İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sireli Yeğpayris Hrant!

Melih Pekdemir

21/01/07
Cinayeti seyrettik. Bizi bir arada yaşatmıyorlar. Sireli yeğpayris, sevgili kardeşim Hrant artık yaşamıyor! Ama sizler, sizler hep yalan söylüyorsunuz! “Düşünce özgürlüğüne sıkıldı bu kurşun” diyorsunuz. Düşünceyi üreten beynimize sıkıldı bu kurşun, daha ne istiyorsunuz? Sizin düşüncelerinize hiçbir şey olmaz. Artık tek kale maçlarda özgürce kısıtlarsınız düşüncelerinizi. Telaşınıza, anınıza vahınıza hiç gerek yok. Bakın borsanız bile yerli yerinde… Korkmayın. Sizin uluslararası itibarınıza da hiçbir şey olmaz. Zaten hep “böyle” ün yapıyorsunuz ve bunu en iyi siz biliyorsunuz.

İstediğiniz kadar kendinizi savunun. “Ama Hrant Dink koruma istememişti” deyin. Biz de inanalım öyle mi? Hrant’ın istihbarat örgütleri tarafından adım adım izlenmediğine, telefonlarının asla dinlenmediğine, evinden çıkınca nereyi gittiğinin, Agos’tan çıkınca ne ettiğinin bilinmediğine, peşinde resmi görevlilerin dolaşmadığına inanalım; ve hatta tetik çekilirken onu izlemekte olan güvenlik kameraları dışında resmi gözlerin olmadığından da emin olalım! Şimdi sizler yoksa bunlara da inanmamızı mı istiyorsunuz? “İnanmalısınız, kural böyle, kurallara uyun” diyorsunuz. Ama kuralları da siz koyuyorsunuz. Vallahi bu yüzden hep siz yaşıyorsunuz ve hep biz ölüyoruz, Hrant da ölüyor. “Adaletimize güvenin” diyorsunuz. Merak etmeyin sizin adaletinize bir şey olmuyor. Kerinçek koruyor onu. Arkadan hançerlenmelere karşı teyakkuzda olan bakanınız koruyor…

Siz, bizi bize bırakın, en iyisi oturun “işin aslını” araştırmaya devam edin. Acaba kim yaptırdı sorusuna riyakâr cevaplar arayın… Hrant’ı öldürttükten sonra cevaplarınızın önemi yok artık! Provokasyon deyin. Menfur cinayet deyin. Hatta cinayeti manidar bulun. Mesela TBMM’de Kerkük müzakeresinden hemen önce, bu cinayetin işlenmesiyle bir mesaj verilip verilmediğini sorun. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilişkisini merak edin. Sonra yine korkutun, “yeni cinayetler de olabilir ama…” deyiverin. Sonra bu cinayetten kim nasıl nemalansın, onun hesabını, kavgasını yapın. TC’nin AB’ye girmesini istemeyen Avrupalılar ve yerli işbirlikçileri, Amerika, borsa, hükümet, asker, medya, sağdaki ve “soldaki” milliyetçi partiler… herkes kendine yontsun. Bu kavga sizin kavganızdır artık, bizim değil. Sonra kameralar önüne çıkın. “Yakaladık katili işte” diye zafer naraları atın. “Olur böyle vakalar Türk polisi yakalar” sözünü ispat ettik, daha ne istiyorsunuz vatan hainleri deyin. Şemdinli’deki-leri de yakalamıştık; ama onlar tesadüfen oradaydılar. Danıştay cinayetini işleyen katili de yakalamıştık. Ama o da bir meczuptu. Şimdi yakaladığımız Ogün Samast’ın Trabzonlu olmasıyla, mesela Veli Küçük’ün bir zamanlar Giresun Jandarma Bölge Komutanı olması da, geçen yıl papaz öldüren çocuğun Trabzonlu olması da tamamen tesadüftür deyin. Linç kültürünün, sokaktaki faşizmin bu memlekette hüküm sürmesine şaşırmış gibi yapın. Sonra çağırın bizi merkeze, Hrant’ın bu tesadüflere inanmadığı için başına neler geldiğini bir güzel anlatın.

Artık hiçbir şeyiniz şaşırtmıyor bizleri. Yakaladığınız katilinize de şaşırmadık işte. Ne yani, üst düzey bir politikacı, apoletli biri, apoletsiz bir başyazar ya da kara gözlüklü ve susturuculu bir gizli servis elemanı mı olacaktı? Yazdığınız senaryolarda katiller zaten uşaktırlar. Ve cinayetleriniz de postmodern; bunu da öğrendik. Arkaik linç kültürünüzü sinsice, parça parça yay-gınlaştırıyor ve internet kafe baskınları yaparken aslında kendinizi açığa vuruyor, kendi talimatlarınızı ele geçiriyorsunuz. Ey “sözde vatandaş” diyenler, bayrak millet üzerine her gün attığınız manşetlerle şartlı refleks üreten başyazar müsveddeleri ve medya leşkerleri, uşakların efendileri! Şimdilik siz galip geldiniz, bu memleketi şartlı refleks yöntemiyle linç kültürüne, sokak faşizmine mahkum ettiniz. Nasıl olsa bir süre sonra, buna da “sözde cinayet” diyeceksiniz ve kin kusmaya, her gelişmede sokaklara güruhları salıp solcu, Ermeni ve Kürt avlamaya, milli refleksler, vatandaş tepkileri göstertmeye devam edeceksiniz.

Bir tek Hrant’ımız vardı, sonunda onu da elimizden aldınız işte… Hrant’ımızı, sireli yeğpayris Hrant’ı öldürttünüz. Ama şunu bilin ki, bu cinayeti işlettirmekle, uzun vadede asıl siz intihar ettiniz! Bir arada yaşatmadınız. Ama yaşayacağız. Çoğalacağız. Kazanacağız. Her bir şeyin hesabını, günü gelecek, teker teker soracağız. Şimdi ister bir kere ister 301 kere kına yakın, faydası yok. Çünkü ÖDP’li bir arkadaşım gerçeği çoktan ifşa etti: “Hrant Dink (1954-1915)” dedi.

Yorumlar kapatıldı.