İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Meşhur İzmir yangını  Ergun Babahan

Meşhur İzmir yangını 

ERGUN BABAHAN

Şenocak Yayınları Miles Gilton`ın “Kayıp Cennet, Smyrna 1922“ kitabının arka kapağına şu tanıtım notunu koymuş:

“Sakallı Nurettin Paşa, Hristomos, Levanten aileler, İzmir Yangını, Atatürk ile ilgili birçok konuda iddiaları dile getiriyor. Okurken bazı vahşet dolu anlatımlardan ürksek de, kaleme alınış biçimini eleştirsek de, kendi tarihimize `dışarıdan` nasıl bakıldığının bilinmesinin ülkemiz insanının en doğal hakkı olduğu kanısındayız.“

Resmi tarih dışında bir kitap yayınlıyor olmanın ağırlığı bu satırlarda açıkça görülüyor.
Farklı tarih versiyonlarından, “ecdadımıza“ laf söylenmesinden pek hoşlanmayız. Ama yine de gerçeğin farklı anlatım biçimlerini bilmemiz gerekir.

Bakın, kitabını yazarken Türkiye-Yunanistan arasında mekik dokuyan Gilton, o meşum 13 Eylül 1922 Çarşamba gününü nasıl anlatıyor. Unutmayın ki, kent işgal altındadır, Yunanlı ve Ermeniler`in büyük bölümü Pasaport İskelesi`nde korku içinde yığılmışlardır.

Kalanlar ise canını kurtarmak için bodrum veya çatı katlarında saklanmaktadır:
“George Horton`un kendisini Smyrna`daki Amerikan nüfusunu boşaltmaya adadığı saatlerde Reşidiye Caddesi`ndeki Ermeni Kulübünün çatısında saklanmakta olan Kirkor Bağcıyan adlı bir öğretmen, çok kaygı verici bir sahneye tanıklık ediyordu.

Caddenin uzak ucunda bir bölük asker uzaktan benzin bidonlarına benzeyen bir yükü arabalarından indiriyorlardı.

`İçlerinde ne olduğunu göremedim` diye yazmıştı, ama rengi ve şekli Smyrna Petrol şirketinin varillerine benziyordu…

Kendisi ve arkadaşları bu rahatsız edici olayları izlerken, daha fazla varilin Ermeni mahallesine taşındığını gördüler. `Her varil 200 metre arayla yerleştirildi ve hepsi sadece `çatıya vuran yağmurun sesi` olarak tanımlayabileceğim bir ses duydum.` Türk askerleri binalara benzin serpiyorlardı.

Hemen sonra alevler görülmeye başladı. Yangını ilk görenlerden biri Amerikan Kız Koleji`nin müdürü Bayan Mills idi. Öğlen yemeğini henüz bitirmişti ki okulun yanındaki binalardan birinin yanmaya başladığını gördü. Daha yakından bakmak için ayağa kalktı ve tanık olduğu sahne onu hayrete düşürdü. `Kendi gözlerimle bir Türk subayın bir eve küçük teneke benzin ya da gaz kutularıyla girdiğini gördüm ve birkaç dakika içinde ev alevler içindeydi.`

Yangının başladığını gören tek o değildi. `Öğretmenlerimiz ve kızlar da normal asker üniforması içindeki Türkleri gördüler. Bazı Türkler`de subay üniforması vardı. Uçlarında bezler bağlı uzun sopaları tenekeye daldırıp evlere taşıyordu. Evler kısa zamanda alevler içinde kalıyordu.`

Amerikan Kızılhaçından Claflin Davis, Türklerin yangın yolu üzerindeki bir sokağa yanıcı sıvı döktüklerini görmüştü.

Smyrna`daki Credit Foncier bankasının müdürü Bay Joubert cesaretini toplayıp bir grup Türk askere ne yaptıklarını sormuştu. `Duygusuz bir şekilde bu alandaki tüm evlerin yakma emri aldıklarını söylediler.`

Pasaport`ta birikmiş kalabalığın bir kısmını İngiliz savaş gemilerine alıp kurtarmak için kıyıya gelen İngiliz Charles Howes`in yaşadıklarına ilişkin şu satırları savaşın korkunçluğunu anlatmaya yetecektir:

“İngilizce okuyan insanların çoğunun bu anlattıklarıma inanacağını sanmıyorum, benim abarttığımı söyleyeceklerdir. İşte gerçek bu. Eski zamanlarda yapılan işkenceleri düşünün, buna insanlığın yok edilmesi için kullanılan modern aletleri ekleyin, istediğiniz kadar abartın ve Smyrna`daki insanların tahliyesinde yaşanan dehşete hala ulaşamazsınız.“

Barış dolu pazarlar…

Yorumlar kapatıldı.