İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ahlak, siyaset, cinayet

Ali Bayramoğlu

Soykırımdan söz eden bir adam, sözlerinden dolayı öldürüldü ve İstanbul halkı ona görülmemiş bir cenaze töreni yaptı. Ezici çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu 100.000 kişilik bir kalabalık onu son yolculuğuna uğurladı.

Türkiye hiçbir Ermenisine bu kadar ağlamadı. Hiçbir Ermenisini bu kadar sahiplenmedi…

Bu, bir milattır…

Bu milatta bir Türkler (en azından içi acıyan, demokrat Türkler) açısından elbet bir utanma duygusu var. Bir vicdan muhasebesi var. Ama en önemlisi, can almaya, fanatik milliyetçiliğe, ırkçılığa, tahammülsüzlüğe yönelik toplumsal itiraz var.

Tek bir insan, bir Hrant Dink Türkiye’nin vicdanı olabildiyse, umut büyük demektir. Hrant Dink umuda ve umutla gitmiş demektir…

Elbet bir de madalyonun diğer yüzü var…

Katili mahkemeye getirilirken Türk bayraklarıyla karşılayanlar var.

Kadıköy’deki Ermeni Kilisesi’nin duvarlarına “Sıra size geldi” diye yazanlar var.

Agos’a TİT adına tehdit faksları çekenler var.

100.000 kişinin acı, ağıt, dostluk, barış selini, MHP lideri Bahçeli gibi, “kin ve nefret tacirleri demokrat maskesi altında resmi geçit yaptı” şeklinde değenlerdirenler var.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Ermeninin ait olduğu topluluğun sesi olduğu için öldürülmesine tepki olarak atılan “Hepimiz Ermeniyiz sloganı”nı garabet ilan edenler var.

Bir şehit cenazesinde “Hepimiz Türküz…” diye bağıralım davetiyle Muhsin Yazıcıoğlu gibi ülkeyi kutuplaşmaya davet edenler var…

Şunları yazıyor sokaktaki bir adam:

“Yahu her gün Irak’ta yüze yakın insan ölüyor. Filistin’de gençler intihar bombacısı oluyor,

Karabağ’da onca Azeri şehit edildi. Biz bu bölgede yaşıyoruz; siz nerede yaşıyorsunuz?

En çok istediğiniz gençlerimizin askerden kaçması, ama Trabzonlu gençler seve seve askere gidiyor, ölüyor ve neden ölüme gittiklerini biliyor. Dünyanın her yerinde Türkler ve Müslümanlar terörist ilan ediliyor, hedef gösteriliyor. Bu ülkenin kaynakları arsızca satılıyor. Şimdi siz bir de Trabzon cephesi açıyorsunuz…”

Altemur Kılıç’ın yazısının başlığı “Hrantmania…”

İnsana, insan olduğu için değil, sadece etnek ve dini kimliğine göre değer biçen mantıktır bu…

Bir hayatın yitimi karşısında neredeyse öleni telin etme cüret ve cesaretinin bu denli yükseldiğini uzun süredir ilk kez görüyorum.

Bunun adı insani açıdan ahlaksızlıktır…

Siyasi açıdan ise “kanlı bir otoritarizm daveti”dir.

Bir cenazede 100.000 kişinin yürümesini, “Hepimiz Hrant Dinksiz, Hepimiz Ermeniyiz” sözlerini sinderemeyen bir zihniyet var karşımızda…

Ama bu onun karşısında bambaşka bir zihniyet de doğuyor…

Önemli olan budur…

* * *
İsmail Cem…

Hrant’ın acısı tazeyken üzerine bir de İsmail Cem’in ölüm haberi geldi. Üzüntü daha da arttı. İsmail Cem’le bundan iki ay kadar önce kendisinin istediği üzere Kanal 7’nin onun evinde yaptığı bir programa katılmıştım. İyi ki katılmış, onu yakından görmüş, birlikte siyasi değerlendirme yapabilmişim…

O, Türkiye’nin özellikle 70’yi yıllarına damgasını vurmuş bir düşünce adamıydı…

80 ve 90’larda ise siyaset ve devlet adamı olarak…

O. bu ülkede az bulunan bir özelliğe sahipti:

O, değerli bir adamdı…

Allah rahmet eylesin…

Yorumlar kapatıldı.