İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

LE FIGARO: ANKARA, KUTSAL HAÇ KİLİSESİ’NDE “TARİHΔ BİR ERMENİ AYİNİNE İZİN VERDİ

LE FIGARO: ANKARA, KUTSAL HAÇ KİLİSESİ’NDE “TARİHΔ BİR ERMENİ AYİNİNE İZİN VERDİ

21.09.2010 14:00
——————————————————————————–
PARİS, 20/09(BYE)— Tirajı günde 322 bin olan Le Figaro gazetesinin 20 Eylül 2010 tarihli sayısında, Laure Marchand imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan Akdamar çıkışlı yazının çevirisi şöyledir:

–Ermenistan ile İlişkilerdeki Normalleşme Sürecinin Başarısızlığına Rağmen Dün Düzenlenen Tören, Türkiye’nin Demokratikleşmesine Katkı Sağlıyor–

Tarihle bir buluşma mı, yoksa kaçırılmış bir fırsat mıydı? Biraz ikisinden denilebilir. Türkiye’nin doğusunda, bal rengi yansımalarıyla Van’ın türkuaz mavisi gölü üzerinde bulunan kayalık bir ada olan Akdamar’da dün bir ayin düzenlendi. Türk yetkililer, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu tarafından Ermenilere yönelik olarak yürütülen soykırımdan yaklaşık yüz yıl sonra burada ilk kez bir ayin düzenlenmesine izin verdi. Yüzlerce İstanbullu Ermeni ile diasporadan onlarca kişi, atalarının topraklarında dua etmeye geldi. 10. yüzyıl Vaspurakan Krallığı’ndan kalma bu Ermeni mimarisinin şaheserinden ilâhiler yükseliyordu. ABD’nin Philadelphia eyaletinde yaşayan Harry Seiss, coşkuyla “Bugün tarihî bir gün. Kutsal Haç Kilisesi’nde ibadet etmek harikulade bir his, Kilise yeniden yaşıyor, ancak aynı zamanda üzücü.” diye konuştu.

“Türk hoşgörüsünün göstergesi” olarak yorumladığı ayinin düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bütün dünyaya, kutsal mekânlara nasıl değer verdiğimizi ve nasıl ilgilendiğimizi göstermek istiyoruz.” dedi. Başbakanın dile getirdiği memnuniyet, kiliseye gelenler arasında diş gıcırdattı. Sadece Van Gölü’nün çevresinde 1915 yılından bu yana yüzlerce kilise ve manastır yıkılmış, kendi haline terk edilmiş, ahıra veya camiye dönüştürülmüş. Ancak bu, günün sembolik önemini bir parça bozan bir son dakika polemiği oldu. İki metre yüksekliğindeki haç, sonunda kilisenin girişine konuldu. Yetkililerin söz vermesine rağmen zamanında çatıya yerleştirilemedi. Ermenistan’daki Eçimiadzin Başpatrikhanesi kızgınlığını, ayini boykot ederek gösterdi. Yüzlerce Ermeni ziyareti iptal etti. Beyrut’ta öğretmen olan Annie Keukjian, ayine katılmak için iki gün izin almış: “Arkadaşlarım, burada olma isteğiyle Türk propagandasına alet olmayı reddetme hissi arasında çelişkide kaldı.” diyor. Onlarca yıldır inkar edilen korku ve acılar çoğu zaman Türkiye’ye dönüşleri zorlaştırıyor.

Erivan’da ve diasporada bazı siyasî yetkililer, Türkiye’nin, iki ülke arasındaki normalleşme sürecinin başarısızlığa uğramasını örtbas etmek için şov yaptığını savundu. Ekim 2009’da imzalanan bir anlaşma, iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulmasını ve sınırın tekrar açılmasını öngörüyordu. Ancak Ankara, bu anlaşmanın onaylanabilmesi için bazı şartlar eklemişti. Dolayısıyla Ruben ve eşi Ruşen, Akdamar Adası’na gelebilmek için Gürcistan’dan geçmek ve 830 kilometre katetmek zorunda kaldı. “Her iki tarafın milliyetçiliğinin kurbanı” olarak nitelendirdiği sınırın yakın tarihte açılması ihtimali konusunda oldukça kötümser olan albay, barışma ihtiyacını Türkiye’yi gezerek gideriyor. Albay, “Türklerin Ermenilere karşı hoşgörüsü artıyor. Halklar arası diplomasiye inanıyorum.” diyor. Ermeni asıllı İngiliz tarihçi Ara Sarafyan, iktidardaki AK Partinin siyasi hesaplarına rağmen, bu ayinin Türklere, geçmişlerini idrak edebilmelerine yardımcı olmak için “kaçırılmaması gereken bir fırsat” olduğunu ifade ediyor. “Hükûmet içerisinde bazı milliyetçi kişiler, Ermenilere karşı. Ancak bazıları böyle günlerin, ülkenin demokratikleşmesi için nasıl zincirleme etkileri olabileceğinin farkında.” diyor.

–Açıklamada Üstün Başarı–

Türkiye Cumhuriyeti’nin, 20. yüzyılda Anadolu’da Ermeni varlığını yok etmeye yönelik sistemli politikası, birkaç yıl içerisinde yerle bir oldu. İnkârcılık çatırdadı. Restore edilen Kutsal Haç Kilisesi, 2007 yılında müzeye dönüştürüldü. Kültür Bakanı açılış konuşmasında, “Ermeni” ve “kilise” kelimelerini kullanmamayı başardı. O zamandan bu yana muhafazakâr İslamcı hükûmet, gayri müslim azınlıkların haklarını genişletmeye söz vererek Kemalist ideolojiden kopma isteğinde olduğunu sergiledi. 15 Ağustos’ta Karadeniz kıyısındaki Sümela Manastırı’nda da bir ayin düzenlenmesine izin verilmişti.

Yorumlar kapatıldı.