İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dersim Ermeni Halk şarkıları Projesi, Mikail Aslan ile söyleşi,

Mikail Aslan ile söylesi,

Tiroj Dergisi 1
Eser

Dersim Ermeni Halk şarkıları Projesi,
Mikail Aslan ile söyleşi,Tiroj Dergisi,Niahat îlbey

Biz de “Gağan” diye bir kelime vardır. Batı Ermenicesi’nde “noel” anlamına geliyor. Bizim dile de Batı Ermenicesi’nden geçmiş olabilir. Bu bayram bizde de Ermeniler gibi kutlanır. Yine “Medağ-Madağ” diye bir kelime vardır. “Medağ” bir kişinin ölümünden üç gün sonra verilen yemeğe verilen addır. Buna benzer onlarca kültürel kavram bizim dilimize, kültürümüze yerleşmiş. Tabi ki insan düşünüyor; bu etkileşim nasıl oldu..
2000 yılında Erivan’a gittim. Gittiğimde bu kavramlara orda da sıkça karşılaştım. “Madağ” aynı zamanda “tapınak” anlamına da geliyor. Bu tapınaklarda adaklar adanıyor. Erivan’da insanlarla konuşurken, gerek bu kavramlar olsun, gerekse başka sözcükler olsun onlarca, benzer kelime ve adetlerle karşılaştım. Hiç unutmuyorum, dedem annemle yaptığı sohbetlerinde “Kızım siz bu gağanı kutuyorsunuz,iyidir.. niyaz yapıp dağitiyorsunuz ama orucu bari tutmayın zaten Ermenilere ait bu gün” Bu günde çocuklar evleri gezip şeker toplar ve üç gün oruç tutulur. Bu basit örnekten de görülüyor ki, Ermenilerle aramızda önemli bir kültürler etkileşim mevcut.
Yine Erivan’da Doğu Bilimleri Akademisi’ne gittim. Orda insanların Dersim ve Dersimliler üzerine düşüncelerini öğrendim. Dersim’e ve Dersimlilere çok başka bir ilgi ve sevgileri var. çünkü zor günlerinde kendilerine destek olabilmişler bu insanlar. Sonra konservatuarlarındaki konserlerde Halk şarkılarını elimden geldiği kadar dinlemeye çalıştım. Mesela bizde “Fide” diye bilinen kılamın melodik olarak bire bir aynısını Ermenice orada dinledim. Buna benzer onlarca ezgiyle karşılaştım Dönelim bizim coğrafyaya.
Bizde bir sürü köyün, ziyaretin, mezranın adı Ermenicedir. Örneğin “Pilvenk; büyük kilise anlamına gelir. Ermenicedir. Axzunig ,Seyedig gibi sonu “ig” takısı alan o yöre isimlerinin büyük çoğunluğu Ermenicedir. “ig” takısı, inceltme anlamında kullanıliyor Ermenice’de. “Ağaç”ın, “ağaççık” olması gibi.Bunlar bende büyük bir merak uyandırdı. Zaman içerisinde Ermeni kökenli Dersimliler’le karşılaştım. Bunlardan biri Artin Akyüz’dür. Psikoloktur kendisi,Almanya’da yaşıyor. Dersim’den gelerek Avrupa’da yerleşen çok ciddi bir ermeni nüfusu var. Ermeni diline ve kültürüne halen hakimler.
Bu ziyaretler ekabinde Dersim Ermeni halk şarkılarını toplama düşüncesi gelişti. Bu konuyla ilgili araştırmalar yaptık, kitaplar taradık. Yüzyıl önce Çemişgezek’e gidenler olmuş, buradaki Ermenice kılamları almışlar kitaplarına. Bu kitaplar henüz Türkçe’ye çevrilmemiş. Böylesi kaynaklardan yaklaşık 60 tane melodiye ulaştım. Sonra projemi son albümümde de birlikte çalıştığımız İlda Simanion’la paylaştım. Onunla beraber biraz daha geniş bir tarama imkanı bulduk. Dersim’den, (sadece Tunceli’den bahsetmiyorum, Alevi, Kızılbaş toplumunun yaşadığı yerleri kastediyorum), ve yakın yerlerden bir 60 şarkı daha bulduk. Böylece bulduğumuz Ermeni şarkıları 120 yi aştı. Bütün bu çalışmalarımız üç yıldan beridir sürüyor. Henüz kayıt aşamasına geçemedik. Benim amacım; bu projeyi, biraz maddi destek bulabilirsek ,en azından bir bölümünü Erivan’da kaydetmek.
Anadolu’da batı müzigini ilk öğrenen ve ilk olarak arşiv,derleme ve notasyona başlayan müzisyenler . Ermeni müzisyenlerdir. Örneğin Komitas, kendisi Amasya dan gitmedir. Ermeni müziğinin gelmiş geçmiş en büyük üstatlarından birisidir.3 bin tane Ermenice,Kürtçe,Farsça,Arapça şarkı toplayıp nataya almış. Ermeni soykırımı yaşandığı zaman Trabzon’dan Yunanistan’a gitmiş. Komitas’ın Kürt müziği üzerine bir inceleme kitabı da var. Düşünün 1900’lü yılların başında Ermeni Müziğinin notasyonu başlamış. Komitas Ermeni kırımını mağdurlarindan biri olarak ilk önceleri yaşanılan olayları tam bilince çıkaramıyor, bir anlam veremiyor. Paris’e gidiyor ve orada kendi halkına yönelik ĵenosidi bütün yönleriyle kavrayınca aklını yitiriyor. Komitas, Dersim yöresi kılamlarını çok fazla inceleyemiyor ama emsallerinin bu konuda çalışmaları var. Biz bu kaynaklardan da faydalandık.

Bu şarkıların teknik yönlerinden, makamlarından biraz bahsedebilir misiniz? Bu ezgilerin yüzü hangi yöne dönüktür? Kürt veya Türk müziğiyle benzeşen, ayrışan yönleri nelerdir

——————————————————————————–

Mikail Aslan ile söylesi,Tiroj Dergisi 2
Posted by Eser on 8/1/2009, 2:28:04

Bu şarkıların teknik yönlerinden, makamlarından biraz bahsedebilir misiniz? Bu ezgilerin yüzü hangi yöne dönüktür? Kürt veya Türk müziğiyle benzeşen, ayrışan yönleri nelerdir?

Dersim Müziği konusunda belirtmek istediğim bir konu var.Geçmiş zamanlarda tam olarak ne vardı bunu bilmiyoruz lakin bugünkü Dersim müziği makamsal olarak çok geniş değildir. Bunun nedeni düşünceme göre Alevi-Bektaşi Kültürünün getirdiği deyişlerin belli bir makamdan olmasındandır. Bu deyiş geleneği etkisini zaman içinde gösterip hakim hale gelmiş ve çeşitli makamların üstünü örtmüştür. Hicaz, Rast, Kürdili vb makamlara coğrafyamızda çok nadir rastlanıyor maalesef.
İşte Ermeni müziği bu makamsal zenginliğini korumuştur. Tarlalarda söylenen, kilisede söylenen şarkılar var, aşk şarkıları var. genel karakterleri liriktir, duygusaldır. Dersim Kızılbaş müziğinden farklılıklar içeriyor.. Fakat örtüşen, paralel olan motiflere de rastlamak mümkün. Otantik gelenegimiz bazı makamlara kapalı olduğundan, bu projeyle kulağımız farklı makamlara açılacak ve artık kaybolan makamları da bu şekilde tekrardan gelenege dahil etme şansi bulacağız. Bazı enstürümanları da ki bunlar, kanundur, uddur, cümbüştür müziğimize tekrardan entegre etme şansını da yakalayabileceğiz.
Ermeni müziğinin yüzü doğuya dönüktür. Dediğim gibi makamsal olarak muazzam bir zenginliğe sahip. Doğu Ermeni Kilisesi’nde müzik yapılırken koral sistem (çok sesli) kullanılmış ama enstürüman yok.Ermeni müziği dendiğinde akla ilahiler geliyor. O da kilise çevresinde biraz daha modernize edilmiş bir tür. Oysa Ermeni müziği çok daha otantik, makamsal,tipik doğu müziğidir. Hatta ben şunu da iddia ediyorum; Anadolu müziği denilen müziğin yarısı Ermenilere ve Rumlara aittir. Burada bu halkların üretimini anmayarak bu halklara büyük haksızlık yapıldığını da belirtmek istiyorum.

Dersim ve Dersimliler bu haksızlığın neresindeler?

Dersimliler ve Dersim aydınları birzamanki komşuları hakkında çok ciddi bir birikime sahip değiller ne yazık ki(buna ben de dahilim). Bu coğrafyada yaşayan, dillerle, kimliklerle, bu yıkık kiliselerle, bu viran mezarlarla fazla ilişkileri yok. Bunlar kayıp işaretlerdir ve keşfedilmeyi bekliyorlar. Dünya meseleleri hakında birçok şey konuşuyor, anlatıyor fakat soruyorsun “ peki senin bu köyünün ismi neden böyle, hangi dilcedir bu?” susuyor,bu konu hakkında nedense düşünmemiş. Ermenilerden bahsedilince, o kırımlar, yaşanan felaketler akla gelmiyor da, Ermenilerin altınları akla geliyor. Çok utanç verici bir durumdur bu insanlık vicdanı adına. Bu coğrafyaya bir Ermeninin, bir Yezidinin gözüyle bakınca Komitas gibi kafayı yememek elde degil doğrusu..
Bizim bu halka yapılanlardan ötürü vicdanımızı sorgulamamız lazım. Kürt kavmi de bu noktada suç ortağıdır.O ruh şimdi kendini en çok köy korucularînda tecelli ediyor. Cihat temelinde kurulan, ganimetçi İdrisi Bitlisi ile şahlandırılan Türk- Kürt ittifakı adlı ümmetçi “kutsal ittifak” ve daha sonraları Hamidiye Alaylarıyla yapılan gaddarlıklar halen masaya yatırılmıyor dikkat ederseniz. Bu ganimetçiler bugünkü nesillerin dedeleri değil midir? Bu nesil ne zaman dedelerinin bu soykırımcı geleneğiyle yüzleşecek..? Bir zamanlar bizim Ermeni kırımındaki sessizligimizden dolayı Sılo Qız’ın bir ağıtı var; diyor ki “bu Ermeni göçüne sessiz kalıyorsunuz düşünmüyor musunuz yarın sizin sonunuz da onlar gibi olacak”. Bunu 38’ den önce söylüyor.
Biz bu projeyi, vicdanımızı biraz rahatlatmak için, kendimizle bir nebze dahi olsa yüzleşmek için hayata geçirmek istiyoruz. Bu coğrafyadan bize kalan mirasda Ermenilerin payı büyüktür.Devlet ne kadar bölgedeki köy isimlerini degiştirse de biz halen eski isimlerle o köyleri anıyoruz ki bu adların çoğu Ermenicedir.Bizler bu hatıraya şahidiz; Köylerine, ortak kullandığımız ziyaretlerine, yıkık kilise duvarlarına ,mezar taşlarına ve şimdi de şarkılarına şahidiz. Bu şahitliği aşikar etmeliyiz, dillendirmeliyiz. Eğer biz bunu dillendirebilirsek, belki Trabzon’da da, Erzurum’da da birileri bunu yapar.

Peki Dersim’de hiç Ermeni kalmadı mı?
Ben Dersim Ermenilerinin bir bölümünün, Dersim’de kaldığını düşünüyorum. Burada kalıp Alevileştiler zor durumda kalmamak için. Burada tabi Ermenilerin, Sünnilere uzak olmasının, kendilerini Alevilere daha yakın hissetmesinin de payı var. Ama yinede Alevilik içinde gizlenmişler, tıpkı Aleviliğin de Eba Müslimê Xorasani den bugüne kadar Müslümanlık içerisinde gizlenmesi gibi.
Birazcık da ‘Dersimlilik’ kavramı üzerine konuşalım. Son zamanlarda ‘Dersimlilik’ dejenere edilip, dar yaklaşımlarla anılıyor gibi…

Bazen kendisine karşı yıllardan beridir mücadele ettiğimiz egemenlerin resmi düşüncelerini hiç farketmeden savunmaya başlarız. Bu şekilde birden bire kurtardığımız Kürdistan ın resmi dilini bir çırpıda Qurmanci, Dersim in de resmi dilini hemen Zazaki yaparız…

Bu çağ şöyle tanımlanabilir belki; herkes kendi ‘doğusunu’ özlüyor. İnsanın doğusu ana dilidir, itikatıdır, kültürüdür. Bu özleyiş kapitalizmin insan doğasında, maneviyatında yaptığı tahribatların bir sonucudur. İnsanlar maneviyata sarılıyor, dine sarılıyor, tarikatlara sarılıyor. Biz Bu durumda biz Dersimliler de kendi doğumuzu özlüyoruz. Ama biz doğumuzu özlerken şu ilkelliklere düşmemeliyiz. Üsten bakma duygularına kapılmamalıyız. Bizler dünya medeniyetinin öncüleri değiliz. Sanki bütün iyi şeylerin serçeşmesi bizmişiz gibi yaklaşımlar var. Standart Dersimlilik, standart Dersim düşüncesinin yerlerde süründüğünü düşünüyorum. Dersim tarihi, Dersim kültürü adına birkaç doğru cümle kuramıyoruz ama burnumuzdan kıl aldırmıyoruz. İlkel bir tutum bu. Dersimlilik denilince önce Dersim götürülüp Tunceli yapılıyor. Tunceli,’de Tunceli merkez yapılıyor. Bu bir aşiret zihniyetinden daha geri bir zihniyettir. Doğal olarak böylesi bir ilkel tutum karşısında Vartolu, ben Vartoluyum, Erzincanlı ben Erzincanlıyım, Hınıslı da ben Hınıslıyım diyor. Oysa hepsi de Dersimlidir. Dersimlilik tarihsel olarak Alevi Kızılbaşlıları ülkesi olarak bilinir. Osmanlı bile Dersim i Kızılbaşların ülkesi olarak tanımlar ve Dersim’i Sivas’tan ötesi olarak tarif eder. Bizler Osmanlı bakış açısında bile geniş bir coğrafyaya yayılan Dersim i Tunceli il sınırlarna indirgedik. Dersim’e sahip çıkarken, Dersim’in bütün değerlerine sahip çıkmak gerekiyor. Dersim’in bir damarı Qurmanc, bir damarı Zaza,bir damarı Ermenidir, bir damarı Kızılbaş’tır, hepsine sahip çıkmak gerekir. Kürtçesi’ne, Zazacasına, Ermenicesine.
Bir de eski Dersimliler arasında sorun olmayan bazı basit şeyler bile bugünkü dersimliller arasinda problem oluyor; Örneğin zazaki ,qurmanci gibi. Soruyorum Dersimin en önemli seyit aşireti olan Kureşanlıların dilleri zazaki iken nasıl olurda qurmanci konuşan Bamasurların talibi olumuşlar.Böyle bir dil meselesi neden orda olmamiş acaba? Yani onları buluşturan neydi?Sanırım bizi bugün çok rahatsız eden ve öfkelediren şey kaybettiğimiz bu değerle alakalı bir şey olmalı, ben de daha onun ismini koyamadım. Bugünkü birçok Tuncelili, Dersimli derneklerin ve oluşumların bu çizginin çok gerisinde kaldığını görüyoruz.

Tiroj dergisiyle söyleşi,Nihat ilbey,2008

Yorumlar kapatıldı.