkansızlaştıracak radikal bir değişiklik taslağı vermedik. Aramızda gerçekçi olalım ne de olsa değiştirmeyecekler diye bir yaklaşımımız oldu.

Anayasa’da nasıl bir başlangıç metni yazılmalıdır?

Nasıl bir devlet, nasıl bir siyaset anlayışına sahip olunduğunu açıkça ortaya koyması gerekir. Şimdiki başlangıç bölümümüzün birinci paragrafı “Türk vatanı ve milletinin (Türk sözcüğü birinci sözcük olduğu için büyük harfle yazılıyor ama vatan ve millet sözcükleri de büyük harfle yazılmış. Dil kuralları bakımından yanlış da olsa nedense büyük yazılmış) edebi varlığını ve yüce (Yine büyük harflerle yazılmış) Türk Devleti’nin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu anayasa diye başlıyor. Çağdaş, demokratik anayasalarda böyle bir başlangıç yok. Yeni bir Anayasa yapılacaksa bu başlangıç metni de yeniden yazılmalıdır.

Yorumlar kapatıldı.