İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenistan’la Sınır Kapıları 2009’da açılabilir

Ermenistan’la Sınır Kapıları 2009’da açılabilir

Hasan KANBOLAT
Ermenistan’la Sınır Kapıları 2009’da açılabilir
BU HABERİN DETAYI
AİHM, Ermeni vakıflarını haklı buldu
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 6 Eylül’de futbol maçı izlemek için Erivan’a yaptığı ziyaretin ardından Türkiye-Ermenistan arasında başlayan yakınlaşma sürecinde olumlu adımlara devam ediliyor.

İki ülke arasında gizli görüşmeler Avrupa’da sürüyor. Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) örgütü dönem başkanı sıfatıyla 24 Kasım’da İstanbul’a gelen Ermenistan Dışişleri Bakanı Edward Nalbantyan, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Ekim 2009’da Cumhurbaşkanı Gül’ün daveti üzerine Türkiye’yi ziyaret edeceğini açıkladı. Nalbantyan, Türk-Ermeni ilişkilerinin ‘önkoşulsuz’ normalleşmesinden yana olduklarını, sınırın da ‘önkoşulsuz’ açılmasını istediklerini dile getirdi.

325 kilometrelik sınır

4 No’lu sınır taşından başlayıp 148 No’lu sınır taşında son bulan Türkiye-Ermenistan sınırının toplam uzunluğu 325 km.’dir. Bu hatta kapalı durumda olan iki sınır kapısı bulunmaktadır: “Alican Karayolu Sınır Kapısı” ve “Akyaka Demiryolu Sınır Kapısı”.

“Alican Karayolu Sınır Kapısı”, eskiden Kars’ın bir ilçesi olan Iğdır merkeze bağlı Alican köyünde bulunmaktadır.

Alican ve Akyaka sınır kapıları

Hasan KANBOLAT

“Akyaka Demiryolu Sınır Kapısı” ise Kars’ın Akyaka ilçesine bağlıdır. Eskiden Arpaçay ilçesine bağlı bir nahiye olan Akyaka’nın eski adı Kızılçakçak’dır. Bu nedenle, “Akyaka Demiryolu Sınır Kapısı”nın eski adı da “Kızılçakçak Kapısı”dır. Kars’a 66 km. uzaklıkta bulunan bu kapı halk arasında “Doğu Kapı” olarak bilinmektedir. Ermeniler ise bu kapıya “Ahuryan Kapısı” adını vermiştir. Söz konusu kapıda demiryolu dışında tali bir köy yolu da bulunmaktadır.

Azerbaycan-Ermenisten savaşının etkisi

1994 yılına kadar süren Azerbaycan-Ermenistan savaşı sonrası Ermenistan’ın işgal ettiği Dağlık Karabağ’dan 40 bin, Azerbaycan’ın diğer yedi vilayetinden 700 bin kişi yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmıştır. Böylece, Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal eden Ermenistan yüzünden Azerbaycan nüfusunun yüzde 13’ü kendi ülkesinde göçmen durumuna düşmüştür. Bu bağlamda Türkiye, Ermenistan sınır kapılarını Nisan 1993’de, hava sahasını da 1994’de kapatmıştır.

Ancak, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın açılması konusunu sadece Dağlık Karabağ sorununa indirgemek doğru değildir. Ermenistan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı belirleyen 1920 Gümrük ve 1921 Kars Antlaşmalarının yürürlükte olmadığı iddiasını tartışmaya açmıştır.

Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi için “Batı Ermenistan” dediler

Nitekim, Ermenistan 23 Ağustos 1990 tarihinde kabul ettiği Bağımsızlık Bildirgesi’nde Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi için “Batı Ermenistan” ifadesine yer vermiştir. Ayrıca, Ermenistan Anayasası’nın 13. maddesinin 2. paragrafında tarif edilen devlet armasında Türkiye’nin bir parçası olan Ağrı Dağı’na yer verilmiştir. Erivan, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü resmen tanımaktan özenle kaçınmaktadır.

Neden Eylül 2008?

Ermenistan’ın Azerbaycan ve Türkiye ile sorunları on yıllardır sürmesine rağmen neden çözüme yönelik olumlu adımlar Eylül 2008’de hızlanmıştır?

Bunun nedeni, Ağustos Savaşı’ndan sonra Güney Kafkasya’da yalnızlaşan Gürcistan’ı Batı’nın rahatlatabilme çabaları olabilir mi?

Bunun için Avrupa-Atlantik dünyasına Ermenistan’ı da çekebilmek amacıyla düğmeye basılmış olabilir mi?

Avrupa-Atlantik dünyası Güney Kafkasya’da Gürcistan’dan sonra diğer Hıristiyan halkı olan Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmeye kararlıdır. Ancak, Ermeni aydınları da Ermenistan’ın Batı ile bütünleşmesini arzulamaktadır. Ermeni aydınları, Sovyetlerden miras kalmış olan devlet başkanlığı sisteminden Batı tipi parlamenter demokrasiye geçmek, insan haklarının ve serbest piyasa ekonomisinin var olduğu demokratik bir düzenin kurumsallaşmasını istemektedir.

Ermenistan’ın nefes borusunun Rusya Federasyonu olması, Rus sermayesinin ülkenin bütün önemli sanayi kuruluşlarının sahibi olması ve Rus ordusunun ülkedeki ezici varlığı Ermeni aydınlarını rahatsız etmektedir. Avrupa-Atlantik dünyasına ve Ermeni aydınlarına göre Ermenistan’ın Batı ile bütünleşebilmesi ve demokratik dünyada yer alması ancak demokrasi ile yönetilen Türkiye ile normal ilişkiler kurmasıyla mümkün olabilecektir.

Kapılar açılsa da mevcut dış ticaret rakamları fazla artmayacak

Ayrıca, resmi olmayan verilere göre, 1997’de 30 milyon Dolar olan Türkiye-Ermenistan dış ticaret hacminin 11 yıl sonra 2008’de 250 milyon Dolara ulaştığı tahmin edilmektedir. Türkiye’nin Azerbaycan ve Gürcistan ile var olan dış ticaret hacmi ve Ermenistan ekonomisinin durumu dikkate alındığında sınır kapıları açılsa bile mevcut dış ticaret rakamlarının fazla artmayacağı açık bir gerçektir. Söz konusu nedenlerden dolayı, Türkiye-Ermenistan sınır kapılarının açılması ekonomik değil siyasi bir sorundur. Ermenistan’ın demokratikleşmesini ve Batı ile bütünleşebilmesini sağlama projesidir.

Türkiye kapılarını ne zaman ve nasıl açar?

Ermenistan önümüzdeki altı ay boyunca örgütün dönem başkanlığını yürütecektir. Bu süre içerisinde Erivan, Türkiye ve Azerbaycan’a yönelik olumlu ve somut adımlar atabilirse Türkiye kapalı durumda olan Ermenistan sınır kapılarını 2009 yılında açabilir. Ermenistan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilme planını sunabilirse ve küçükte olsa olumlu bir adım atabilirse, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanıdığını resmen açıklarsa, soykırım iddialarını sürdürse bile dünya kamuoyunda bu konuda Türkiye’yi sıkıştırmayı durdurabilirse Türkiye adım atmaya hazırdır. Sınır ticaretinin başlatılması, diplomatik ilişkilerin düşük seviyede tesis edilmesi sonrası sınır kapılarının açılması gündeme gelebilir. Ancak, Moskova’nın Ermenistan ve Azerbaycan’a yönelik yeni politik açılımları olursa Avrupa-Atlantik dünyasının hayalleri yıkılabilir. Ayrıca, Türkiye’deki Azerbaycanlı diplomatların pasifliğine rağmen Türk-Ermeni yakınlaşması Bakü’yü bu yakınlaşmayı bozabilmek için Türk iç siyasetinde harekete geçirebilir.

Kalıcı istikrara ihtiyaçtan…

Sonuç olarak, son bin yıldır sorunsuz yaşamış olan Türk, Ermeni ve Azeri halklarının 20. yüzyıl içerisinde birkaç on yıla sıkışmış sorunlar yüzünden geleceklerini ipotek altında tutmaları anlamsızdır. Güney Kafkasya’nın güney kesiminin kalıcı istikrara, halkların barışa ve refaha gereksinimi vardır.

AİHM, Ermeni vakıfları konusunda Türkiye’yi haksız buldu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, iki Ermeni vakfının Türkiye aleyhine açtığı davayı bugün karara bağladı. Mahkeme iki vakfın mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

“Samatya Surp Kevork Ermeni Kilisesi, Mektebi ve Mezarlığı Vakfı” ile “Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı”nın AİHM’de Türkiye aleyhine açtığı dava bugün karara bağlandı. Mahkeme vakıfların mülkiyet haklarının ihlal edildiği hükmüne vardı. İki vakıf da, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin mal ve mülkiyetin korunmasıyla ilgili protokolünü ihlal ettiğini ve devletin bazı taşınmaz mallarına haksız yere el koyduğunu savunuyordu.

Ayrıca, adil yargılanma hakkı ve ayırımcılığın yasaklanmasıyla ilgili maddelerin de ihlal edildiğini iddia ediyorlardı.

Ermeni Hastanesi Vakfı’nın daha önce Avrupa İnsan Hakları Makkemesi’ne yaptığı başka bir başvuruda, taraflar geçen yıl “dostane çözüme” gitmişti.

Yorumlar kapatıldı.