İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sayın Osep Tokat’ın Cevabı

Değerli okurlar,
Osep Tokat Beyden gelen ve Bedros Beye cevap niteliğindeki yazıyı da yine etik anlayışımız gereği satırına dokunmadan aynen yayımlıyoruz.
HYETERT

Şunu ilave etmenizi rica ediyorum. Bedros Bey pek çok insanın hakaretine maruz kaldı. Onları cevaplamadı da, her zaman kendisini onore eden kişiyi neden hedef aldı onu da anlamış değilim. 
Osep Tokat

Sayın Dostlarım,

Sayın Şirinoğlu’nun hoşnutsuzluğunu içeren mesajını aldım. Beni çok üzmesine rağmen, usulünce, dostane bir cevap yazdım.
Bu yazışmayı sadece ikimiz arasındaki fikir anlaşmızlığı olarak algılamıştım. Yazıyı gönderdikten hemen sonra bir arkadaşımın bir uyarı e-mailini aldığımda hayretler içinde kaldım. Meğer ki Sayın Başkan kendi durumunu korumak için aynı yazıyı, çoğunu da tanımadığım kişilere göndererek beni basamak olarak kullanmış. Ben kimseye basamak olmam. Sadece yardım ederim. Herkes de böyle bilsin. Keşke kimseye yazmasaydı da bu da aramızda kapansaydı.
Üzücü olan taraf şu ki, iki ayrı demecin içeriğini anlamadan savunmaya geçmiş, kendisince yaratılan, olmayan çelişkinin izahını istiyor benden.
1915 tarihi bir olaydır, pazarlık konusu olamaz. Aynı zamanda Türk/Ermeni dostluğunun kurulmasına da engel değildir. Bunu her zaman ve her yerde de söylemişimdir.
Sayın Başkana gönderdiğim yazı metnini aşağıda aynen sizlere de gönderiyor, ‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’ diyorum. Takdir sizlerindir.

Saygılarımla,
Osep Tokat

— On Tue, 4/6/10, Osep wrote:

From: Osep
Subject: Çelişki Bunun Neresinde?
To: bedrossirinoglu@sirinoglu.com
Date: Tuesday, April 6, 2010, 8:45 AM
Saygıdeğer Bedros Bey, 

Yeğenime gönderip çelişki diye değerlendirdiginiz ifadelerin açiklanması talebinizi muhtevi yazıyı bu sabah gördüm. Üzülmedim dersem doğru olmaz. Çünkü size olan yakınlığımdan dolayi,başka bir kanaldan böyle resmi kayıtlı talebiniz yerine bir telefon açıp hal hatır sorarak daha samimi bir ortamda, olani biteni size açıklamamı isteseydiniz kanaatimce çok daha iyi olurdu.
Korkarım bu yazıları siz okumadınız, veya aradaki farkı göremediniz. Sabah gazetesi görevlisinin sorusu GÜMÜŞ USTALARIYLA ilgili idi. Agos’un sorusu ise DİREK 1915 idi.
Biribirinden tamamen farklı konular olduğu aşikardır.

Sabah gazetesinden Figen Hanım’a gümüş işçiliğinin Anadolu’nun her yerinde Ermeni ustalarca uygulandığını, ancak 1915’ten SONRA HAYATTA KALANLARIN İSE DÜNYANIN ÇEŞİTLİ YERLERİNE DAĞILDIĞINI VURGULADIM. Sağ kalmanin bir tercih olmadığı gibi,başka yerlere dağılanların da seyahate çıkmadıklarını anlamak çok zor olmasa gerek.

Figen hanım bu kitabı neden yazdığımı sordu.
-‘Yüzyıllarca beraber yaşamalarına rağmen Ermeni halkını tanımayan, hatta ön yargıyla yaklaşanlara (Türk halkına) Ermenileri tanıtmak istedim’ dedim.

Sizin itibar ettiğiniz “KOMŞULAR DOST OLMALI” başliği altında da şu satırlar dikkatinizden kaçmış olmalı.
Atalarımın yarattığı eserlerin Araplara mal edilmesine razı olmadığımı, bu eserlerin bize ait olduğunu vurguluyor, buna istinaden milletimin hak ettiği saygıyı görmesinde yardımcı olmaya çalıştığımı görmemek mümkün değildir. Tabii ki görmek isteniyorsa.
“Komşunuzla ( Ermenileri kastediyorum) ilgili size(Türk halkına) sadece kötü tarafları anlatılmışsa, nasıl dostluk kuracaksınız? Bu konuyu Figen Hanımla uzun uzun görüştük. İnsanlar nasıl olsa anlarlar diye oldukça kısa ve öz yazmış.Bir buçuk saatlik bir söyleşiyi beş dakikada okuyabiliyorsanız ne kadar özetlendiğini tahmin etmek o kadar zor olmasa gerek.
Başımdan geçen bir olayı 29 Mart gecesi kitabımın tanıtımında alenen herkesin huzurunda anlattım. Bir uçak seyahatimde yanımda oturan bir Türk vatandaşı Ermeni olduğumu öğrenince rahatsızlığını yüzünden okumuştum. Kısa bir süre suskunluktan sonra 1915’i sordu. Devlet eliyle mi, yoksa halkın taşkınlığından kaynaklanan bir durum mu olduğunu öğrenmek istiyordu. Ben de kendisini çapımca iyiyi de, kötüyü de anlatarak bilgilendirmeye çalıştım. Kısacası Devletin planı olmasaydı, bu olayların bu kadar sistematik bir şekilde gerçekleçemiyeceğini vurguladım. Bu arada iyi dostluklardan örnekler vermeyi de ihmal etmemiştim. Yolculuğumuzun hitamında, uçaktan inerken yanımdaki vatandaş elini uzatarak bana şükranlarını arzederken, şöyle dedi, ‘Siz benim İLK TANIDIĞIM Ermenisiniz. Ermeniler hakkındaki kötü düşüncelerimin yüzde yetmişini sildiniz. Umarım sizin gibi birileriyle daha karşılaşırım, geri kalan yüzde otuz da silinir’. Bu tamamen onun sözleridir.
Düşünün bir kere; Ermeni’yi hiç görmemiş ama ön yargılarla O’na düşman. Demek ki Ermeni’yi anlatarak Türk halkını bilgilendirmek gerekiyor. Ancak bu şekilde dostluk kurulabilir. Bununla birlikte tek taraflı dostluk kurulacak diye başımıza gelenleri unutup, herşeyi kabullenmek sanırım doğru olmaz. Bu da benim fikrimdir.

Agos’ta çıkan yazıya gelince; Bayan Laura benimle röportaj yapiyordu. Konu sadece gümüş işçiliğiydi. Sohbetimizin hitamında arkadaşlar1915’i konu ettiler. Ben de fikrimi açikladim. Öyle bir oldu ki sanki sizin söyleminize bir cevaptı. Siz de bundan alınıyorsunuz.
İki ayrı konudaki söyleşileri birbiriyle mukayese etmek mümkün değildir. Biri elma, diğeri armut. Hangi kıstaslara gore mukayese edecegiz? Bilemiyorum…

Bu iki söyleşiyi yanyana getirirsek şu sonuç çıkar.
Dostluk kurulsun. Kurulabilir. Biribirini tanıyan sağduyu sahibi kişiler Sezar’ın hakkını Sezar’a, köylünün hakkını da köylüye vermesini çok iyi becerebilirler.

Üçüncü sayfada göndermiş olduğunuz “TÜRKİYE’DEKİ ERMENİ CEMAATİ SOYKIRIM YOKTUR” bildirisi şayet sizi cesaretlendirip yönlendirdiyse buna daha da cok üzüleceğim. Fransa’ya veya diğer ülkelere “Siz bizim işimize karişmayin” denmesini saygı ile karşılıyorum. Çünkü ben her zaman aynı şeyi söylerim. Neden? Fransa bugün mu olanları gördü? Gününden beri herşeyin içinde değiller miydi? O zaman öyle işlerine gelmişti, sustular. Bugün fikir beyan etmek işlerine geliyor, konuşuyorlar. Keşke hiç karışmasalar. Biz kendimizi anlatalım. Hakkımıza sahip çıkalım ve anlaşalım.

Çok değerli dostum, benden bu açıklamayı isteyerek bir bakıma da beni çok mutlu ettiniz.
Çünkü yanlış anlaşılmış ve yanlış yorumlanmış bir konuyu içinize atarak “dağin dağa küstüğünü” sonradan öğrenseydim daha cok üzülecektim.

Her ne ise, siz benim için yine herzaman olduğu gibi değerli bir kişisiniz. Fikirlerimiz uymayabilir. Ama sağduyu sahibi kişilerde sevgi ve saygı baki kalır. Gördüğünüz gibi siz de, ben de boşa zaman harcadık. Keşke konuşuverseydik, daha iyi olurdu. Hala çelişki diye düşünüyorsanız iki yazıyı yanyana koyup incelediğinizde farklı konular olmakla birlikte yer yer aynı temayı vurguladığımı görebilirsiniz.

Şayet uygun görüp telefonunuzu bana bildirirseniz, şifai bir sohbette yarar görüyorum.

Saygılarımla,
Osep Tokat

Yorumlar kapatıldı.