İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dünyaya nar taneleri serpen piyanist Eray Aytimur

Dünyaya nar taneleri serpen piyanist 
ERAY AYTİMUR

Modern caz ve Ermeni halk müziğine odaklanan Tigran Hamasyan, New Era yı Ermenistan da bıraktığı akrabalarına adadı.

Bugün, 56. doğum gününde Hrant Dink’e ‘İyi ki doğdun’ dileği niyetine, müziğiyle dünyayı nar tanelerine bürüyen caz piyanisti Tigran Hamasyan’dan ve onun tek kutuya sığmış iki büyük albümünden bahsetmek istiyorum, ‘New Era’ ve ‘Red Hail’. Yaşının 23’ten aldığı günlere bakmayın, Tigran Hamasyan için söyleyecek çok şey var.
Gyumri doğumlu müzisyenin iki yaşındaki favori oyuncakları piyano ve kaset çalar, üç yaşındaki favori grupları Led Zeppelin, Deep Purple, Beatles ve Queen. Bir de Louis Armstrong. Piyanonun başında bunlara eşlik etmeye çalışan, yedi yaşındayken bütün gününü doğaçlamalarla geçiren Hamasyan’ın durumunu fark eden ailesi -alışılageldiği üzere- öncelikle klasik müzik eğitiminin şart olduğuna inandığı için onu konservatuvara gönderiyor. Ancak 1997’de, Erivan’a taşınmalarıyla Tigran Hamasyan için katıksız caz zamanları başlıyor; Duke Elington, Thelonious Monk, Charlie Parker, Art Tatum, Miles Davis, Bud Powell ve diğerleri ile. .. 1998’de katıldığı 1.Uluslararası Erivan Caz Festivali’nde gösterdiği ileri teknik ve kendine has algılayışıyla caz ‘büyükleri’nin dikkatini çeken Tigran Hamasyan, ilk bestelerini de o dönemde yapıyor.

Devlerle çalıştı
Aynı festivale iki yıl sonra katıldığında ise Chick Korea, Avishai Cohen, Jeff Ballard, Ari Roland gibi isimlere kendisini tanıtan Hamasyan’ın Avrupa caz ortamına kazandırılmasında da en büyük rol, onu 2001’den itibaren başta Fransa olmak üzere Avrupa’nın çok sayıda festivaline davet eden Fransız piyanist ve sanat yön etmeni Stephane Kochoyan’a ait. Bu süreçte Hamasyan’ı Wayne Shorter, Herbie Hancock, John Mc Laughlin, Joe Zawinul, Danillo Perez, John Patitucci gibi devlerle tanıştıran Kochoyan, genç piyanistin Pierre Michelot (kontrbas) ve Daniel Humair (davul) gibi bebop ustalarıyla birlikte çalmasına bile ön ayak oluyor. Tam o dönemde bir taraftan da modern caz ve Ermeni halk müziğine yoğunlaşmaya gayret eden Tigran Hamasyan, peş peşe katıldığı Martial Solal, Jazz a Juan, Montrö, Moskova ve Monaco caz piyano yarışmaları nın hepsinden dereceyle ayrılırken bir çok müzisyenin de albüm kaydına katılıyor.
2006’da ilk albümü ‘World Passion’ ile aynı stüdyodan çıktığında besteciliği bir yana, herkes onun söz ve düzenlemelerdeki başarısından konuşuyor. Müzik kariyerine aynı yıl Thelonious Monk Caz Piyano Yarışması birinciliği gibi tescilli başarılar ekleyerek devam eden Hamasyan, 2007’de ikinci albümü ‘New Era’yı, 2008’de ise yeni topluluğu Aratta Rebirth ile kaydettiği ‘Red Hail’i yayınlayarak yakın geleceğin en parlak caz piyansitlerinden biri olacağının işaretlerini veriyor.
Hamasyan’daki cevherin ticari karşılığı da olabileceğini belli ki erken fark edenlerden, Fransız firması Plus Loin, ‘New Era’ ve ‘Red Hail’ albümlerini yeni bir karton kapak tasarımıyla geçtiğimiz aylarda tekrar piyasaya sürdü. Öncelikle şunu söyleyeyim, ayrı ayrı harikualde bulduğum bu iki albümü sakın benim yaptığım gibi arka arkaya dinlemeyiniz. Çünkü tarzlar arasındaki geçiş diyemeyeceğim kadar keskin farklılıklar zihinde ciddi kalabalık yarattığı için onca güzel parçanın ardından bile kendinizi bomboşluğa çakılmış hissedebilirsiniz. Bu nedenle, olup bitene tek tek göz atmakta fayda var.
‘New Era’yı Ermenistan’da bıraktığı tüm dost ve akrabalarına ithaf ettiği ‘Homesick’ ile açan Hamasyan, piyano, bas ve davulun iniş çıkışlarla dolu enerjik döngüsünde, hele ki basın hınzır kafa tutuşlarında, parçanın isminden beklenmeyecek kadar ters bir köşeye yatırıyor dinleyiciyi. Albüme ismini veren, klavye ataklarıyla dolu parçada ise nasıl söylediği kadar Hamasyan’ın ne söylediğine dikkat etmemiz gerekiyor çünkü küreselleşmeyle birlikte unutulan kökler ve geleneklerden yakınıyor. Paris’ten ilk kez ayrılırken havaalanında yazdığı ve bir caz balladı olmaya aday ‘Leaving Paris’in arkasından Ermenistan’ın günümüzde unutulmaya yüz tutmuş dansını ‘Aparani Par’ ile hatırlatan Hamasyan, Theolonious Monk ustasına saygı duruşuna geçtiği ‘Well, you needn’t’a ufak bir reggae dokunuşunda bulunduğu gibi ‘Solar’ ile de Miles Davis’i selamlamayı ihmal etmiyor. Bu albümün en modern dilli parçası olarak ise Doğu Avrupa dans müziğinin tipik ritimlerini, öne çıkan piyano melodileriyle kaynaştıran ‘Gypsology’yi ilan edebilirim. Bu arada Hamasyan’ın ‘Memories from Hankavan and now’la izlemeye koyulduğu Ermenistan dağlarını Vardan Grigoryan’ın ‘Zadaes’teki duduk doğaçlamalarıyla bizler de yakından görebiliriz.

Led Zeppelin’e selam
Bir öncekinden farklı olarak Areni Agbabian’ın vokalleriyle güçlenen ‘Red Hail’ albümüne gelince ise çok daha sürpriz bir tınıyla karşılaşıyoruz. Özellikle albüme adını veren parçada Sam Minaie’nin elektro basının, ‘Corrupt’ta ise Charles Altura’nın gitarının katkıları ile Hamasyan’ın zihninde hala capcanlı durduğuna inandığım Led Zeppelin zamanlarına resmen minnettar kalıyorsunuz. Benzer bir güzel şaşkınlığı elektro piyano ve synth basa mükemmelen dadandığı, oldukça halüsinatif etkili ‘Part 1: Serpentine’de deneyimleyebiliyorsunuz. Uzatmaktansa şunu söyleyebilirim ki, Tigran Hamasyan ve Ararat Rebirth’ü, farklı türleri bir araya getiren ‘Red Hail’ repertuvarı ile Türkiye’de canlı izlemenin hazzı tahminimce bambaşka olacaktır. Bunu, hem müziği hem de nar taneleriyle savrulan bereketi, çoğulluğu ve çoğulculuğu tadabilmek adına doğrusu çok önemsiyorum…

Yorumlar kapatıldı.