İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Etnosid ( Değerler kırımı )  Petrus Karatay

Etnosid ( Değerler kırımı )
http://www.acsatv.com/index.php?sid=2&usid=27&aID=1183

Fazla kullanılmamasına rağmen etnosid kelimesinin önemli içeriği vardır. Jenoside (soykırımı) yakın bir anlam taşır. Jenosid ; bir halkı, ırkı. Toplumu fiziki olarak yoketmeye yönelik harakettir. Etnosid ise; bir ırka, halka, topluma ait değerleri yoketmek için yapılan fiildir. Yani bunların dilini, tarihi eserlerini, medeniyetini, kültürünü, inancını, örf ve adetlerini, kısaca geçmişi ile ilgili bütün değerlerini yoketmek, çarpıymak, aşağılamak, unutturup hafızalardan silmektir amaç. Buna asimilasyonun (eritme) en acımasız, sinsi şekli de denilebilir. Etnosid kelimesi ilk olarak 1944 yılında kullanıldı.

Tarih boyunca bu tür tahribatlar yapılmıştır. 1850lerden sonra bazı toplumlar söz konusu değerlerin farkına vararak özen göstermiş ve gerekli tedbirleri almışlardır. Buna karşılık özellikle geri kalmış toplumlarda, tarihi eserlere yönelik tahribat, vurdumduymazlık hala sürmekte, en azından yıkılmaya, yokolmaya terkedilmiştir. Bu durum yetmiyormuş gibi, sorumsuz, bilinçsiz şekilde , yasak olmasına rağmen iş ticarete dökülmüş, Türkiye’nin Doğu ve Güney-doğu bölgelerinde define avcılığı, tarihi eser kaçakçılığı bir sektör haline gelmiş. Eline bir dedektör geçiren, tahmin ettiği, gözüne kestirdiği yerleri kazıyor, kırıyor, döküyor varsa bir şey götürüyor. Durumdan herkes haberdar. Konu kahvede, evlerde, sokakta açık açık konuşuluyor ama kimse kılını kıpırdatmıyor, ETNOSİD de bütün hızı ile devam ediyor. Yoksa bilinçli olarak mı göz yumuluyor?

Yukarıda anlattıklarıma en çarpıcı örnek Siirt’i gösterebiliriz. 1915 üzücü…! olaylarından önce kent nüfusunun üçte biri hırıstiyandı. Ayrıca kaza ve köylerde aynı dine mensup yoğun bir nüfus mevcuttu. Bunlara ait manastırlar, kiliseler, okullar, kütüphaneler, mezarlıklar, binalar vardı.

Yine Siirt’te bunlarla birlikte, öyle bir şahsiyet vardı ki, en azından onun adını bir üniversiteye, müzeye, kütüphaneye verilmelidir. Bu şahsiyet filozof, ilahiyatçı, tarihçi ve yazar ADDAİ SHER’dir. Kendisi 1915’te Tanze köyüne yakın mağarada korkunç bir şekilde öldürüldü. Onun nasıl öldürüldüğünü insanlık daha fazla kendinden nefret duymasın diye anlatmak istemiyorum. Bilgeliği, insanlığı Siirt tarihine damgasını vuran bu şahsiyetin izine, yaşamından bazı kalıntılara raslamak umudu ile, dostum Şefik’in desteği ile, geçen ekim ayında ADDAİ SHER’in şehri Siirt’e gittim.

Tam bir hayal kırıklığına uğradım.

Bırakın tarihi eser, kalıntı, iz 1915te orada yaşayan hırıstiyan toplumun hatırası bile hafızalardan silinmiş.

ADDAİ SHER’in evini, bizzat dostum Şefik’in babası başkasından satın almış. Tarihi evi yıkmış, yerine betondan yenisini dikmiş. Şefik’in anlattığına göre, ev o kadar sağlam yapılmış ki yıkmak için babası dinamit kullanmış. En azından yeni de olsa bu evde iki gece kalma fırsatı buldum.

Ayn-ıl-salib (haç su kaynağı) çeşmesine yakın Addai Sher’in büyük kilisesinin yerine polis lojmanları ve karakol yapılmış!..

Başka bir kiliseyi Hacı Mustafa almış, yerine bina dikmiş.

Bölgede bulunan diğer tarihi eserler de tahrip edilmiş, define aramak maksadı ile bir çok yerleri kazılmış, yıkılmış. Bazıları da hayvanlara barınak veya ahır olarak kullanılmaktadır. Geri kalanlar da doğanın insafına terkedilmiştir.

Oranın yerlisi bir dostum, bazı kişilerin eski bir ibadet yerinde kazı yapmakta olduğunu görünce hemen, şahsen tanıdığı Siirt turizm müdürünü cep telefonundan arayarak durumu bildirmiş.Sayın müdür de dalga geçercesine “merak etme, jandarma onları yakalar”diye geçiştirmiş. Anlayış bu ise gerisini tahmin etmek zor değil. Her halde bu müdürlüklerin yerleri, personeli, bütçeleri vardır, ama görevleri!..

Tarihi eserlerin yöreye, ülkeye daha önemlisi bütün insanlığa ait bir zenginlik, ihtiyaç ve bilgi kaynağı olduğu unutulmamalıdır.

Bir “Barnabas incili” palavrası ortaya atıp, sırf hırıstiyanlığı karalamak, propaganda malzemesi olarak kullanmak için, gazetelerden, televizyonlardan, internet sitelerinden düşürmeyenler, neden gerçek tarihi eserlerden ETNOSİD hastalığından bahsetmiyorlar? İlgili kurumlar neden bu katliamın üstüne gitmiyorlar, gerekli ve ciddi tedbirler almıyorlar? Yöre insanını bilinçlendirmiyorlar? Yoksa, hala bilinçli olarak mı bunlar yapılmıyor.

Siirt valisi, belediye başkanı, turizm müdürü hala seyirci mi kalacaklar?

Siirt’ten ADDAİ SHER’in yaşamını tez konusu yapacak bir üniversite öğrencisi olursa, Siirt’e büyük bir hizmet yapmış olacaktır.

Petrus Karatay

Yorumlar kapatıldı.