İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dink cinayeti: 2 defa yerin dibine giriyoruz! 

Dink cinayeti: 2 defa yerin dibine giriyoruz! 

Temiz bir vicdan ve sağlıklı bir izan taşıyan; kısaca insan olan insanın yüreği daraldıkça daralıyor. İki yıl önce alçak bir saldırıyla öldürülen Hrant Dink’in cinayet davası mahkemede her görüldüğünde; tanıklar dinlendiğinde, cinayetin oluş biçimi yeniden hatırlandığında 2 defa yerin dibine giriyoruz. Yerin yedi kat dibine girecek duygulara gömülüyoruz.

Esasen hafif sayılır.

Kelimeler kifayetsiz kalır.

“2 defa yerin dibine giriyoruz” tanımlaması; kara bir kayaya düşmüş kuş tüyü kadar etkisiz olur.

İki defa ölüyoruz demeli.

İki defa kahroluyoruz.

İki defa kıyılıyoruz.

Sanki damarlarımızı kör bir testere ile iki defa kesiyorlar ve her seferinde bir acı ses; “iki defa suçlusun, iki defa hatalısın, iki defa defolusun” diye yüzümüze bağırıyor.

***
Birincisi şu:

Hrant Dink’in öldürülmemesi gerekirdi. Hrant Dink gibi bir insanın devletin güvenlik güçleri; jandarma, polis, valilik, MİT, Genelkurmay, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı; akla gelen tüm devlet aygıtı tarafından, bir çocuğun üstüne titrer gibi titreyen titizlikle korunması gerekirdi.

Tarihte yaşanmış.

Ve gelip bize yapışmış bir hayalet, başımızın üstünde dolanıp duruyordu. Türklerin dedeleri Birinci Dünya Savaşı öncesinde, ittifak kurdukları Alman Genelkurmayı’nın önerisiyle; doğu cephesini sağlama almak için “tehcir etme yolunu” seçmişti. Fransızlar’ın kışkırtması ile Ruslar’la işbirliği yaparak Türk askerini arkadan vuran Ermeni çetelerine yardımcı oluyorlar gerekçesiyle çoluk-çocuk-ihtiyar demeden Ermeniler’i tehcir etmişti. Trajedi yaşanmıştı. İnsanlık dramı doğmuştu. Hrant Dink, tehcirden 90 yıl sonra bir Türk vatandaşı olarak bu ülkede çocuklarıyla-eşiyle-kardeşleriyle yaşamaya devam ediyordu.

Konuşuyordu.

Yazıyordu.

Düşüncelerini yayıyordu.

Ne yazarsa yazsın; ister hoşumuza gitsin, ister gitmesin. İster gerçeği söylesin, ister doğruyu çarpıtsın fark etmez. Hrant Dink’in korunması gerekirdi. Bu devlet, diyelim ki Başbakanı’nı 170 koruma ile Cumhurbaşkanı’nı 180 iyi yetişmiş polisle koruyor. Hrant Dink’i 250 polisle, gerekiyorsa 500 polisle koruması şarttı.

***
Koruyamadı.

Öldürdüler onu.

Bu, devletin ayıbı oldu. Hepimizin damarlarını kör testere ile kesecek duygusu veren bir büyük utanma yükledi. Şimdi cinayeti işleyenlerin mahkemesi görülüyor. Ve cinayeti işleyenler ile onların varsa bağlantılarının ortaya çıkartılıp gereken cezaları alması konusunda; bir gecikme, savsaklama, katil zanlılarını ve bağlantılarını koruma, kollama, şımartma, onlara Hrant Dink gibi birinin katil zanlısı olarak değil sanki bahçeden erik çalmış yaramaz çocuklar muamelesi yapma tablolarıyla karşılaşıyoruz. Bu davada hukukun ince labirentleri ve Hrant Dink’i koruyamayarak cinayete kurban gitmesine göz yuman devlet bürokrasinin kaba savsaklamalarıyla karşı karşıyayız diye bir izlenim doğuyor. İkinci defa yerin dibine giriyoruz. Dilerim bu izlenim yanlış çıkar, yanılan ben olurum.
Aksi halde hafif sayılır.
Kelimeler yetersiz kalır.

2 defa ölürüz.

2 defa kahroluruz.

2 defa kıyılırız.

Yorumlar kapatıldı.