Birkaç gün önce Türkiye`de sütun yazarlığının insanı ümidsizliğe sevkeden bir yanından bahsetmişdim
Yağmur ATSIZ
Birkaç gün önce Türkiye`de sütun yazarlığının insanı ümidsizliğe sevkeden bir yanından bahsetmişdim. Mütemâdiyen aynı şeyleri yazma mecbûriyeti. Problemler hep aynı kaldığı için konular da ister istemez aynı kalıyor. Bunun tipik örneklerinden birini şimdi yine yaşıyoruz. Geçen yıl bu sütunda `Sanki İmiş Gibi Cumhûriyeti` başlıklı bir yazı yayınlamışdım. Siz yabancı olmadığınız için aramızda kalmak şartıyla îtirâf edeyim ki ondan önce diğer gazetelerde de aynı konuyu aşağı yukarı aynı kelimelerle birkaç kere daha işlediğimi hatırlıyorum. Tuhafdır, ilk `Cumhûriyet` yazım da `Cumhuriyet`deydi… Zâten oradan da cümbür cemaat kovulmuşduk… Benim kaderimdir, 12 Eylül zorbaları gelir ben `Cumhuriyet`den kovulurum. İlhan `Ağabey` gelir yine kovulurum. Hattâ kovanla tekrar işe alanın aynı şahıs olduğu dahî vâkîdir. Üstelik ben Cumhuriyet`i pek de sevmemişdim. Beni sansürleyen tek gazetedir. Sanki herkes özgürmüş gibi yaparlar.
Neyse, bunları bir boş zamânımızda anlatırım.
Asıl konumuza dönecek olursak, benim bu mâhut `Sanki imiş gibi` yazılarımda anlatmak istediğim şudur:
Biz sahte bir devletde yaşıyoruz!
Sanki devletmiş gibi yapan bir devletde!
Bir devlet tasavvur ediniz ki tutuklamayacağım dediği âsîler buna inanıp gelince sözünden dönüyor ve onları tutukluyor. Üstelik bu tür `pusu` kurmayı da huy edinmiş. Kendi başımdan geçdiği için biliyorum. 12 Eylül sonrası `Spiegel` Dergisi`ne `bunlar Atatürkçü filan değil, çünki Atatürk askerin politikaya bulaşmasından, hele darbe yapmasından nefret ederdi` meâlinde bir yazı yazdığım
için hakkımda tutuklama karârı çıkarmışlar, ama yurddışından boş bulunup geleyim de anamdan emdiğimi burnumdan getirsinler diye bu tutuklama karârını gizli tutmuşlardı! Zâten 1981`dekiler 2010`dakilerin ebeveyni. Aralarındaki tek fark yaş farkı!
Sahtelik ve sahtekârlık her şeyimizde:
Sanki demokrasiymişiz gibi yapmıyor muyuz?
Sanki AB`ye girmek istiyormuşuz gibi, sanki hukuk devleti istiyormuşuz gibi, sanki şanlı ordumuz askerlikden başka bir işle uğraşmıyormuş gibi, sanki ana muhâlefet partimiz solcuymuş gibi, sanki Atatürk`ü çok, ama pek çok seviyormuşuz gibi, sanki laiklik prensiplerine bağlıymışız gibi, sanki Kürdler, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Süryânîler, Keldânîler, Alevîler eşit vatandaşlarmış gibi, sanki Sünnîlere fevkalâde güveniyormuşuz gibi, sanki generallerin, albayların, yarbayların ve binbaşıların oğulları arasından şu âna kadar tek bir PKK şehîdi çıkmış gibi, sanki `Adâlet Mülkün Temelidir!` imiş gibi ve daha bir alay `sanki gibi` yapmıyor muyuz?
Üstelik bütün bunları yapanlar da 74 milyonluk bir kitle içinde sayısı taş çatlasa yirmi bini aşmayacak bir grup. Ama köşe ve köprü başlarını öylesine tutmuşlar ki nesillerdir o milyonları parmaklarında oynatıyorlar.
Öte yandan öyle görünüyor ki deniz bitdi!
Sâdece Deniz Baykal değil o içinde onyıllardır gemi yürütdükleri denizin de bitdiği artık iyice azgınlaşmalarından belli.
Acabâ hükûmetin bu şartlar altında yıldırım hızıyla erken seçimlere gitmesinden daha etkili bir çâre var mı?
Hani, sanki iktidarda kalmayı istiyorlarmış gibi yapıyorlar da…
Yorumlar kapatıldı.