İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

19 Ocak 2007 Ermeni soykırımı

 

Hrant’ı, birçok gazetecinin, yorumcunun, analistin söylediği gibi, Türkiye’yi karıştırmak, istikrarsızlığa sürüklemek için öldürmediler. Hrant’ı, bu ülkede çok uzun süredir gündelik hayatın her anını ve alanını faşizm ele geçirmiş olduğu için öldürdüler 

MUSTAFA ALP DAĞISTANLI

Hrant Dink’i neden öldürdüler?
Hrant’ı, birçok gazetecinin, yorumcunun, analistin söylediği gibi, Türkiye’yi karıştırmak, istikrarsızlığa sürüklemek için öldürmediler. Bu cinayeti böyle yorumlamak, olayı hafifsemek, her zaman yaptığımız gibi, asıl meselenin üstünü örtmek olur.
Hrant’ı, bu ülkede çok uzun süredir gündelik hayatın her anını ve alanını
faşizm ele geçirmiş olduğu için öldürdüler. Kimin öldürdüğünün hiç önemi yok, çünkü ortalık çeşitli kategorilerde faşist kaynıyor. Herkes eline silahı alıp ‘Türk düşmanları’nı öldürmeye amade.
Geçen sene Trabzon’da rahibin öldürülmesi de bunun deliliydi. Geçiştirildi. Yine Trabzon’da TAYAD’lıları linç etmeye kalkışmıştı halk ve yine geçiştirildi, hatta medyanın da eşlik ettiği tavırla bu kitlesel cinayetten canını kurtaranlar suçlandı. Dahası, Başbakan Tayyip Erdoğan, bu dehşet verici olaydan sonra, milliyetçi oyları kaybetmeme kaygısıyla, “Milli hislerle oynamaya kimse kalkışmasın” demişti. Bir hukuk devletinin başbakanı olsaydı veya vicdan ve hak duygusu başka her şeye galebe çalsaydı, bu linç girişimini kesin bir dille kınar, elebaşlarını bulmak için talimat verir, toplumun eriştiği faşizan durumu fark edip bundan endişeye kapılıp, bunun önüne geçmek için neler yapılması gerektiğine dair yaygın bir tartışma ve çaba başlatırdı. Tabii, irili ufaklı öbür partiler gibi, anamuhalefet partisi CHP de bunu yapardı. Ama tabii yapmadılar, çünkü onlar da çeşitli dozlarda milliyetçi, çeşitli dozlarda faşist.

‘Toplumda tohumları var’
Televizyonlarda yorum yapanları dinleyince, bu faşizmin devam edeceğini anlamak için kâhin olmak gerekmiyor. Tabii ki, hepsi üzülmüştü, ama pek çoğu, Türkiye’yi karıştırmak isteyenlerin, AB ile entegrasyonu engelleme çabasında olanların bu cinayeti işlediğini söyledi. Kimi de, ABD’de Ermeni soykırımı tasarısının görüşülmesinin arifesinde böyle bir cinayet işlenmesinin manidar olduğunu anlattı. Türkiye’nin imajını zedelemeye dönük bir eylem olduğunu söylediler. (İmajla kafalarını bozanlar, gerçek durumun imajdan daha beter olduğunu bir görseler. Kimileri de, Türk halkının yüzyıllardır gösterdiği hoşgörüden falan söz etti. Hrant cinayeti gibi katliamlarla dolu tarihimiz. Bütün öbür milletlerin tarihi gibi.) Bunlar çok yanıltıcı ve tehlikeli yaklaşımlar. Yorumculardan biri önemli bir laf da etti: “Demek ki, toplumda bunların tohumları var” dedi. Evet, tabii ki var, hem de sürüsüne bereket. Yalnız, o da tehlikeli sularda kulaç attığını gösterdi: “Türkiye’nin düşmanları yaptı bunu. Birkaç kişinin işi. Türkiye düşmanlarının kavgası bu…”
Başbakan Tayyip Erdoğan da, birçok başkası gibi, faillerin mutlaka yakalanacağını söyledi. İç veya dış mihrakların ortaya çıkarılacağını söyledi.
İç-dış mihrak teranesi, hedef saptırmaktan başka bir şey değil. Koskoca Türkiye toplumudur hedef alınması gereken, ama 70 milyonluk bu kitleye isabet ettirmemeyi her zamanki gibi başaracağız; öyle anlaşılıyor.

‘Yakalama’ yetmez
Faillerin yakalanmasının da hiçbir önemi yok. Bir veya birkaç genç yakalandığı için iş bitmiş mi olacak yani o zaman? Tabii, temizlenmiş gibi gösterecekler ve faşizmi biraz daha sindirmiş olacağız böylece.
Bu, birkaç kişinin işi falan değil, total faşizmin bir sonucu. Bu toplumun yarattığı hiçbir pisliği temizleme gayreti, hatta niyeti göstermemesinin bir sonucu. Hrant’ın avukatı, mesela, müveklilinin Veli Küçük tarafından tehdit edildiğini söyledi. Veli Küçük kim? Veli Küçük, Susurluk skandalının en çok adı geçen kahramanlarından biriydi ve aktif generaldi rezalet patladığı zaman. Susurluk skandalından hiçbir ciddi sonuç çıkmadığı gibi, Veli Küçük de, bir sonraki askeri şurada rütbesi yükseltilerek taltif edilmişti.

Linçler ve TCK 301
Aydın Engin, İstanbul Vali Yardımcı’sının Hrant’ı çağırdığını, Hrant gittiğinde odada hiçbir resmi sıfatı bulunmayan iki kişinin bulunduğunu ve bu kişilerin Hrant’ı münasip bir üslupla tehdit ettiğini anlattı.
Görelim artık, bu pisliklerle koyun koyuna yaşıyor, onları besliyor, palazlandırıyoruz. Askeri olmayan bir faşizmde yaşıyoruz.
Kimileri de, Hrant’ın aslında diaspora Ermenilerini yumuşatmaya çalıştığını anlatmaya çalışıyor. Ne demek bu? Ancak size yumuşak gelen fikirlerin mi yaşamaya hakkı var? Ha, tabii, parti liderleri, en şoven gazeteciler, çığırtkan milliyetçi kalemşorlar veya editörler, cinayetin asla kabul edilemeyeceğini, hiçbir fikrin bu muameleyi hak etmediğini de söyledi derhal. Peki, o zaman, neden linçlere, cinayetlere, milliyetçi çığlıklara, faşizan eylemlere ve jestlere müsamaha ettiniz, bunların kimilerine tevessül ettiniz? Siyasi partiler, bir ucube olan TCK’nın 301. maddesine neden destek verdiniz?

‘İyi milliyetçilik!’
Türklüğü korumak uğruna! Türklüğü korumak bu mudur ve bu Türklüğün korunmaya değer bir tarafı var mıdır? Milliyetçiliğin savunulacak bir tarafı var mıdır? Milliyetçiliğin iyisi kötüsü olmaz, hepsi zehirlidir; ama hâlâ siyasi liderler (mesela Baykal) iyi milliyetçilikten bahsediyor.
Birçok gündelik gerçekle birlikte Hrant’ın öldürülmesi de, Türklüğün hiç de gurur duyulacak bir şey olmadığını, korunmak bir tarafa, bertaraf edilmesi gerektiğini göstermiş oldu.
Hrant’ın öldürülmesi, bir şeyi daha gösterdi: Türklerin de, bütün öbür milletler gibi, bir soykırım yapabileceğini. 1915’te Ermenileri katledenlerden daha fazla insan yaşıyor şu anda Türkiye’de birilerini katletmeye amade. 90 yılda eriştiğimiz aşama bu işte.
1915’i tartışadurun siz, Türkler Hrant’ı öldürmekle 19 Ocak 2007’de bir soykırım daha ‘gerçekleştirmiş’ oldu.
Hiçbir zaman gurur duymamıştım, ama artık Türk olmadığımı ilan etme ihtiyacıyla kavruluyorum.
Mustafa Alp Dağıstanlı: Gazeteci

Yorumlar kapatıldı.