İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İstanbul, evet Kudüs’ün devamıdır 

İstanbul, evet Kudüs’ün devamıdır

RUM Ortodoks Kilisesi Patrik’i Bartholomeos’un CBS Televizyonu’nun 60 dakika programındaki röportajı izledim.
Eğer farklı bir siyasi iklimde olsaydık, bu söyleşiyi Türkiye’ye büyük ilgi uyandırabilecek bir turizm belgeseli gibi izleyebilirdik.

Dünya dinler tarihinin eşsiz mirasına sahip bu topraklara Amerikalıların ilgisini çekecek bir çekim.

Gazeteci Bob Simon, çok tanrılı Anadolu’nun tek tanrılı toplumlara dönüşmesinde kilit rol oynayan Rum Ortodoks Kilisesi’nin bin yedi yüz yıllık geçmişinden söz etmekle kalmıyor, İstanbul’dan, Kapadokya’dan gösterdiği kesitlerle merak uyandırıyor.

Ama bizim yükümüz ağır. Patrik’in sözlerini de bu ağır yükle değerlendirip, yorumları geçmişin birikimleriyle köpürttükçe, toplumu geren bir keskin kılıçtan inip bir diğerine kolayca zıplayıveriyoruz.

Gazeteci soruyor: “Madem ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorsunuz. Vatandaşlık haklarından eşit biçimde yararlanmadığınızı düşünüyorsunuz. Rumsunuz. Neden Yunanistan’a gitmiyorsunuz?”

Patrik, “Ben burada doğdum, bu ülkenin vatandaşıyım. Bu topraklarda ölmek istiyorum.” diyor ve ekliyor: “Burası Kudüs’ün devamıdır. Bizim için aynı biçimde kutsaldır. Biz burada kalmayı tercih ediyoruz, bazen çarmıha gerilsek bile. Çünkü kutsal kitap bize sadece Hazreti İsa’ya inan demiyor, ama Hazreti İsz gibi acı çekmemizi de söylüyor.”

Bob Simon, “çarmıha gerilmiş gibi mi hissediyorsunuz?” sorusunu yöneltiyor, Patrik “Evet öyle” yanıtını veriyor.

* * *

BU konuşmanın özü, çarmıha gerilmek değil. Patrikhane’nin sorunları nedeniyle yaşadığı sıkıntılar. Ve bu sıkıntıların bir türlü çözülememiş olması.

Bunların başında da, Patrikhane’nin din adamı sorunu geliyor. Çünkü 1970 yılına kadar açık olan Heybeli Ada Ruhban Okulu 40 yıldan beri kapalı. Lozan’a göre Patrikhane’de görev yapmak için ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak gerekiyor.

Din adamı sıkıntısı had safhada. Ben Bozcaada’dan biliyorum, Başbakan Tayyip Erdoğan, Ada Rumlarına verdiği sözü tuttu ve Kilisenin yıkılmış çan kulesi eski haline döndürüldü ama cemaatin sorunları çözülmüş olmadı. Çünkü birkaç yıl önce ölen Bozcaada papazı’nın yeri boş. Bazı dini bayramlarda Gökçeada Metropol’ü geliyor. Geri kalan zamanlarda cemaat kendi başına.

Bartholomeos’tan sonra ne olacağı, kimin patriklik makamına geleceği büyük sorun.

* * *

PATRİK, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak haklarını arıyor. Aynı Alevilerin, Ermenilerin, Süryanilerin aradığı gibi. Hatta bu sıralamaya Sünni Müslümanları da katabiliriz değil mi?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, çarmıha gerilme ifadesinden çok rahatsız olduğunu ifade eden bir açıklama yaptı. “Bizim tarihimizde ve geleneğimizde hiçbir zaman çarmıh olmamıştır” dedi.

Patrikhane kapısına asılan iki patriği (1657, 1821) haydi bir kenara bırakalım ve tartışmanın eksenini iyice kaydırmayalım ama bir sorum var.

Bu konuya neden dışişleri bakanı kanalıyla yanıt verildi?

Kaldı ki bu ülkede dini özürlüklerin tam olarak yaşanmadığını söyleyen ilk kişi Patrik Bartholomeos değil. Davutoğlu’dan bir önceki Dışişleri Bakanı Babacan da Türkiye-AB Ortaklık Konseyi toplantısında aynı şeyi söylememiş miydi?

Sorunlarımızın üzerine gidecek cesareti bulsak, kavimler beşiği topraklarımızı gerçekten sevmesini öğreneceğiz.

İstanbul’un bütün insanlık için Kudüs kadar kadim bir kent olduğunun farkına varacak ve ona dokunmaya kıyamayacağız.

Yorumlar kapatıldı.