İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak, Ermeni, Rum, çeşitli etnik gruplara mensup bu insanlar Türkiye`nin çimentosu. Mozaik taşları.   Metiner Sezer

Çoğu gitti, azı kaldı 
Metiner Sezer
TÜRKİYE GAZETESİ /turkiyegazetesi.com

Türk… Kürt… Laz… Çerkez… Gürcü…. Boşnak… Ermeni… Rum… çeşitli etnik gruplara mensup bu insanlar Türkiye`nin çimentosu. Mozaik taşları. Üstüne üstlük zenginliği de. Çeşitli ırk ve dindeki insanlar yaklaşık bin senedir birlikte yaşıyor bu topraklar üzerinde. Son yüz sene farklı ama. “Sen Arapsın” demiş selamı sabahı kesmişiz. “Sen Kürtsün” demiş dışlamışız. “Sen Ermeni`sin” demiş tu kaka etmişiz. “Sen Rumsun” demiş, sırt çevirmişiz. “Sen Yahudi`sin” demiş, ayrıcalığa tabi tutmuşuz. Demişiz, demişiz. Sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır. Ülke kimliğini ve de zenginliğini kaybetmiş. Rengi solmuş. Bu kadar “demiş” diyen kim? İşin püf noktası burası işte!.. Kim demiş, niye demiş?..

Türkiye toprakları üzerinde hüküm süren Türk devletlerinin en bariz özelliğidir, çeşitli ırk ve inançtan insanlar topluluğu olması. Hatta Türk ve Müslüman nüfus diğer ırk ve dinden olanlardan daha az sayıda olduğu dönemlerden geçilmiş. Fakat, bu, kardeş kardeş yaşamaya mani olmamış. Dediğim gibi son 100 sene hariç. Âdeta, “Kardeşin kardeşe düşman olduğu” bir dönem bu dönem. Daha doğrusu o hâle getirilmiş insanlar. Mahallelerin, hatta ve hatta kahvehanelerin dahi ayrıldığına şahit olmadık mı 1980`li ve 90`lı yıllarda.

Bu kutuplaşmayı toplumun kendisi yapmadı. Öyle bir zaruret de yoktu zaten. Ermenileri, Rumları, Kürtleri düşman gösterenler yaptı. Çıkarları o yöndeydi çünkü. Kardeş gibi yaşayıp giden insanların arasına girip “Kürtler bizden değildir” dediler. “Ermeniler haindir” dediler. “Rumlar can düşmanımız” dediler. Onları da rahat bırakmadılar haaa onlara da, “Türkler sizin baş düşmanınızdır” dediler tabii. Diye diye bu ülkenin mozaiklerini kırıp kardeşi kardeşe düşman eylediler.

Toplumu içe kapanık bir hâle getirdikleri yetmiyormuş gibi kendinden korkan bir halet-i ruhiye içine de soktular. 900 sene birlikte yaşayan bu insanlar, kendilerine bu telkinlerin neden yapıldığını bir türlü anlayamamışlarsa da, kalkıp; “Çekin elinizi üzerimizden” deme cesaretini gösteremediler. “Ha, öyle mi” deyip vaziyeti idare etmeye çalıştılar. Bir kısmı da inanıp “Vay, namussuzlar” diyerek; dünkü komşusuna saldırmaya kalkıştı.

Sona gelindi ama… Maymun gözünü açtı. Toplum, hayatına müdahale eden ve “Ben olmasam, sen olmazsın” diyen keneleri teşhis etmeye başladı. Sırtındaki asalakları bir bir atıyor. Dolayısıyla, toplum kendi iradesi yönünde yaşama fırsatını yakalıyor. Eski renklerine kavuşuyor.

Şu topraklar üzerinde yaşayıp da kendisini “azınlık” hissetmeyen yok. Türk de, Kürt de, Müslüman da, gayrimüslim de… hep kendini azınlık hissetti. Halkın onuruyla, haysiyetiyle oynandı. Bir avuç uyanığın menfaati için yapıldı bütün bunlar. Ama bitti.

Şu “Ergenekon Davası”ndan da AK Parti Hükümeti`nin başlattığı “Kürt Açılımı”ndan da beklediğim tek bir şey var. Toplumu meydana getiren unsurların ve gayet tabii onların nüvesi olan fertlerin kimliği geri verilsin. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkes “adam” yerine konulsun. Tek isteğim bu. Birilerinin ceza alması veya almaması umurumda bile değil.

Artık, suni gündemler ve baskıcı uygulamalar bitsin. İnsanlar, karanlıkta gölge kovalamak yerine, üretime yönelsin. Katma değeri olsun her birinin.

Yorumlar kapatıldı.