İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bu tabloda bir tek Hrant Dink’in gülen yüzü eksikti

‘Hepimiz Hrant’ız diyenlerle Osmanbey’deki AGOS’un önünden Yenikapı’ya uzanan 8 kilometrelik yürüyüş güzergâhının 4 kilometrelik kısmını hıncahınç doldurdu. FOTOĞRAF: TİMUR SOYKAN

Türkiye evladı Hrant Dink’i, ‘eşsiz’ bir törenle uğurladı. Ne yazık ki 100 bin kişinin oluşturduğu tabloyu görmek belki de onu en çok düşleyen kişiye, Hrant Dink’e nasip olmadı

İSTANBUL – Güvercin tedirginliğiyle yaşadığı ve ‘en dibine gömülmek istediği’ topraklarda, bir beyaz güvercinle on binlerce kardeşi uğurladı son yolculuğuna Hrant Dink’i…
Farklı rotaları kullanan binlerce insan saat 09.00’da Dink’in katledildiği AGOS’un önünde toplanmaya başladı. Binaya Dink’in dev bir fotoğrafı asılmıştı. Ailesi geleneklerine uygun olarak beyaz şallar takmıştı. Her yerde karanfil vardı. Gelenlerin ellerindeyse Türkçe, Ermenice, Kürtçe ‘Hepimiz Hrant’ız’, ‘Hepimiz Ermeni’yiz’, ‘Katil 301’ yazılı dövizler.
Dink ‘sessiz yürüyüş’ vasiyet etmişti ama bölgeye akanların sayısı 100 bine dayandığında zaman zaman sloganlar yükseldi kalabalıktan. Sessizlik bir de Ermeni ezgileri, Türkçe ve Ermenice Sarı Gelin’le delindi.
Dink’in cenazesi saat 09.55’te geldiğinde alkışlarla karşılandı. 11.00’e doğru megafondan yükselen ses “Hrant Dink’in dostları, Hrantlar” diyordu, kalabalık sessizdi, “İki dakika Dink’in özlemini duyduğu Türkiye’yi, dünyayı düşünelim” dedi. Sessizlik kilometrelerce uzadı. Biri bağırarak şiir okumaya başladı. Kalabalıktan yükselen ‘Faşizme karşı omuz omuza’ sloganları vasiyet gereği susturuldu.
Saat 11.00 olduğunda eşi Rakel Dink, çocukları Arat, Delal, Sera ve geliniyle otobüsün üstüne çıktı ve eşi için kaleme aldığı ‘Sevgiliye Mektup’u okudu. Rakel Dink her ‘sevgilim’ diye haykırdığında, ağlıyordu insanlar. Fonda Sarı Gelin Ermenice yükselirken Rakel Dink, ‘kardeşlik’ diyordu.

Bir beyaz güvercin…
Ardından güvercinler uçuruldu. “Güvercinleri vurmazlar” diyen Dink’in fotoğrafının önünde uçuşuyorlardı. Bir tanesi cenaze arabasına kondu. Kalabalıktan da sesten de ürkmemişti. Kortej oluştuğunda bile uçmadı. Herkes hayranlıkla Dink’in cenazesinin arabasına konan güvercine bakıyordu. Alman Birlik 90/Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth güvercini cep telefonuyla görüntüledi.
Tören 11.15 civarında bitti. Artık yürüyüş zamanıydı. Kortejin önünde Şişli Belediyesi’nin yeni iş kıyafetleri, ellerinde kürekleriyle temizlik işçileri vardı. Önde giden otobüsten bir ‘Sarı Gelin’ bir ‘Fırat’ türküsü yükseliyordu. Bir Ermeni sanatçı ‘duduk’la eşlik ediyordu uçsuz bucaksız korteje. Kalabalık hem yürüyor hem ağlıyordu. Yol boyunca apartmanlardan cenazeye karanfiller atılıyordu.
Kortej Elmadağ Kavşağı’na geldiğinde artık Hrant Dink’ten ayrılma zamanıydı. Cenaze arabası ve ailesinin bindiği otobüs Kumkapı’daki kiliseye gidecek, tören yapılacaktı. Kalabalıksa yürümeye devam edecekti. Dink için, barış için 8 kilometre yürünecekti.
Kortejin bir bölümü Tarlabaşı’na geldiğinde tertip komitesindekiler ‘hızlanalım’ uyarısında bulundu. Çünkü kortejin bir ucu hâlâ AGOS’un önündeydi! Önde giden kortejse Unkapanı Atatürk Köprüsü’ne ulaşmıştı.
Kalabalık yürürken 24 Ocak 1993’te katletilen gazeteci Uğur Mumcu’yu anmak için asılan pankartların altından geçti sessizce.

Kortejden sesler
Kalabalık içinde Ara Karagözyan ve eşi Mari Karagözyan, sesleri titreyerek anlattı duygularını: “Hrant Türk-Ermeni kardeşliğini savunuyordu. Diasporayla da mücadele ediyordu. 301’in değiştirilmesini istiyoruz. Biz de güvercin ürkekliği yaşıyoruz. Ama bu olaydan sonra daha da kenetlendik.”
Işın Tanyol üniversiteki oğlu Çağrı’yla birlikte gelmişti yürüyüşe. Ağlıyordu: “Söylenecek söz mü kaldı. Hep aynı utanç..”
Elleri cebinde tek başına yürüyen genç 18 yaşındaki Anıl Kasranoğlu’ydu. Bilgi’de AB İlişkileri okuyordu: “Türk olsun Ermeni olsun kalemiyle konuşanları hunharca öldürenleri kınıyorum” dedi, gülümseyip devam etti.
Avukat İnan Poyraz’la eşi Suna Poyraz’sa küçük bebekleri Nazdar’la katılmıştı yürüyüşe. Baba Poyraz, “Çocuklarımızın bu olaylarla karşılaşmaması için buradayız” dedi.
Kortej Atatürk Köprüsü’nün üzerine geldiğinde görüntü inanılmazdı. Binlerce insan köprünün üstünü doldurdu. ‘Barış köprüsü’ benzetmesi geçiyordu akıllardan. Yol kenarında dinlenen iki kadına yanaştık. Birinin adı Saime, diğeri Tengaze’ydi. Gaziosmanpaşa’da oturan iki komşu “Soyismimizi yazma ama” dediler: “Televizyonlar bas bas bağırıyor günlerdir. Biz de beraber gelelim dedik. Vicdanı olan herkesin gelmesi gerekirdi.”
Yorulanlardan biri de 70 yaşındaki Ahmet Durna’ydı. Alnındaki teri silerken, üzüntülü bir sesle “Cenabı Allah’ın yarattığı kulları birbirinden ayırıyorlar. Günah” dedi.
Beyaz başörtülü bir grup kadınsa Maltepe Esenkent’ten gelmişti: “Yaşarken sahip çıkmadık, cenazesini sahiplenelim dedik.”
Kortej bitmek bilmiyordu. Bir grup Ermeni gençle karşılaştık. İşe gitmemişlerdi. İsimlerinin yazılmasını istemediler ama söyledikleri her şeyi özetliyordu: “Bir gün sokaklarda korkmadan ‘Ermeniyim’ diye bağırabileceğime inanmazdım. Herkes, ‘Hepimiz Ermeniyiz’ diyor. Ama bunu demek için böyle acı bir olayın yaşanması mı gerekiyordu. Biz hep ürkerek yaşadık. Bunu sadece biz anlarız. Anne babalarımız uyarırdı bizi, ‘Sakın söyleme’ diye. Buraya geleceğimizi söylediğimizde yine tedirgindiler. Bir daha Hrant Dink gibi biri çıkar mı? Hele böyle bir olaydan sonra?”

——————————————————————————–

Yıllardır ‘ilk kez’ yüz yüze bir yürüyüş
Hrant Dink’in küçük kızı Sera, babasının fotoğrafına sarılarak bir süre cenaze arabasının önünde yürüdü. Törende bazı okurlar Dink’e ve ailesine Radikal’le seslendi.
FOTOĞRAF: DEMET BİLGE ERGÜN

Hrant Dink’i uğurlama yürüyüşü ilklerle doluydu. Türkiye’nin son 30 yılında ilk kez İstanbul Unkapanı Köprüsü’nden bir yürüyüş konvoyu geçti. Tören, 8 kilometrelik güzergâhıyla ‘en uzun yürüyüş’ olarak tarihe yazıldı. Ve yürüyüş slogansız, pankartsız olduğu için göstericiler belki de yıllardır ilk kez birbirlerini böyle ‘yüz yüze’ görebildi.

Dağıtılan Hrant Dink maskeleri uygun lastik bulunamayınca takılamadı.

Göstericilerin çoğu yakın olduğu siyasi düşünceyi tanımlayan herhangi bir simge taşımadığı için, ırkçı saldırıya karşı tepki, ortak bir yurttaş tavrına dönüştü.

Hayatlarında ilk kez gösteriye katılanlar vardı, ne sloganlara ne de alkış protestolarına iştirak ettiler. Uzaktan izleyip “Türkiye’de ne çok Ermeni varmış!” diyen de oldu.

‘Sessiz yürüyüş’ kararı faşizmi ve ırkçılığı lanetleyen sloganlarla delindi.

‘Şışşt’ deyiciler görev başında

Her yeni slogan yükseldiğinde “Şışşşt” diye seslenmeyi görev edinmiş susturucuların sayısı da az değildi. Sert tartışmalar slogan atanlar arasında değil, slogan atanlarla susturanlar arasında yaşandı.

Sloganları bastırmak için alkışlayanlar da vardı. Fakat alkışlar “Şışşt” kadar etkili olmadı. Çünkü slogan atanlar, sloganları tamamlanınca alkışlara da eşlik ediyorlardı.

Güzergâhta bir apartmanda asılmış ‘CIA, MOSSAD bizi rahat bırak’ yazılı döviz herkesin dikkatini çekti.

Şişhane’de çatıya çıkan bir ‘meczup’un birtakım edepsiz el kol hareketleri yapması yürüyüşçüleri çileden çıkardı.

Hrant Dink için yürüyenler, ne tek dilli, ne tek renkli, ne de tek millettendi. Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arap’ı, Rum’u ve Ermeni’siyle halkın ta kendisiydi.

——————————————————————————–

‘Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim…’

‘Bugün bedenimin yarısını, sevgilimi, çocuklarımın babasını, ailemizin büyüğünü, sizin kardeşinizi uğurluyoruz’ diyen Rakel Dink, ‘sevgilisi’ne bu mektupla elveda dedi

Rakel Dink, küçük kızı Sera, gelini Karolin, oğlu Arat ve büyük kızı Delal’in (soldan sağa) arasında 32 yıllık eşine son kez seslendi. Rakel Dink ‘Sevgiliye Mektup’ başlıklı metni bitirdiğinde binlerce kişi ağlıyordu. Sonra cenaze korteji ağır ağır ilerlemeye başladı.
FOTOĞRAF: AZİZ UZUN / AA

“Çutağıma (*) eş olmak bana verildi. Bugün çok acılı ve onurlu olarak buradayım. Ben, çocuklarım, ailem ve sizler, çok acılıyız. Bu sessiz sevgi biraz olsun bize güç katıyor, kederli bir sevinç yaşatıyor. İncil’den Yuhanna 15:13’te ‘Hiç kimsede, insanın dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur’ der.
Sevgili dostlar bugün bedenimin yarısını, sevgilimi, çocuklarımın babasını, ailemizin büyüğünü, sizin kardeşinizi uğurluyoruz. Sağdakine, soldakine, öndekine, arkadakine rahatsızlık, saygısızlık vermeden, sloganlar pankartlar açmadan, sessiz bir saygı yürüyüşü gerçekleştiriyoruz. Bugün sessizlikle büyük bir ses yükselteceğiz. Bugün derinliklerin ışığa yükseldiği günün başlangıcıdır.
Yaşı kaç olursa olsun 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim.
Kardeşlerim, onun doğruluğa olan sevgisi, şeffaflığa olan sevgisi, dostuna olan sevgisi onu buraya getirdi. Korkuya meydan okuyan sevgisi onu büyüttü. Diyorlar ki ‘O büyük bir adamdı’. Size sorarım o büyük mü doğdu? Hayır. O da bizim gibi doğdu. O gökten değildi, o da topraktandı. Bizim gibi çürüyen bir beden, fakat yaşayan ruhu, yaptığı iş, kullandığı üslup, gözlerindeki, yüreğindeki sevgi onu büyük yaptı. İnsan kendiliğinden büyük olmaz. İnsanı yaptıkları büyük yapar. Evet o büyük oldu. Çünkü büyük düşündü, büyük söyledi. Bugün buraya gelerek hepiniz büyük düşündünüz. Sessizce büyük konuştunuz. Siz de büyüksünüz. Bugünle kalmayın, bu kadarla yetinmeyin.
O bugün Türkiye’de milat yaptı. Sizler de mührü oldunuz. Onunla manşetler, onunla konuşmalar, onunla yasaklar değişti. Onun için dokunulmazlar veya tabular yoktu. Kelamda dediği gibi yüreğinden taştı. Büyük bir bedel ödedi.
Bedellerin ödendiği gelecekler Hrant’ları severek, Hrant’lara inanarak olur. Nefretle, hakaretle, kanı kandan üstün tutarak olmaz. Bu yükseliş karşıdakini kendin gibi görerek, kendin gibi sayarak, kendin sayarak olur.
Ah kardeşler, Hisus’un (**) yardımıyla ev cennetinden ayırdılar. Göksel ve ebedi cennete kanat açtırdılar. Gözleri daha yorulmadan, bedeni daha yaşlanmadan, daha hasta olmadan sevdiklerine doyamadan kanat açtırdılar göksel cennete. Biz de geleceğiz sevgilim, biz de geleceğiz o eşsiz cennete. Oraya yalnız ve yalnız sevgi girer. İnsanların ve meleklerin dillerinden üstün olan, peygamberlikten üstün olan, bütün sırları bilmekten üstün olan, dağları yerinden oynatacak imandan üstün olan, varını yoğunu sadaka vermekten üstün olan, bedenini yakılmaya teslim etmekten daha üstün olan, yalnız ve yalnız sevgi girecek o cennete.
Orada gerçek sevgiyle bir arada ebedice yaşayacağız. Kimseyi kıskanmayan sevgi, kimsenin malında gözü olmayan sevgi, kimseyi öldürmeyen, kimseyi aşağılamayan sevgi, kardeşini kendinden üstün tutan sevgi, kendi hakkından vazgeçen sevgi, kin tutmayan sevgi, bağışlayan sevgi, kardeşinin hakkını savunan sevgi, Mesih’te bulunan sevgi, bize dökülmüş olan sevgi.
Yaptıklarını konuştuklarını kim unutabilir sevgilim. Hangi karanlık unutturabilir sevgilim? Olmuşları, olanları kim unutturabilir? Korku unutturulabilir mi sevgilim? Yaşam mı? Zulüm mü? Dünyanın zevku sefası mı sevgilim? Yoksa ölüm mü unutturacak sevgilim? Hayır hiçbir karanlık unutturamaz sevgilim.
Ben de sana yazdım aşk mektubunu sevgilim. Bana da ağır oldu bedeli sevgilim. Bunları yazabilmeyi Hisus’a borçluyum sevgilim. Onun da hakkını ona verelim sevgilim. Herkesin hakkını herkese geri verelim sevgilim.
Sevdiklerinden ayrıldın, çocuklarından, torunlarından ayrıldın, burada seni uğurlayanlardan ayrıldın. Kucağımdan ayrıldın. Ülkenden ayrılmadın.”
(*) Çutak: Ermenice ‘keman’ aynı zamanda Rakel Dink’in eşi için kullandığı lakap. (**) Hisus: Hz. İsa.

Yorumlar kapatıldı.