İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bu zor zamanda bir milliyetçilik eksikti…

 

AB’yle ilişkileri sekteye uğrayan Türkiye’yi, 2007’de Kerkük referandumu ve ekonominin yanı sıra meclis ve cumhurbaşkanlığı seçimleri de zorlayacak. Bu dönemde Türklerin en son ihtiyacı olan şey, etnik gerilim, milliyetçilik ve yabancı düşmanlığına sarılmak

Simon Tisdall

Aşırılıkçıların şiddeti, bir kez daha niyet ettiklerinin tam tersi sonuç doğurdu. Haberlere bakılırsa, geçen hafta uzlaşma yanlısı Ermeni-Türk gazeteci Hrant Dink’i vurup öldürmekle suçlanan Ogün Samast kendisini sorgulayanlara Türkiye’nin ulusal onurunu savunduğunu söylemiş. Oysa bu cinayet tam tersine, Türkiye’nin onurunu şaşkına dönmüş uluslararası kamuoyunun karşısında lekeledi. Dün İstanbul’da düzenlenen etkileyici cenaze törenine eşlik eden utanç, öfke ve kendini sorgulama duygusu da muhtemelen Türkiye’nin milliyetçi aşırılıkçılarını pek de mutlu etmeyen bir sonuçtu. Yürüyüşte taşınan dövizlerde, ‘Hepimiz Hrant Dinkiz. Hepimiz Ermeniyiz’ ifadesi okunuyordu. Tanınmış gazetecilerden Mehmet Ali Birand da, “Hepimiz sorumluyuz” diye yazdı.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan cinayeti hemen kınadı. “Hrant Dink’i hedef alan kurşunlar hepimize sıkılmıştır” diyordu. Ve üst düzey bakanların cenazeye katılmaması nedeniyle dile getirilen eleştiriler, Türkiye’nin diplomatik ilişkisi bulunmayan Ermenistan hükümeti ve Amerikan Ermeni Kilisesi’ni de kapsayan resmi davetle biraz olsun yatıştı.
Muhtemelen sembolik olsa da büyük önem taşıyan bu uzlaşmacı jest, Türkiye’de cinayeti dolaylı veya doğrudan destekleyen ya da cinayete ilham verdiklerine inanılan aşırı milliyetçilerin kendilerine attıkları bir başka golü temsil ediyordu. Şimdi Türk medyası ABD Kongresi’nin, 20. yüzyılın başında Türkiye Ermenilerinin topluca öldürülmesini resmen ‘soykırım’ diye nitelemek konusunda Fransız Ulusal Meclisi’nin izinden gitmesinden kaygı duyuyor.
Sözcüler Türkiye’deki yaygın tepkinin olumlu bir yanı olduğunu belirtiyor. Üst düzey bir Türk yetkili şunları söylüyor: “Bu manzaraya baktığınızda Türkiye’nin çok değiştiğini görebiliyorsunuz. Bu terör eylemine karşı güçlü bir kamuoyu tepkisi verildi. Bu, hassas bir durum. Cinayetin arkasındakileri tespit etmeye çalışıyoruz. Fakat hükümet halkı yatıştırmak konusunda sorumlu davrandı.”
Türkiye’nin 2007’de yüz yüze geleceği diğer baskılar düşünüldüğünde, soğukkanlı davranmak Erdoğan ve AKP için iyi bir düstur. Hükümet AB’nin müzakereleri kısmen askıya alma kararını metanetle karşıladı.
32 alandaki ‘Kendi işini kendin gör’ tarzı hukuki reformları, yeni bir yaklaşımla ilerletmeye çalışıyor. Aynı yetkili, “AB’nin yaptığı her şeyden memnun değiliz” diyor, fakat halkı AB’den yüz çevirmeye sevk etmenin de faydası olmadığını ekliyor. Gösterilen sabrın küçük bir ödülü pazartesi günü geldi: AB dışişleri bakanları Kuzey Kıbrıs’a ambargonun kaldırılması yönündeki çabaları yenilemek konusunda uzlaştı.
Türkiye Kürtlerin, Türkmen azınlığın da yaşadığı Kerkük konusundaki tasarıları ve PKK’nın Kürt kontrolündeki Kuzey Irak’tan güneydoğu Türkiye’ye sızmaya devam etmesi konularında da giderek daha fazla endişe duyuyor. Üst düzey Amerikalı yetkili Nicholas Burns, geçen hafta Ankara’da yaptığı konuşmada ABD ve müttefiklerinin PKK’yı dizginlemek için elinden geleni yapacağı konusunda tekrar tekrar, açıkça güvence verdi. Türkler buna çok da inanmıyor. Tunceli bölgesinde Irak’tan sızan 350 PKK’lıya yönelik komando operasyonu halen sürüyor.

AB’nin işgücü korkusu gerçeğe dönüşecek
Türkiye bunun yanı sıra, yetkililerin bölgesel bir istihdam ve yatırım mıknatısı olarak işlediğini söylediği dinamik bir ekonominin giderek çoğalan sıkıntıları karşısında da sınavdan geçiyor. Mevcut eğilimlere bakıldığında Türkiye, 2015’e doğru büyük bir işgücü ithalatçısı haline gelecek ve AB’nin güçle ilgili korkularını da gerçeğe dönüştürecek.
Bütün bunların üzerine Türkiye’de bu yıl cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri yapılacak. Bu seçimlerle Erdoğan cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturabilir, fakat iktidardaki partisi de bu yüzden güç kaybedebilir.
Böylesine zorlu bir dönemde Türkiye’nin ihtiyacı olan en son şey, milliyetçiliğe, etnik gerilime ve yabancı düşmanlığına sarılmak. Belki de Hrant Dink’in ölümü, bundan kaçınılmasına yardım eder. (24 Ocak 2007)

Yorumlar kapatıldı.