İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İnsanlık bir diaspora  Kürşat Demirci

İnsanlık bir diaspora 

newsweekturkiye.com

Yılda bir kez ibadete açılan farklı dini merkezler sayesinde Türkiye’nin içi açılabilir.
Kürşat Demirci

2010-06-20 18:58:22
Eski imparatorluklardan modern devletlere sanki miras değil dert kaldı. Farklı dinlerdeki azınlıklar ve kültürleriyle ilgili problemler Osmanlı mirasından gelen modern Türkiye’de de fazlasıyla hissedildi. Oysa kültürel bir zenginlik olarak algılanması gerekirdi. Bazen manipülasyon aygıtına da dönüştürülen siyasi tarafı bir yana, din tarihi açısından Türkiye haritasındaki bu derin miras, özellikle Hıristiyanlığın ve kısmen Yahudiliğin buralarda serpilmiş olmasıyla yakından ilişkiliydi. Hıristiyan nüfusa ait kült merkezleri, hac yolları, mezhep merkezleri vs. Selçuklu ve Osmanlılar tarafından çok değiştirilmeden Türkiye’ye aktarıldı. Dünyadaki siyasi konjonktürün de getirdiği telaşla modern Türk devleti bu dinsel mirası -hatta İslami olanı bile- daha hassas bir ruh çerçevesinde algıladı. İşte o hassas algılamanın sonucunda oluşan harita az, çok hâlâ varlığını koruyor.

Bu harita ne? Mesela Anadolu’da Yahudiliğe ait önemli bir kültürel miras bulunuyor. Yahudiliğin kurucu ataları olan İbrahim, Terah, Serug, Laban gibi bazı kimlikler Urfa ve Harran coğrafyası ile yakından ilgilidir. Tevrat’a göre bu kahramanların dolaştıkları coğrafya Urfa topraklarına denk düşer. Bu, bazı radikal dinci Yahudiler tarafından vadedilmiş toprakların başlangıcı sayılsa bile, aklı başında biri için sadece tarihi ve kültürel bir miras olabilir.

Öte yandan Anadolu’da güçlü bir Hıristiyan miras var; özellikle Ortodoks Hıristiyanlık açısından. Dördüncü yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun başkentinin bugünkü İstanbul’a taşınışı ile başlayan süreç, Hıristiyanlık için başlıbaşına önemli. Zamanla İstanbul çevresinde örgütlenen Ortodoks Hıristiyanlığın kendi kurumlarını oluşturmaya başlaması İstanbul’u daha da ayrıcalıklı kılıyor. Bunun sonucu, İstanbul Fener Patrikhanesi Otosefal Kilisesi’dir. (Otosefal, kendi kendisini yönetebilen bağımsız Ortodoks kiliselerini adlandırmak için kullanılan bir din hukuku terimi.) Bugün çok sayıda Ortodoks, Rus Kilisesi’nin direnişine rağmen hızla İstanbul Fener Patrikhanesi’ne kayıyor. Aynı şekilde önem kazanan bir başka merkez de Trabzon’daki Sümela Manastırı. Burası son yıllarda neredeyse Türkiye’deki ikinci Ortodoks kült merkezi haline dönüşüyor. Kültür Bakanlığı da burada yılda bir kez dini ibadet yapılmasına izin verdi; ilki 15 Ağustos’ta.

Dördüncü yüzyılda ortaya çıkan Monofizit Hıristiyanlığın temsilcisi Ermeni mezhebi için de Anadolu’nun yeri ayrı. Şüphesiz bu önemi oluşturan tarihsel gerekçelerin başında Akdamar Adası geliyor. 10. yüzyılda Vaspurugan Ermeni Krallığı’nın merkezi olan Akdamar Adası, 10. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar Ermeni Patriklik merkezi oldu. Pek çok Gregoryen Ermeni için önemli olan adadaki Surp Haç Kilisesi’nde geleneğe göre İsa’nın çarmıha gerildiği haçın parçaları mevcuttu. Muhtemelen sadece bir efsane olan bu geleneğe rağmen ada Ermeni literatüründe son derece önemli bir yere sahip. Burası için de Kültür Bakanlığı yılda bir kere ibadet kararı verdi ve kilise kapılarını ilk kez 19 Eylül’de açacak.

Anadolu’nun Monofizit Hıristiyan mezheplerinden Süryaniler içinse Mardin’deki Deyrulzafaran Manastırı’nın ayrıcalıklı bir yeri var. 13. yüzyıldan 1932’ye kadar Süryani Patrikliği olarak hizmet görmüş bu manastır oldukça iyi durumda ve ibadete her zaman açık. Müze statüsüne döndürülmemiş olması bugünkü konumuna katkıda bulunan temel sebeplerden biri.

Katolik dünyası için önemli hac yolları da Anadolu’dan geçiyor. Kısmen turizm kısmen dini bağlamda önem taşıyan bu hac yolları St. Paul’ün Anadolu’daki misyon seyahatlerinin bir mirası.

Bu örnekler şüphesiz en seçilmiş olanları. Eklenecek onlarcası söz konusu. Tarihin geriye döndürülemeyeceği prensibini hazmetmiş iktidarlar diğerlerine daha rahatça bakabilme esnekliğine de sahip olur. Hiçbir dinin tarihi, kendi seçeceği bir coğrafyada gelişme şansına sahip olmadı. Bundan dolayı bütün inançlı ve tabii inançsız insanlar aslında daima diaspora halinde oldular. Avrupa’dan Asya’ya başka haritalarda benzer talepleri olan Müslümanlar da öyle.

(Doç. Demirci, Marmara Üniversitesi Dinler Tarihi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi.)

Haberler

Yorumlar kapatıldı.