İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yazar ve azınlık düşmanlığının süngüleşmiş dikenleri

Çetin Altan 

Kazara Türk ve Müslüman olarak doğmadın mı, hayata gözlerini açtığın andan itibaren öldürülmesi gereken bir düşmansın sen.
İşte, II. Wilhelm’in, Orta Asya’ya açılma planları doğrultusunda; Türkileri de içine alan bir “Enverland” imparatoru olma ihtisarıyla Enver Paşa ile İttihatçıların tohumlarını ektiği ve Kemalistler de dahil, tüm politikacıları n “vatan, millet, bayrak, devlet” hamasetiyle kenarından köşesinden benimsediği ırkçılık politikaları. ..
***
Bendenizinki de dahil, çocuklara ırkçılık politikalarına uygun olarak konan isimlerle, 1934’ten sonra alınan soyadları…
Ve daha ilkokullarda öğrencilere ezberletilen şiirler:
Ben bir Türküm dinim cinsim uludur
Tuttuğum yol, vatanımın yoludur.
***
Sonra da uydurma bir “resmi tarih”; Hazine’den geçinenlerin “devlet”; çıplak hayattan geçinenlerin de devletine hem bağlı, hem saygılı olması gereken “vatandaşlar” olduğu şablonu…
Militarizme dayalı ilkel bir oligarşiyle, gizli bir iç sömürge resmini yansıtan böyle bir şablonu maskelemek için, resmi bayramlarda zafer takları üstüne asılan sloganlar:
“Köylü efendimizdir”
“Hepimiz birimizi, birimiz hepimiz için”
“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir”
***
“Yazı” ise, tabu ve dogmalara tutsak düşmediği ölçüde kazanır kalitesini ve insanlığın ortak bahçelerinde tomurcuklanır.
Hazine’den geçinmelilere gelince; onlar da beyinleri dondurulmuş kitlelerin hipnozlarından kurtulmasını istemezler.
“Yazı”nın da, kendi egemenliklerini yücelten bir propaganda hoparlörü olması gerektiği inancını benimserler.
Böyle bir çarmıha gerilmek istemeyen kalemleri de, çok rahat suçlayabilirler “vatan hainliği ve Türk düşmanlığı” ile…
***
İletişimle ulaşımın böylesine hızlandığı bir küreselleşme döneminde; “onlar-biz” ayrımıyla, ırkçı bir iskelete dayalı “statüko”culuğu sürdürme olanağı ne kadardır?
Sürdürme inadı nasırlaştıkça, çalkantılar da artacaktır.
Hrant Dink cinayeti bunun ilk alarmı.
***
Medyada bir soru dalgalanıp duruyor:
– Hrant cinayetinin kör kafalı genci arkasında kimler var?
Kimler olacak; pazartesi günkü Star’da Eser Karakaş’ın da yazdığı gibi, 1942’deki “Varlık Vergisi” faciası var; 1955’teki “6-7 Eylül” kepazeliği var; Türkiye’nin nüfusu 15 milyonken, 300 binlik Ermeni nüfusunun, 73 milyonluk Türkiye’de 70 bine inmiş olması var.
“Türkün Türkten başka dostu yok” naraları var; “Kodum mu oturturum” markalı kaba kuvvetle övünme alkışları var.
***
Dünkü Hürriyet’te Bekir Coşkun, “Önce insan” başlıklı yazısında şöyle diyordu:
“Farkında mısınız, çok önemli bir şey oldu!
Bu ülkenin insanları, öldürülen bir Ermeni vatandaşımızın ardından ‘kurşun bize sıkıldı’ diye ağlıyorlar.
……
Düşünebiliyor musunuz:
Bu ülke; Ermeniyi ‘Çocuğumuz vuruldu’ diye bağrına bastı da… Onu vuran milliyetçiyi (!) ‘vatan haini’ ilan etti.
……
Sağ ol Türkiye…
Sağ ol…
Bir cenazenin ardından atılsa da, yücelerden de yüce uygarlık adımıdır bu!
‘İnsan…’
‘Önce insan’a doğru bir adım…”
***
2007 yılının başında “‘Önce insan’a doğru bir adım…” sevindiriyor hepimizi ve 2006 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmış yazarımız Orhan Pamuk’a koruma veriyoruz.
***
Bir düşünelim, kalem emekçileriyle sanatçılara ve azınlıklara karşı duyulan düşmanlıklar; getire getire nereye getirdi bizleri?
Bireylerin “yaşam kalitesi” açısından, Yunanistan’ın 65 basamak altında kalmaya…
***
Susurluk ve Şemdinli bulmacalarıyla, Meclis’in gizli oturumundaki konuşmalar da kim bilir ne zaman şeffaflaşır?
Hiçbir zaman adam yerine konmamış; ekonomi, hukuk ve tarih bilincinden yoksun mesleksiz kitlelere, bir teselli şerbeti sunmak istiyorsanız; siz de istediğiniz kadar bağırabilirsiniz:
– En büyük Türkiye, başka büyük yok, diye…
Nasıl olsa “Türke Türk propagandası yapma” özgürlüğü, alabildiğine sınırsızdır bizde…
***
Üstelik Hazine’den geçinmeli kesim de, sizi çok takdir eder ve yazı adamlarına asla layık görülmemiş bir sözle ödüllendirir sizi:
– Aferin!

Yorumlar kapatıldı.