İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

EVET, SUÇ TOPLUMUN AMA HANGİ TOPLUMUN?

Amerikan filmlerinde mahkemelerde en popüler avukatların temel savunmalarından
biri de suçun topluma mal edilmesidir. Savunma,”Müvekkilim bu suçu işlemiştir ama sorumlu tutulamaz, çünkü ona bu suçu aslında toplum işletmiştir” şeklindedir. Nitekim yine Amerika’da geçen hafta 32 kişiyi öldürüp intihar eden öğrenci de aynı şekilde kendisini bu cinayetlere
toplumun zorladığını söylüyor. Bu olay üzerine, hemen herkes suçluyu ve suça iten sebepleri araştırmaya başladı. Toplum nerede hata yaptığını sorguluyor. Bu olay Amerika’da ilk defa yaşanmadı, sonuç olarak, daha önce de hiç bir suç geçmişi olmayan insanlar bir
sabah kalkıp insanları öldürmeye başladı.

Malatya’da yaşanan olaydan sonra da yine daha önce Türkiye’de yaşanan olaylarda olduğu gibi tepki verildi. Zaten herkes kimin ne tepki vereceğini ve kelimesi kelimesine ne söyleyeceğini biliyordu. Klasik olarak herkes toplumda yükselen ırkçılık ve milliyetçilik dalgasına bağladı.

Türkiye’de son günlerde yaşanan olayları Amerikan versiyonlarından farklılaştıran ise Amerika’da suçu oluşturan toplum ile suçun cezasını çeken ve korkuyu yaşayan toplum aynı iken, Türkiye’de farklı olması.Amerika’da suçluyu yaratan toplumun, bu unsurları elinden geldiğince azaltmak ve ya yok etmek için isteği ve gerekli iradesi var. Suçluların yarattığı korku ortamı normal vatandaşın hayat standardını, can ve mal güvenliğini tehdit etmeye başlayınca, toplum, sorunu kendi mekanikleri içinde düzeltmeye çalışır. Çünkü savcısından polisine, sokaktaki dilencisine kadar toplumun her kesimi böyle bir olayın bir daha tekrarlanmasından zarar görebilir. Kısacası suçun tekrarlanmamasında herkesin çıkarı vardır. Çünkü bir insan için en önemli ihtiyaç can güvenliğidir.

Türkiye’de ise bu sistemin çalışması beklenemez, çünkü suçu yaratan toplum ile suçtan zarar gören toplum kesimleri aynı değil. Malatya’daki olaydan sonra Malatya’da sokakta yürüyen bir Müslüman’ın korkması ve ya kendini güvende hissetmemesi için bir sebep yoktur. Çünkü yaratılan (kendisinin yaratığı) suçluların ona zarar verme riski neredeyse sıfırdır. Korkması gerekenler Hıristiyanlar ve benzeri azınlık gruplarıdır. Bu yüzen de bu korkunç cinayetlerden sonra daha önce de olduğu gibi yapılan toplumsal değişim çağrılarının bir yere varmayacağı açıktır. Burada toplumsal çıkar mekanizmasında var olan asimetrinin düzeltilmesi esastır. Türkiye’de yaşayan Müslümanların toplumsal barıştan çıkar sağlayacaklarını ve bir süre sonra bu canilerin kendisine de zarar vereceğini görmesi ve bilmesi gerekir.

Bu asimetrik teşvik sistemi, ne yazık ki kısa dönemde düzelecek gibi de görünmüyor. Her ne kadar Avrupa Birliği (AB) azınlık hakları ve güvenliği konusunda bastırıyor olsa da, uzun vadede gerçekleşecek ekonomik teşvikler bu günün toplumunun yeni suçlular yaratmaması için
yeterli sebep olamaz. Durumun her zaman böyle gideceğini söylemek bu noktada yanlış olur, ama teşvik sistemi çalışmadığı için kısa vadede bu tip olayların biteceğini düşünmek ise hayalcilik olur.

Yorumlar kapatıldı.