İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Üç Horan Seçimleri ve Agos – II

Geçtiğimiz hafta Üç Horan Seçimleri ve Agos başlıklı bir yazıyla bu konudaki görüşlerimi belirtmiştim. Söz konusu yazıyı Hyetert ana sayfasında hemen bu yazının altında bulabilirsiniz. Bir hafta boyunca genelde olumlu olmak üzere pek çok tepki aldım. Farklı düşünenlerle de görüş alışverişlerimize devam ettik. Bu arada, bazı kişilerin benim bulunmadığım gruplarda geçen haftaki yazıma cevap verdiklerini öğrendim. Cevap verme şansım olmayan bir ortamda yazılmış bir yazı bana bir şey kaybettirmeyeceği gibi gönderene de bir şey kazandırmaz. Ben fikirlerimin, sözlerimin arkasında her zaman durmaya hazırım. Yeter ki, yazdıklarım çarpıtılmasın ve cevap hakkıma saygı gösterilsin.

Üç Horan Seçimleri bu hafta (3 Nisan) yayımlanan Agos Gazetesi’nde gündemindeki yerini korumaya devam ediyor. Gazetenin baş sayfasındaki Taraflı mıyız? başlıklı yazıya bakalım:

“Üç Horan seçimleri ile ilgili olarak yaptığımız yayıncılık, doğal olarak bazı kişileri rahatsız etti. Cemaatin korunması kisvesi adı altında kendi iktidarlarını dokunulmaz kılmaya çalışanları memnun etmemiz pek mümkün değil. Biz cemaatin ancak dışa açılarak, şeffaflaşarak, iktidar alanlarını topluma açarak korunabileceğini düşünüyoruz. Bunu beceremeyen, istemeyen veya bu taleplere direnen bir cemaatin ise, kültürel açıdan pörsüyeceğinden, yozlaşmayı normalleştiren bir ruh haline yenik düşeceğinden endişe ediyoruz.

Son seçimlerde, bu gazete, bağımsız bir kurum olarak, “Sarı Liste’den” taraf gibi gözüktü. Oysa bu insanlarla hiçbir organik bağımız yok. Birçoğunu seçim münasebetiyle tanıdık. Ama karşımızda şeffaf bir duruş ve farklı bir yönetim anlayışının işaretleri vardı. Diğer bir deyişle, bu gazete taraf oldu ama kişiler arasında değil, tarzlar arasında.

Birkaç kez söylediğimiz üzere, Üç Horan’ın mevcut yönetimine kişi temelinde karşı olmak gibi bir tutumumuz olamaz. Onların bu gazeteye husumetleri bile bizi böyle bir yöne sevk edemez. Ama aynı kadronun sergilemekte olduğu yönetim biçimine karşı olduğumuz, verimsizliği ve kayırmacılığı ima eden bir zihniyete destek vermeyeceğimiz açıktır. Hele seçim atmosferinde yapılanların sindirilmesi veya yok sayılması mümkün değildir.

Cemaat seçimleri, var olan yönetimlerin olgunluğu, tevazuu, toplumu kucaklama kapasitesi ile değer kazanır. Gerçek liderlik bunu gerektirir. İktidar olanaklarını yangından mal kaçırırcasına tekelleştirmeye çalışanları değil.

Bu açıdan bakıldığında tabii ki bizler tarafız. Daha ahlaki bir tutumla bunu beceremeyenler arasında tarafsız kalmanın ima ettiği kişiliksiz nesnelliğe talip değiliz. Ermeni toplumunun sahip olduğu ve hak ettiği hizmet geleneğinin demokrat bir çerçeveye oturmasını istiyoruz. Bunun hayatlarını cemaate vakfetmiş nice insana ödenmesi gereken bir borç olduğunu düşünüyoruz.”

Bu satırların (ikinci cümle hariç) benim yazım nedeniyle yazılmış olduğu çok açık. İkinci cümlede ne kastedildiğini bilemiyorum ancak üzerime alınmam mümkün değil. Bırakın iktidarın yani Beyaz Liste’nin içinde olmayı, kendilerini tanımam bile. Kendileri ancak ilişkide oldukları grupları savundukları için, sanırım bunun tersi bir durum olabileceğini düşünemiyorlar. Bu şartlar altında “sarı liste ile hiçbir organik bağımız yok” ifadesi de inandırıcılıktan çok uzak. Evet, ben de Sarı Liste’dekilerin Agos çalışanı veya ortağı olduğunu iddia etmiyorum. Ancak, arada “biz sizi destekleyelim siz de bizi destekleyin” seklinde bir bağ olduğunu görememek için gözleri iyice kapamak gerekiyor.

Taraflılık konusunu da bu çerçevede değerlendirmek gerekli. Aslında, bu satırların bana karşı yazılmış olması tam bir ironi. Tanıyanlar bilir, benim en sevmediğim tavır kimse ile kötü olmak istemeyen, hep ortadan giden, ne kokar ne bulaşır denilen türden insanların tavrıdır. Konunun benimle hiç ilgisi olmasa bile ortada bir haksızlık olduğunu düşünürsem, konuya taraf olup aynen kendimi savunur gibi mağdur olduğunu düşündüğümü kendi imkanlarım ölçüsünde savunurum. Ancak, Agos’un “evet tarafız ama doğrulardan tarafız” şeklindeki savunması benim ve benim gibi düşünen bir çok kişinin eleştirilerine bir cevap olamaz. Önemli olan taraf olurken manipülasyon yapmamak, haberleri doğru vermek, yorumlarda objektif olmaktır. Geçen hafta kendi bilgilerimi, gördüklerimi ve mantığımı kullanarak Agos’un gerçekleri çarpıttığı fikrine vardım ve sebeplerimi uzun uzun yazdım. Olaylar ve gerçekler okuyuculara çarpıtılarak aktarılıyorsa orada dürüst bir şekilde haklıdan taraf olunduğu söylenemez. Yazılanlara, sorulara cevap verilmeden, yazı sadece “Agos taraf tutuyor” şeklinde bir cümleden ibaretmişçesine, kendi çarpıtmalarını ortaya koyan bir yazıyı bile son derece pişkin bir tavırla kullanmak doğrusu hiç yakışık almıyor. Ben nasıl onların yazısını satır satır yazıyorsam, onlar da benim yazımı gazeteye alsınlar altına da ne isterlerse yazsınlar, bakalım okuyucu ne düşünecek o zaman.

Gazetenin bu yakışıksız tarzına pek çok örnek vermek mümkün. Yine Beyaz Liste’nin seçimde hile yaptığı şeklinde haberler, iddialar, yorumlar gazeteyi kaplamış durumda… Cemaatle ilgisi olmayan biri görse, yönetimdeki 9 tane adam dışında bütün cemaatin fikrinin bu olduğunu sanacak. Geçen haftaki yazım konusunda pek çok kimse ile görüşme olanağı buldum. Doğal olarak herkes fikrini, bildiğini söylüyor. Bahsettiğim kişiler, cemaat içi olayları gayet iyi bilen ve takip eden, saygınlıkları ve dürüstlükleri herkesçe bilinen kimselerdir. Seçim konusundaki genel yorum, objektif yorum şudur: Sarı liste de dışardan seçmen getirme konusunda beyazlar kadar veya daha fazla çalışmıştır. Bahsedilen semtlerden ve daha başka yerlerden de insanlar sarı liste için oy kullanmaya gelmiş ve artık sahte mi denir düzmece mi denir ikametler ayarlanarak oralarda ikamet eder gözükmüşledir. Hatta bir apartmana bir hayli fazla sayıda ikamet alınmıştır. Sarı listeye oy atanların civara ilk kez geldiklerini teyit eder şekilde civar esnafa adres sorma olayları yaşanmıştır. Yani burada, iki taraf da seçmen bulma konusunda birbiriyle yarışmış gibi bir durum var. Bu da gayet doğal, bir taraf kurumu fethedilecek kale gibi görürse, diğer tarafın da orayı savunulacak kale gibi görmesine şaşırmamak gerekli. Ne var ki, Agos bunu sadece beyazlara mal ediyor. Hep aynı görüşü savunan kişilerin sözlerine yer veriyor. Benim ulaştığım kişilere Agos’un ulaşması çok mu zor? Madem objektif olunduğu söyleniyor, en azından biz öyle düşünmüyoruz ama böyle fikirler de var desin. Okuyucu mektuplarına bakıyorsunuz, beyaz listeyi yerden yere vuran mektuplara yer verilmiş. Ben de yazdığım yazıyı Agos’a göndermiştim, madem bu kadar demokrasiden, şeffaflıktan, katılımcılıktan, dürüstlükten bahsediliyor neden benim mektubum değil de onlar yayımlandı? Diğerlerinin yanına koyun bakalım, okuyucu kimi haklı bulacak.

Agos sürekli olarak Beyaz Liste’nin 25 yıldır iktidarı elinde tuttuğunu söylüyor. Oysa, öğrendiğime göre 9 kişilik yönetim kurulunun 4’ü bu dönem ilk kez yönetime girmiş. 2’si ikinci kez yönetime giriyor. Sadece, 3’ü eski yönetici. Yeni girenlerin içinde tanınmış ve başarılı gençler de var. Görüldüğü gibi gerçekler tam olarak Agos’un yansıttığı gibi değil. Vakıf yönetiminin sürekli olarak Agos’a tekzip gönderdiği ancak Agos’un yasal haklarını kullanarak tekzipleri yayımlamadığı da biliniyor. Bu durumda, vakıf yönetiminin de yasal haklarını kullanarak seçimi İstanbul geneline almaması nasıl eleştirilebilir? Bir suçlama yapılıyorsa, suçlananın da cevap hakkına saygı göstermek, kendini savunmasına fırsat vermek gerekir.

Yine görüşmelerimde çok sık tekrarlanan bir ifade, sarı liste adaylarının cemaat kurumlarını yönetme konusunda çok tecrübesiz olmaları. Vakfın tüm yöneticileri 25 yıldır görevde bile olsa, bunun alternatifi hiç tecrübesi olmayan kişileri desteklemek midir? Ortası yok mu bunun? Tecrübesiz adayların cemaatin en üst düzey kurumlarını yönetmeye talip olmak yerine basamakları teker teker çıkmaları daha sağlıklı. Bu kadar iddialı olmaya teşvik edilirken biraz da kullanılıyor olduklarını düşünüyorum doğrusu. Benim yazıma cevap veren ve kısmen beni eleştiren bir arkadaşım, beyaz listeyi beğenmediğini söylüyor ve “Beyaz Liste’nin karşısına alternatif olarak sadece bu Sarı Liste’nin çıkması cemaat adına utanılacak bir durumdur.” diyordu. Bence bu utanılacak değil, üzerinde düşünülecek bir durumdur. Beyaz Liste’nin Sarı Liste’ye karşı seçimi kazanacağı zaten en başından biliniyordu. İngilizce’de “water testing” denilen bir terim var. Kısaca, “sen suya gir de çok derin değilse arkadan biz de geliriz.” şeklinde özetlemek mümkün. Neticede Sarı Liste adaylarının desteklenmesi de bu çerçevede değerlendirilebilir.

Üç Horan Seçimleri konusu gündemdeki yerini korumaya devam edecek ve bundan sonra da benzeri tartışmalara zemin oluşturacak gibi gözüküyor. Cemaatin Türkçe yayın konusundaki alternatifsiz yayın organı Agos’un ise sorumluluğuna yakışır şekilde, objektif bir yayıncılık yaptığı söylenemez. Gazete doğru bildiği şekilde taraf olmalıdır ve kendi fikrini söylemelidir elbette, ancak karşıt fikirlere, verilen cevaplara, gönderilen tekziplere yer vermezse, olayları olduğundan farklı veya abartılı gösterirse, bazı gerçekleri haber verip bazılarını okuyucularından saklarsa, basın etiğine uygun davrandığı söylenemez ve kendi çıkarını gözettiği suçlamalarından da kurtulamaz.

Yorumlar kapatıldı.