İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Şaban Dayanan’ın Basın Açıklaması Hakkında 

Şaban Dayanan imzasıyla Hyetert’e ve maalesef başka ortamlara da gönderilen aşağıdaki basın açıklamasında soykırım yerine Medz Yeğern ifadesinin kullanımının Raffi A. Hermonn isimli bir gazetecinin buluşu olduğu belirtilmekte ve aralarında Ragıp Zarakolu, Prof. Dr. Taner Akçam gibi isimlerin de olduğu Türkiye’li aydınların bu ifadeyi benimsedikleri izlenimi yaratılmaktadır.

“Ermenilerden Özür” kampanyası ile ilgili tartışmalar sırasında, soykırım yerine bu ifadenin kullanılması ile ilgili fikirlerimizi yeteri kadar belirtmiştik, bu yüzden büyük megalomani içerisinde yazılmış bu yazıya cevap vermiş olmak için aynı sözleri tekrarlamak istemem. Ancak Ragıp Zarakolu, Taner Akçam ve diğer isimlerin bu ifadeyi benimsedikleri imasının gerçeklerle uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığını belirtmek gerekir.

Bilakis, Taner Akçam bu ifade yüzünden söz konusu özür metnini imzalamaktan kaçınmıştır. Ragıp Zarakolu ise 12 Şubat 2009 tarihli, “Özür O Kadar Kolay Değil” başlıklı yazısında şu cümleleri kullanmıştır:

“Türkiye’deki son özür dileme kampanyası, kampanyayı örgütleyenlerin içinde yer alan Sayın Baskın Oran’ın bir Türk gazetesine (Milliyet – 19 Aralık 2008) kesin bir dille ifade ettiği gibi, gerçekten de ‘soykırım’ terimini kullanmaktan bilinçli olarak kaçınan, böylelikle de Osmanlı Türk hükümetinin 1.5 milyon Ermeni’yi imha ettiğini aklamayı amaçlayan popülist bir inisiyatiftir.”

“Türk sivil toplumu da bu ağır gerçeklikle yüzleşmelidir: 1915-1923 arasında Türkiye’de olanlar, başka bir şekilde nitelenemeyecek olan tam bir soykırımdır. Kelime oyunlarına ve kaçamak bir dile bel bağlamak, sadece Türkiye’nin inkarcı dünya görüşünün ömrünü uzatacak ve bu yakıcı sorunları çözümlenmeden bir başka kuşağa aktaracaktır.”

Gerçekten de, olanların soykırım olduğuna inanan birisi hukuki sonuçları belli olan soykırım ifadesi yerine farklı bir ifade kullanma yoluna gidiyorsa, bu ya Ragıp Zarakolu’nun dediği gibi popülizmdir, ya da Türk kamuoyunun -haklı olarak- tepki gösterdiği şekilde, Türkleri soykırım ifadesine yavaşça alıştırma amaçlı sinsi bir harekettir. Neticede, “gerçek” aydınların her türlü riski ve sonucu göze alarak inandıklarını çekinmeden, açıkça söylediklerini görüyoruz. Bunu yapacak cesareti olmayanların, söz konusu aydınları kendileriyle aynı çizgideymiş gibi gösterme çabalarının, en başta aydınların kendilerine büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. 

Aret Çiçekeker

——————

Türkiye aydınları, çoktandır OBAMA’nın bugün dediği gibi ‘BÜYÜK FELAKET!’ diyorlardı..

ABD Başkanı da, Ermeni asıllı, tanınmış Türk gazeteci – sivil toplumcusunun ‘buluşu’yla 1915’i niteledi: ‘Medz Yeğern!’ (Büyük Felâket!)

Arapça ‘Bereket’ sözcüğünden gelen ‘Barack’ ve ‘Hüseyin’ isimler ve Obama soyadıyla, ABD Başkanı, 2009’in beklenen (!) konuşmasında, 1947 BM Soykırım Konvansiyonu’nca sözü edilen ‘Soykırım’ sıfatını belki tarif etti, anlattı ama sarih, berrak ve açık şekilde bu nitelemeyle adlandırmak yerine ‘Büyük Felâket’ anlamını taşıyan ve zaten Ermenilerin de sıkça kullandıkları, ‘Medz Yeğern’i Ermenice telaffuz etti…

1994 Aralık ayından 2005 Eylül’üne kadar, merkezi Fransa’nın başkenti Paris’ten; burada yaşayan Anadolu kökenli Ermeni ve hâlâ Türkiye’de yaşayan Müslüman doğmuş demokrat ve aydın arkadaşlarıyla ‘Türk – Ermeni Demokratik Diyalog Hareketi’ni başlatıp sürdüren; bu çalışmalarını titizlikle Türkiye-Fransa-Ermenistan Dışişleri’nin ‘bilgisi dâhilinde’ yürüten, gazeteci-yazar ve sivil toplum çerçevesinde ‘halk diplomasisi’ yapmış, Raffi A. Hermonn’un önerileriyle, Türkiye’de de ‘Soykırım’ yerine ‘Büyük Felâket’ nitelemesi kullanılıyordu.

Çeşitli üniversitelerin, sinemacıların, dergilerin, sivil toplum örgütlerin hazırlık aşamasında oldukları tez, araştırma, belgesel, özel sayı, imza kampanyası veya basın açıklamalarında, Raffi A. Hermonn ‘Soykırım’ sıfatının kullanılmamasını ama onun yerine, zaten Ermenilerin onlarca yıldır sıkça kullandıkları ‘Büyük Felâket’ sıfatının kullanılmasını salık veriyordu…

Uluslararası alanda, gerek Türkiye’li, gerek Ermenistan’lı gerekse Fransa’lı diplomatların, bilhassa bilgileri ışığında, arkadaşları Ragıp Zarakolu, Ayşe Nur Zarakolu, Yelda Özdağ, Oral Çalışlar, Prof. Mete Tunçay, Prof. Taner Akçam, Jan Klod Kebapçıyan ve Prof. Boğos Levon Zekiyan ile tam bir ‘Halk Diplomasisi’ çalışması götüren Hermonn;’Soykırım, sözcük olarak, henüz taraflarca eşit derecede algılanmadığı ve amacın üzüm yemek olduğu ama asla bağcıyı dövmek olmadığına göre, üstelik Ermenilerin de onlarca yıldır telaffuz ettikleri Büyük Felâket sözcüğünü kullanmanın, şimdilik doğru olacağını’ söylüyordu.

24 Nisan 2009 tarihinde, Ermenistan’ın ‘Şant’ televizyon kanalında, İstanbul’da kendisiyle yapılan özel bir röportajı yayımlanan Hermonn, gazetecinin: ‘(…) Pekiyi siz, kendiniz bu olaya aslında Soykırım sıfatını veriyor musunuz, yoksa vermiyormusunuz?’ sorusuna: ‘(…) Bakın, her şeyden önce böyle bir soruyu sorabilmeniz için, cevabın şu / bu olması hâlinde herhangi bir riskin yaşanma ihtimâlinin olmaması gerekir; hâlbuki bu soruya cevap verme özgürlüğü önünde 301. madde olduğu biliniyor. Şimdi, ben ille şu veya bu şekilde cevap verirdim demiyorum ama prensip olarak eğer bir sorunun cevabına göre, bazı risklerin yaşanması muhtemelse, sorunun sorulabilmesi için sağlıklı bir ortam yok demektir’ dedi ve arkasından da ekledi ‘(…)Bunu söyledikten sonra, cevabın ikinci yarısını verebilirim. Samimiyetle söyleyeyim, hele bu aşamada, eğer ‘Türk tarafı’ diyebileceğimiz ‘taraf’ça bu niteleme, Ermeni tarafı’ kadar rahat ve soğukkanlı algılanamıyorsa, bu sıfatı şimdilik kullanmayalım derim ben. Zira, Türkiye’de ‘yaşanmış korkunç bir acıdan dolayı pişmanlık, rahatsızlık duyma ve bundan dolayı acıyı paylaşma’ gibi duygulara karşı aşinalığımızı kaybetmişiz sanki. Bu duyguları beslemekten, duygudaşlık yapmaktan uzak düşmüş, düşürtülmüşüz. Dolayısıyla, önce var olduğunu kesinlikle bildiğim (1915’te kendi kellelerini koltuklarına almış ve bu hâlde nice Ermeni ve diğer mazlumların hayatlarını kurtarmış, büyük harfle yazılmaya lâyık İNSAN gibi İNSAN, nice TÜRK ve KÜRT insanı unutmak, minnet duymamak kâbil değil) ama bugün körelmiş durumda, insani duygularımızın gün ışığına çıkması, çıkartılması gerekiyor’ dedi…

Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu:
Şaban Dayanan

Yorumlar kapatıldı.