İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İsveç’te aşırı sağ korkusu

İsveç’te aşırı sağ korkusu 

Kamuoyu yoklamaları, 4 yıldır iktidarda olan sağın ikinci kez seçimi kazanacağını gösteriyor… Kampanyasını sessiz sedasız yürüten İsveç Demokratları’nın anahtar parti duruma gelmesi herkesin korkulu rüyası.

Osman İkiz

Cumhuriyet / Stockholm- İsveç yarın sandık başına gidiyor. Ya sağ partiler koalisyonunun yeni liberal politikalarına onay verip “İsveç modeli”ne son verecek ya da bu gidişi durdurup sol partileri iktidara taşıyacak. Sosyal refah devletinin en ileri örneği olarak gösterilen İsveç dört yıllık yeni liberal politikalarla tanınmaz hale geldi. Sendikalar hallaç pamuğu gibi atıldı.

Yarım milyon üye sendikalardan ayrıldı. Sağlık hizmetleri ve eğitim risk kapital denen kısa vadede kâr amacı güden şirketlere devredildi. Dünyanın en düzenli çalışan eczane sistemi tekellere satıldı. Tren yolları, metro hatları özel işletmecilere verildi. Hastalar doktorların hastası olmaktan çıkıp müşterisi oldu. Yarınki seçimler sağ için çok önemli, çünkü neo liberaller seçimi kazandıkları takdirde geriye kalan kamu kuruluşlarını da satacak. 2014’e gelindiğinde ise talan edecek bir şey kalmayacağından o yıl yapılacak seçim pazar günkü kadar önem taşımıyor.

Seçimdeki ilkler

Seçimleri sağ kazanacak olursa İsveç demokrasi tarihinde sağ ilk kez üst üste iki dönem iktidara gelmiş olacak. Ayrıca kamuoyu araştırmaları tutarsa ilk kez İslam ve yabancı karşıtı bir parti parlamentoya girecek. Üstelik sağ ya da sol kanattan biri yarıdan bir fazla sandalye kazanamadığı takdirde İsveç Demokratları anahtar parti konumuna gelecek. İsveç Demokratları’nın toplumu yenilemek için 99 maddelik programları var.

Türkler bu kez sağın yanında

Bu seçimde İsveç’teki Türklerin çoğunluğu ilk kez aktif bir şekilde sağ partilerin safında yer aldı. Ermeni soykırımı tasarısının parlamentodan geçmesini sağlayan sol partiler Türk grubunun şimşeklerini üzerine çekti. İsveç’e geldikleri 1960’lı yıllardan bu yana sosyal demokratları destekleyen Türklerin çoğunluğu bu yüzden yeni liberallerin saflarına geçti.

Popülist politikalarla geçen bir kampanya döneminde, televizyon kanallarının seçim programları parti liderlerinin magazin üslubuyla yarıştırıldığı eğlence programlarına döndü. Parti lideri kadınsa elinde taşıdığı çantası, sırtına giydiği elbisenin markası önemli. Aynı şeyler erkek liderler için de geçerli, kadınlara nasıl davrandığı, modayı ne kadar izlediği, ev işlerini karısıyla paylaşıp paylaşmadığı izleniyor.

2006’da yüzde 6.5 olan işsizliği dillerine dolayıp sosyal demokratları sıkıştıran sağcılar dört yılda işsizliğe çözüm bulamadılar. İşsizlik oranı şimdi yüzde 8.5. Gizli işsizlerle bu oranın yüzde 17 olduğunu gösteren araştırmalar da var. Sağ kanattaki diğer üç partiden fazla söz etmeye gerek yok.

Üçü de baraj sınırında dolaşıyor. Birisi, artık tabanı yok olan merkez partisi. Diğeri refah toplumunun kuruluşunda sosyal demokratlar kadar rolü olan ama artık yeni liberallerle yarışan liberaller. Üçüncüsü de pazar günleri kilise alışkanlığını sürdüren seçmenin partisi Hıristiyan Demokratlar.

Sol kanatta ise üç parti var. Sosyal Demokrat Parti, Çevre Partisi ve Sol Parti. Sağ partilerin 2006 seçimine ortak bir programla katılıp başarı göstermesi bu seçimde sol kanat için esin kaynağı oldu. Sol kanattaki partiler de Sosyal Demokratlar’ın öncülüğünde ortak cephe oluşturdular. Seçim bu yüzden İsveç siyasi tarihinde bu yanıyla bir ilk olma özelliği taşıyor.

Partilerin aday listelerinde yer alan Türklerden sadece Mehmet Kaplan, seçilebilecek sırada yer alıyor. Çevrecilerin listesindeki Mehmet Kaplan’ın parlamentoda ikinci dönemi olacak. Sosyal Demokratlar’ın Stockholm listesinde 10. sırada olan Hasan Dölek’in seçilebilmesi için çok sayıda tercihli oya ihtiyacı var. Sosyal Demokratlar’ın listesinde yer alan Evin Çetin için de aynı şey geçerli. Muhafazakârların listesindeki Sedat Doğru seçilebilir bir sırada değil ancak bu partiyi destekleyen çok sayıda Türk’ün kullanacağı tercihli oyun sonuç üzerinde etkili olabileceği ileri sürülüyor.

Sosyal Demokratlar kadın liderleri Mona Sahlin ile atılım yapamadı. Partinin rotasını sağa çeviren Mona Sahlin, sol eğilimli seçmenin sempatisini kazanacak bir politika geliştiremedi. Parti genel sekreterliğini de Süryani İbrahim Baylan’a teslim ederek hiç beklemediği bir soruna yol açtı. Soykırım lobisi, Ermeni, Süryani, Yezidi ve Osmanlı topraklarındaki tüm azınlıkların 1915 ile 1922 arasında soykırıma uğratıldığı yolundaki kongre kararıyla sadık seçmen kitlesi Türkleri küstürdü. Sol Parti tabanını korurken çevreciler güçlendi.

Parlamentoya girmesi beklenen sekizinci parti ise İsveç Demokratları. Kampanyalarını sessiz yürüten yabancı ve İslam karşıtı partinin anahtar rolü üstlenmesi herkesin korkulu rüyası.

Yorumlar kapatıldı.