İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hiçbiriniz Hrant Dink değilsiniz!

Ahmet Kekeç 

Buydu işte… Bize yakışan buydu. Kimi haber kanalları ‘on binlerin katılımıyla’ ifadesini kullandı, kimileri ‘yüz binler yürüyor sayın izleyiciler’ diye duyurdu…

Ne fark eder…

Hükümetin cenaze töreninde temsilci bulundurması da iyi oldu. ‘Terör’le hedeflerine ulaşmak isteyen kişilerin ya da çevrelerin hesabını bozacak bir görüntüydü bu.

Biz, bütün farklılıklarımızla, bütün renklerimizle, bütün farklı dini, mezhepsel, ırksal görünürlüğümüzle bir ‘ulus’tuk ve istesek de imparatorluktan tevarüs ettiğimiz alışkanlıklarımızdan, bir arada yaşama alışkanlığımızdan kopamazdık, kopmamalıydık.

Bunu göstermiş olduk.

Hrant Dink’in de farklı platformlarda, farklı vesilelerle anlatmaya çalıştığı şey buydu. Diaspora Ermenileri’nin toplantısında da bunları söylemişti, kendisine 301 ve kerinçli-kerinçsiz eylemler olarak dönen mahut röportajında da bunu söylemişti.

Tamam, istesek de o tevarüs edilmiş alışkanlıklarımızdan kopamazdık da, bunu göstermek için ille de birilerinin ölmesi mi gerekiyordu?

Hrant Dink’in ölmesi mi gerekiyordu?

Ben de buna itiraz ediyorum işte…

Bir de şu:

Medyadan bazı arkadaşlar, kaç gündür, ‘Bu Türkiye’ye sıkılmış bir kurşundur, istikrarımıza yöneltilmiş bir saldırıdır’ türünden yorumlar yapıyorlar.

Belki öyledir.

Belki cinayet derin ve karanlık mahfillerce tezgahlanıp ihaleye çıkarılmıştır.

Belki tüm hesap mevcut istikrarı bozup ‘siyasi destablizasyon’a kapı aralamak ve önümüzdeki iki seçimin geleceğini garanti altına almaktır.

Belki olay, milliyetçi duyguları kabarmış iki serserinin işlediği adi bir cinayettir.

Şudur budur.

Fakat, ölen insandır.

Delinmiş tabanıyla resmedilmeden önce sizler bizler gibi nefes alan, acı çeken, acıkan, gülen, ağlayan bir insan.

Bir de, cinayetten ders çıkarmamız gerektiğini söyleyip, bizi ‘yüksek empati’ye davet edenler var; sanki bu cinnet ortamının oluşmasında birinci derecede katkıları yokmuş gibi… ‘Kimse kimseye sövmesin’ diyorlar. Onlar bizi ikinci cumhuriyetçi, liboş, gerici, takkeli bilmem ne diye suçladıklarında, biz hemen galeyana gelip ‘ırkçı’, ‘faşist’ damgasını yapıştırmayacakmışız.

Empati yapacakmışız.

Birbirimizi anlayacakmışız.

Çünkü hepimiz Hrant Dink’mişiz.

Hepimiz Ermeni’ymişiz.

Hayır, hiçbiriniz Hrant Dink değilsiniz.

Bu ülkede ‘hukuk cinayetleri’ işlendiğinde sustunuz.

Partiler, dernekler, odalar, vakıflar, lojmanlar kapatıldığında sesinizi çıkarmadınız.

Size benzemeyenin hukuku söz konusu olduğunda kulağınızın üstüne yatmayı tercih ettiniz.

Televizyon ve gazeteler çarşaf çarşaf ‘medyatik linç’ görüntülerine yer verdiğinde ‘Canım, rahat etmek istiyorlarsa onlar da bizim gibi yaşasınlar’ dediniz.

Kendinizi kurtarmak için arkadaşlarınızı sattınız, meslektaşlarınızı andıçladınız.

Hiçbiriniz Hrant Dink olamazsınız.

Hrant Dink olabilmenin birinci koşulu, ‘ötekinin hukuku’na riayettir.

Bu da maalesef sizde bulunmuyor.

Yorumlar kapatıldı.