İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hükümetin vebali… Ali Bayramoğlu

Hükümetin vebali… 


Cumartesi, 19.06.2010 – 09:16 

Siyasi iktidar pek çok konuda Türkiye’ye yol aldırıyor. Kimilerinin hoşuna gitmese de temel göstergeler olumlu.

Bugün dünyanın çeşitli köşelerinde yapılan yorumlarda Türkiye büyümekte olan parlak bir ekonomi ve ekonomik yapıyla, demokratik reformlar üzerine kurulu bir politik iklim ve siyasi istikrarla tanımlanıyor. AB’yle adaylık müzakereleri sürdüren, Bush döneminden, tezkere tartışmalarından bu yana en azından bölgesinde kendi çıkarları etrafında, ancak dünya sistemiyle bağlantı içinde farklı bir tavır almayı bilen bir ülke görümünde…

Durum yeni ve yol zor…

Bu, inişleri çıkışları olan bir yol…

Bu yolda doğru adımlar atıldığı gibi yanlış hamleler de yapılıyor.

Bazı sorunlar çözülürken, diğerleri derinleşiyor.

Siyasi iktidarın son dönemlerde el attığı, ancak çözemediği üç sorun var.

Bunlar sırasıyla, başörtüsü yasağının süregitmesi, Ermenistan’la açılımın garip bir krize dönüşmesi ve tıkanması, en nihayet en can alıcı, en can yakıcı sorunda, Kürt meselesinde, açılımın iflas etmesidir…

Başörtüsü yasağını bir kenara koymak gerek.

Zira bu konuda hükümet hamle yaptı ve liberallerin ve liberal solcuların da katıldığı görülmemiş bir dirençle karşılaştı, kapatma davasıyla karşı karşıya kaldı. Ve sorun zamana bırakıldı.

Ancak diğer iki meselede alınan yol hükümet açısından sorunlu oldu ve hükümetin sorumluluğunu işaret etti. Her geçen gün işaret etmeye devam ediyor.

Nitekim dün itibariyle Kürt açılımı iflas etmiştir, iflas etmediyse bile çok büyük bir yara almıştır.
Dün Türk hükümetinin ya da resmi kurumların denetiminde, onların girdiği müzakereler sonucu Mahmur kampından Türkiye’ye gelen insanların, PKK’lıların yargılanmasına başlanmıştır…

Bu, hem siyasi hem etik bir iflas göstergesidir…

Bu yargılamayı başka türlü ele alamaz, başka türlü tartışamazsınız…

Devletin verdiği sözü yerine getirmemesinden tutun, insansız çözüm takıntısına kadar giden bir hat var önümüzde…

Açılım konusunda her zaman olumlu bir tavır takındık. Açılımın hep bir süreç olduğunun altını çizdik. Bu süreçte tüm siyasi ve toplumsal kesim ve aktörlerin etkileşim içinde olmalarının Kürt sorununun siyasi olarak doğal ve tabi bir soruna dönüştürülmesi açısından önemine işaret ettik. Bunun çözüme doğru çok önemli bir ilerleyiş olduğunu düşündük. Bu etkileşimin örgütten hükümete kadar yine davranma ya da öğrenme sürecini besleyeceği, siyaset fikrini bu açıdan canlı tutacağını öngördük.

Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde kimi uygulamaların bu yasanın değiştirilmesiyle ortadan kalkacağını umduk.

Örneğin, hapisteki taş atan çocuklar meselesinin çözülmesini bekledik.

İrfan Aktan başta olmak üzere TMY’den hüküm giyen ya da yargılanan gazetecilerle ilgili sıkıntının ortadan kaldırılacağına dair küçük bir işaret bekledik.

Olmadı, olmuyor…

Buna karşın Ahmet Türk’e yumruk atan kişi salınıyor…

Mahmur Kampı yargılamaları başlıyor…

Diyarbakır Belediye Başkanı hakkında onlarca yıl hapis isteniyor…

BDP’nin yerel yöneticilerinin çoğu tutuklu…

Siyasi iktidarın, AK Parti hükümetinin temel bir yanlışı var. O yanlış “ataerkil” tutumuyla ilgili. Muhatap istemiyor, talep istemiyor.

Bir yandan talepleri tehlikeli buluyor, yasa önüne çıkarıyor…

Öte yandan insansız ve talepsiz kendi uygun gördüğü çerçeveye indirgenmiş çözümler atıyor ortaya…

Demokrasi böyle “şey” değildir.

Hiçbir zaman olmadı…

Hiçbir zaman olmayacak…

Talep, katılım, müzakere olmadan demokrasi olmaz…

Demokrasi olmadan sorun çözülmez…

Sorunlar çözülmeden tam istikrar gelmez…

Yorumlar kapatıldı.