İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Empati ve sempati

27 Ocak 2007

Ertuğrul ÖZKÖK 

BAZEN düşünüyorum.Acaba ben mi derdimi anlatamıyorum, yoksa başkaları ego duvarlarını aşamadığı için mi beni anlamıyorlar?

Mesela, Hrant Dink’in katiliyle ilgili yazdıklarım.

Bu yazılarım üzerine yazılanların bir bölümünü hayretler içinde okuyorum.

Ben sadece şunu söyledim:

Bu varoş tutunamayanlarını okey masalarındaki abilerinin tahakkümünden, kasaba, küçük şehir umutsuzluklarından kurtaramazsak, bu işin sonu kötü.

Dün bir rahip, bugün bir Ermeni yurttaşımız, yarın bizlerden biri.

Öbür gün de mafya babalarının kucağı.

O yüzden bu genç insanlarla empati yapmamız, kendimizi onların yerine koyup dünyaya oradan bakmaya çalışmamız gerektiğini anlattım.

Evet, sadece bu psikolojik tahlili yaptım.

* * *

Cengiz Çandar, geçen perşembe günü Referans’taki yazısında, bana gönderme yaparak uyarıyor:

“Empati yaparken sempati yanlışına düşme…”

Elbette bir katille empatiyi sempatiye dönüştürmek gibi bir niyetim asla olamaz.

Ama empati yapmaktan da vazgeçemem.

Bunu en iyi senin anlaman lazım Sevgili Cengiz.

O yaşlarına bir dön. Polatlı köylerinde devrim ateşi yakmak için yollara düştüğün günleri hatırla.

Ve sen ve senin gibiler için neler dendiğini…

Ya Filistin?

Oraya neden gitmiştin? Çelik çomak oynamaya mı?

Ama bak, Bekaa dağlarında her türlü eğitimi alan o insandan bugün uluslararası çapta başarılı bir gazeteci çıktı.

Sakın, “İyi ama biz cinayet işlemedik” deme.

Biz işlemediysek bile, tanıdıklarımız arasından cinayet işleyen de çıkmıştır.

O kadar iddialı olmayalım.

Belki, okey masalarındaki o çocuklar arasından da bizim gibi insanlar çıkabilir.

Yardımcı olalım diyorum.

Çandar yazısında, “Bizlere vatan haini diyenlerle, onlara ırkçı diyenleri nasıl aynı kefeye koyabilirsin” diye soruyor.

Ben koymuyorum, işin kötüsü okey masasındaki çocuklar da aynı kefeye koymuyor.

Zaten sorun burada değil mi?

Kimse kimseyi kendisiyle aynı kefeye koymuyor ve sorun da buradan çıkıyor.

* * *

Gelelim ikinci noktaya.

Çandar yazısında, ortalıkta dolaşan bir yazıdan söz ediyor.

Bazı kişiler, “Cumhurbaşkanı, Başbakan, parti liderleri neden cenazeye gelmediler” diye eleştiriyormuş.

Bu arada genel yayın yönetmenleri için de aynı suçlamayı yapıyorlarmış.

Neden cenazeye gitmediniz?

Eğer elimizde tabut çeteleleriyle birbirimize böyle hesaplar sormaya kalkarsak, benim de şu soruyu sorma hakkım doğmaz mı?

“Kardeşim, sen bugüne kadar kaç şehidin cenazesine gittin?”

Hadi askerlere gitmedin… Ya PKK’nın kalleş bombacılarının öldürdüğü kaç sivilin cenazesinde ağıt yaktın?

Sakın bana, “Onları aynı kefeye mi koyuyorsun” demeye kalkışmayın.

Evet, aynı kefeye koyuyorum. Hrant’ı öldüren de, o kalleş bombayı atan da aynı insandır.

O yüzden ben, kimseye “Neden şu cenazeye gitmedin” diye hesap sormuyorum.

* * *

Gelelim son noktaya.

Diyorum ki, bazı insanların etnik aidiyetlerine saygı duyuyorsanız, başka insanlarınkine de duyun.

O insanların milliyetçi duygularını ırkçılıkla suçlamayın.

Göğsümü gere gere söylüyorum.

Ben de milliyetçi bir insanım.

Ayrıca Türklüğümle gurur duyuyorum.

Ama kendi aidiyetime duyduğum saygının aynısını başka insanların duygularına da gösteriyorum.

Sizler de aydın egoizmini bir yana bırakıp böyle empati duyguları geliştirirseniz, okey masalarındaki canileri vazgeçirebiliriz.

Bütün derdim bundan ibaret.

Yorumlar kapatıldı.