İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dersim Otonom´u Ermenileri  R.H. KEVORKIAN P.B. PABOUDJIAN çev:S. Zulalyan

Dersim Otonom´u Ermenileri 

An: “darontci_simon”
Datum: Mittwoch, 27. Mai 2009, 19:21 

R.H. KEVORKIAN P.B. PABOUDJIAN çev:S. Zulalyan 

Dersim sancagi bin yillik küçük asya tarihinde tamamen kendisine özgün bir yer kaplar. Ormanlarla kapli daglardan meydana gelen bu “ada”, çaglarin derinliklerinden gelen ve kendi kendine katlanan insan topluluklariyla tarihin sinirlarinda bulunmuştur. Antik çaglarda birçok ermeni prensliklerine bölünmüş olan bölge, tarihin kimi dönemlerinde gelişkin hristiyanligin yayginligina taniklik eden (107 kilise, 50 manastir) göz kamaştirici yapilara ragmen, bölge hiç bir dönemde tamamen ermenileştirilememiştir.(hristiyanlaştirilamamiştir çv.) 

Dört bir tarafi kuşatilmiş olan bölgenin halki, dişardan gelen her türlü boyun egdirme girişimine sürekli karşi durmuş, Osmanli iktidarina boyun egmemiş, Osmanli bürokrasisinin her türlü baskisina direnmiş ve asla vergi vermemiştir. Hiç bir ciddi nüfus sayiminin olmadigi dikkat çekicidir. Öyle ki, Osmanli döneminde bölgedeki köylerin adlari dahi bilinmiyordu. Ancak Kemalist dönemde, 1937 de daglilarin direnişi tamamen kirilmiş ve Türk ordusu bölgeye girebilmiştir.
Tehlikeleriyle ün salmiş bu yöreye hiç bir batili seyyah ugramamiştir. Ne de misyonerler bu bölgede macera peşinde koşmuştur. Yalnizca, bölge beylerinin korumasi altinda bazi ermeni tüccarlar ve cesaretli yüksek kilise görevlileri riskleri göze alarak bölgeye girmişlerdir. 

Işte bu az sayidaki tanikliklar sayesinde, 1. dünya savaşi öncesi bölgenin durumunu yaklaşik olarak gözler önüne serebiliriz.
Bu dönemde Istanbul Ermeni Patrikligince yapilan sayima göre, bölgede Ermeni Apostolik Kilisesine bagli 16657 kişi vardi. Bôlgenin güney ve güney dogusuna fii tarihinde Iran Horasanindan gelip yerleştigi varsayilan SeyiT Hasanlar ve Sancagin geri kalaninda, girilmesi en zor olan bölgelerde bulunan “Dersimliler” bölgenin temel etnik yapisini oluşturuyordu. Ermenice-Kürtçe karişimi bir diyalekt konuşan dersimliler bölgenin yerli halki, kimi araştirmacilara göre ‘Proto-Ermeniler’di.
Bölge halkinin bir kesimi yaşama biçimleri açisindan ‘türkleştirilmesine’ (müslümanlaştirilmasina çv.) ragmen, bu iki etnik grubun ezici çogunlugu, -özellikle Dersimliler- çeşitli etkiler altinda kalmanin sonucu; ilkel inançlarin çeşitli aşamalarini, zerdüştlügü, hristiyanligi ve müslümanligi bagdaştiran bir inanç bütününe göre yaşiyorlardi.
Kendi içlerine tamamen kapanmiş olan bölgenin sunni müslümanlari ve Osmanli iktidari, bu insanlari kuşkuyla, hatta kimi gizli dini ayinlerini aşagiliyici bir gözle izliyorlardi. ‘Kizilbaş’ diye adlandirdiklari (Iran Türkmen boylarinda erkeklerin taşidigi kizil takkelerden esinlenerek verilen ad) bu insanlari ‘gavur’ (inançsiz) olarak siniflandiriyor ve hristiyanlarla ayni kefeye koyuluyordu. 

Aziz Sarkis tapinmalarina paralel kutlanan (Hizir Ilyas çv.) yedi günlük oruç, ya da oniki havari, oniki imam paralelligi, Aziz Haç, ‘Haké Soun’ (Kirmizi yumurta bayrami yani paskalya, Hristiyan Ermenilerle birlikte kutlanir) gibi dişa yönelik kutlama ve ibadetler ortodoks müslümanlari çileden çikarmaya yetiyordu. Bu Batinîligin muminleri doguya dönüp dua ederler, hamur teknesinden çikmiş henüz pişmemiş ekmegin üzerine haç işareti koyarlar, her firsat da ermeni manastirlarina ziyaret eder, bu manastirlari kendi ulusal varliklari gibi dişardan gelen tehlike ve saldirilara karşi kahramanca korurlardi. Ali, Hüseyin ve Musayi her zaman anmalarina ragmen Ramazandan habersizdiler. Hazirlanmiş bir düzene göre en bilgililerin öncülügünde evlerde kapali olarak danslar ve şarkilar eşliginde yapilan ayinlere herkes katilirdi. Bu ayinler, hemen hepsi ayni aşiretin üyesi din görevlilerinin gözetiminde olurdu. 

Aşiretler arasinda Mirakyanlar ve Der Ovanlilar apostolik ermeniydiler. Mirakyanlarin yerleşim yöresi, Dujige dogru Cukur, Hakiz ve Torud’a dogru geniş bir alana uzaniyordu. Savaşçi özellikleri ve cesaretleriyle diger aşiretler arasinda taninmişlardi. Gerektiginde 3000 bin savaşçiyi bir araya getirirlerdi. 

Biliyoruz ki Mirakyanlar Osmanli ordusuna karşi sürekli savaşmişlar ve Osmanli’nin Dersime yönelik her türlü girişiminin önünü tikamişlardir. Hayvancilik, hali ve kilim dokumaciligiyla ugraşan bu aşiretin üyeleri 1890’larda güneye dogru yayilmalari sonucu 1915’de bir kismi tasviye edilmiş, kalanlar ise Dersim’in daglarina siginmiştir. 

Aşiretçiligin ve yari göçebeligin egemen oldugu Dersim’in ‘Siginak Daglari’, bölgedeki yerleşik unsurlarin da zamanla göçebelige geri dönüşüne neden olmuştur. Mirakyan fenomeninde görüldügü gibi dişardan ve komşu topluluklardan gelen baskilara etkili karşi koyabilmek için yeni koşullara ayak uydurmuşlardir. Yerleşik bir toplumun göçebelige geri dönüş fenomeni başka bölgelerde de görülür. Mok’s ve Shadakh ayni süreci yaşamiştir.
Dersimdeki tapinaklardan en çok ziyaret edilenleri -bütün inanç gruplarinin karişik olarak- hac görevlerini yerine getirdigi ‘Surp (Aziz) Sarkis’dir. Bati da Kizil Kilise ve Dujig de Halvori’ye yarim saat uzakliktaki ‘Surp Garabet Vank’i (Manastir) son yillara dek faaliyetini sürdüren tek tapinakti. Surp Garabet Vank’inda büyük bir aile yaşar ve ailenin şefi de Vankin en yüksek yetkilisiydi. Bu görev amcadan yegene geçerdi. Arşeveklik düzeyinde (Ermeni Apostolik Kilise hiyerarşisinde üst bir makam çv.) bir yetkiye sahip Surp Garabet Vanki, 1860’dan sonra giderek artan saldirilara katşi koyamamiş ve soykirim öncesi önemini yitirmişti. 

Dokuzuncu yüzyilda kurulan Yergayn’daki Kizil Vank’da Dersimin önemli bir hac yeri, ziyertgahiydi. Dersim’in ‘Kizilbaş’ beylerinin koruyuculuguna sahipti.

Raymond H. KEVORKIAN & Paul B. PABOUDJIAN
Les Arméniens dans l’Empire Ottoman à la Veille de Génocide
(Soykirim Öncesi Osmanli Imp.’da Ermeniler) s. 381-382
Editions d’Art et d’Histoire ARHIS 1992

Yorumlar kapatıldı.