İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Benim ülkem böyle değildi` Cemal Uşşak

`Benim ülkem böyle değildi`

Geçtiğimiz Pazartesi günü, İskenderun Katolik Kilisesi`nin avlusunda bir grup Hristiyan vatandaşımızla birlikte Monsenyor Luigi Padoveze`nin cenaze töreni için bekleşmekteyiz.

Cemal UŞŞAK

Gözler nemli, bakışlar buğulu. Ayaküstü sohbetin konusu peş peşe sökün edip gelen üç acı ölüm olayı. Daha açık ifadesiyle katliamlar; Mavi Marmara Gemisi`ne yapılan kanlı baskının şehitleri, İskenderun Deniz İkmal Destek Komutanlığı`na yapılan roketli saldırı sonucu vefat eden Mehmetçikler ve cemaatin Ruhani reisi Luigi Padoveze`nin hunharca katli. 

Hristiyan vatandaşlarımızı tedirgin edecek bir hayli malzeme var ortada. Son üç yılda beşinci Hristiyan papaz suikastla öldürülüyor. Süryani Katolikler`den birisi yanıma yaklaşıp soruyor: `Cemal Bey! Ne zaman bitecek bu din adamlarının katledilmesi?`

Ferahlık verici bir cevap bulabilir miyim endişesiyle zihnimi zorlarken, hatırıma Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan`ın üç sene önce sarf ettiği sözler geliyor. Şu günlerde bir hayli hasta olan Mutafyan şöyle demişti: `Benim doğduğum, büyüdüğüm ülkem, böyle bir yer değildi. Benim tanıdığım Müslümanlar, kesinlikle bu gibi vahşi olaylarla birlikte gelen yakıştırmaları hak etmiyor.`

Çok doğru. Bir Müslüman olarak ben de haykırıyorum: `Benim de üzerinde doğduğum ülke böyle değildi. Benim ülkem de böylesi vahşi cinayetlerle anılmayı asla hak etmiyor.`

Çevremde bulunanlardan birisinin sözleri beni geçmişte dolaşmaktan tekrar kilise avlusuna getiriyor: `Katil zanlısı Murat Altun, mahkemede birden ezan okumaya başlamış.`

`Bu tabloya hiç de yabancı değiliz. Planlı cinayeti çok kaba ve özensizce kamufle etme gayreti` diye cevap veriyorum.

İskenderun halkından olup Hristiyan komşularının acısını paylaşmak üzere kiliseye gelen bir Müslüman vatandaşımız söze dalıyor: `Bu katilin Hristiyanlığa geçtiği şeklinde bir haber gazetelerde yer aldı. Ağabey, ben kendisini de aileyi de çok iyi tanıyorum. Böyle bir şey olamaz. Bunlar Mardinli ve halis muhlis Müslümanlar.`

Cevabım `Bu da bir başka delil karartma gayreti olsa gerek` şeklinde oluyor.

MAZLUM-DER Hatay yöneticilerinin cami avlusundaki mevcudiyeti, dindarların sadece kendi mazlumiyetlerinin derdine düştüğü ithamlarına fiili cevap veriyor.

Bir kıpırdanma ve hareketlenme dikkatimizi çekiyor. Cemaatin ileri gelenlerinden birisi kapıya doğru seğirtiyor. `Ne oluyor` diyorum. `Vali Bey geliyor herhalde` diyorlar.

Vali Bey`in cenaze törenine katılması onları ne kadar da mutlu ediyor. Derin acının üzerine gelen bir teselli ve bir sahiplenilme duygusu.
Evet bu memleket değildi. Bu toprakların geleneğinde böylesine din adamlarının vahşice öldürülmesi yoktu. Tam tersine, Müslümanlar`ın hâkimiyetindeki bir beldede, gayrimüslimlerin canlarını ve mallarını korumak Müslümanlar`ın üzerine borçtu. Ve yüz yıllar boyu böyle olagelmişti. Hele ki çok kültürlülüğün, çok dinliliğin ve çok dilliliğin mekânı olmuş Hatay yöresinde.

Öyleyse bu cinayetler neyin nesiydi?

`Çok özel hareketler`di bunlar. `Çok özel projeler`di bunlar.

Dini veya milli hissiyatı güçlü olan hiçbir vatandaşımız bunlardan medet umamazdı. Daha önce de yazdığım gibi, bu cinayetler ancak ve ancak AB`deki Türkiye muhaliflerine, `Böylesi cinayetlerin işlenmeye devam ettiği, öteki ile birlikte yaşamaya tahammülü olmayan bir Türkiye`nin aramızda ne işi var` deme fırsatı verir. Bir de, hegemonyasını çatışma tezleri üzerine kuran, `Medeniyetler Çatışması` savunucularına malzeme sunar.

2010-06-13 Bugün http://www.bugun.com.tr

Yorumlar kapatıldı.