İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Reportaj

Biz yabancı değiliz TÜRK’ÜZ! 

Arka plan…Herkes gözyaşı döküyor. Kimi gerçek, kimi timsah gözyaşları. Ama akıyor işte yaşlar, sırılsıklam etraf.

Neden? Çünkü kaybedilenin ardından verilen ilk ve en kolay tepki bu: ağlamak, lanet okumak, isyan etmek!

Peki en doğru tepki bu mu? Hayır. Değil.

En doğru tepki soğukkanlılığı korumak. Oturup düşünmek. Ve arayıp bulmak. Bugün neden ağladığımızı, yarın tekrar ağlamamak için ne yapmamız gerektiğini bulmak.

Dün Hrant Dink’in Bakırköy’deki evine gittim başsağlığına. Kapıda mumlar, önünde kameralar…Önce Elif Şafak’ı gördüm bebeğiyle. Kaderin oyununu düşündüm, Şafak davasının hemen ertesinde Dink ile yaptığımız röportaj geldi aklıma.

Kapıda Prof. Zafer Üskül ve eşi ile karşılaştık. Ağlıyorlardı. Birlikte ağladık.

Evde ise oğlu açtı kapıyı. Eşi Rakel dimdik ayaktaydı. Soğukkanlıydı. Taziyeleri kabul ediyor ama gözyaşlarını içine akıtıyordu.

Bu hafta 2 Ekim’de Hrant Dink ile Agos’taki odasında yaptığımız röportajı yazılmayan birkaç detayla birlikte tekrar yayınlıyoruz. Dink’in kim olduğunu, neler düşündüğünü ne için savaştığını bir nebze olsun hatırlatırız belki diye düşünüyoruz. “Benim suçum TC vatandaşı olmak mı?” demişti Dink ve eklemişti: “Önümde benim bilmediğim bir kader var. Ne olduğunu hep beraber göreceğiz.”

Gördük ama hep beraber değil maalesef!

——————————————————————————–

Hakkınızda yeni bir dava açılacağı yönünde haberler çıktı geçen hafta.

Evet, ben de gördüm. Savcılığa gidip ifade verdim.

Reuters haber ajansına verdiğiniz bir demeçteki cümle yüzünden mi?

Evet, o haber aslında temmuzun ikinci haftasında ulusal basında çıkmıştı. Reuters’a verdiğim bir beyanattan ötürü Recep Akkuş adlı bir vatandaşın müracaatı ile savcılık hakkımda soruşturma başlatmış. Tam da o sıra daha önce yargılandığım davanın Yargıtay kararı açıklanıyordu.

Davaya gerekçe olarak ne gösteriliyor?

Bilmiyorum. Aslında böyle bir soruşturmanın tebligatı bize gelmedi. Tesadüfen öğrendik. Başka bir soruşturma için Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na gitmiştik.

Siz zamanınızın çoğunu savcılıkta mı geçiriyorsunuz? Ne için gitmiştiniz savcılığa?

Arka sayfamızda yayınlanan bir röportajdan dolayı. Ermeni cemaatinin kurum başkanlarından biri, kendi arazilerini kullanıyor diye bir esnaf için “ben buraları çapulculara yedirmem” demiş, esnaf da onu şikayet etmiş. Röportajı yayınladığımız için bizi savcılığa çağırdılar.

GAYRİ-CİDDİ UYGULAMA

Diğer dava meselesinden haberiniz yok muydu?

Hayır! Burada başka bir dosya daha var, dediler. Baktım, bir dosya içinde yalnızca bizim gazete. Gazetenin o demecimle ilgili satırları çizilmiş. Savcı “ne diyorsunuz buna karşı?” diye sordu.

Ne cevap verdiniz?

Bunu suç olarak görmüyoruz. Bu haberi herkes gibi biz de yaptık, dedik. Savcı ifademizi bile almadı. Gidin, sekretere ne diyorsanız deyin, dosyaya koysun dedi. Bu kadar gayri ciddi yani!

Siz soykırım yerine daha yumuşak ifadeler kullanıyorsunuz. Reuters’e ise “soykırım” kelimesini telaffuz ettiniz.

Ben her zaman konuya yumuşak yaklaşmak gerektiğini söylerim ama karşımdaki “sizce bu soykırım mıydı?” diye net bir şekilde sorarsa kendi bildiğimi inkar etmem.

Yani Reuters’a “evet bu bir soykırımdır” dediniz.

Evet, aynen böyle dedim. Benim algılamam böyle. Ben bunu her zaman söylerim zaten! Ama elimden geldiği kadar Türkiye içerisinde, özellikle Türklerle konuşurken o kelimeyi kullanmamaya azami gayret gösteriyorum. Biliyorum ki bu kelimenin muhatabı oldukları için üzülüyorlar.

Muhatabı oldukları için üzülüyorlar derken ne kastediyorsunuz?

Türklerin soykırımı inkar etmelerini anlıyorum, çünkü soykırımlara karşı bir halk ve atalarının bunu yaptığını kabul etmek istemiyor. Ben bunda düşmanca bir duruş görmüyorum. Aksine insanca bir duruş görüyorum.

Soykırımı başka türlü tanımlamaya mı çalışıyorsunuz?

Ben aslında olanın adının o kadar önemli olmadığını, olanın kendisinin çok önemli olduğunu söylüyorum. “Siz buna soykırım deyin” gibi bir derdim asla yok! Aslında bu tip dayatmaların Türk toplumunda çok yanlış olduğuna inanıyorum. Bu toplum idrak etmeli, tartışmalı ve öğrenmeli.

Reuters’a verdiğiniz demecin işi buralara getireceğini tahmin etmiş miydiniz?

Hayır. Etrafta, bu tip lafları kitaplarını meşhur etmek için kullanıyorlar, diyenler var. Ama benim ne kitabım var ne de meşhur olmak gibi bir derdim.

Demecinizde “bu soykırımdır” diyorsunuz ve bu ifadeyi Türklüğü aşağılamaya sokuyorlar.

Ama bakın ben bu bir soykırımdır dedim ama bunu Türkler yapmıştır demedim.

Kim yaptı?

Çok fazla sayıda Kürt de vardı. 1915’te yaşananlar sadece Türk meselesi değildir. En az Türk kadar Kürt meselesi ve aynı zamanda Avrupa meselesidir de. Zaten o tarihte Türk kavramı yoktu. Osmanlı vardı.

AVRUPA DA BEDEL ÖDESİN

Yani bu Türk değil, Osmanlı meselesi diyorsunuz. Peki Avrupa nasıl devreye giriyor?

Onların bu soykırımda çok büyük rolü var. Ben Avrupalılar’a “Ermenilerin başına gelenlerden siz sorumlusunuz. Bunun bedelini henüz ödemediniz” diye bangır bangır bağırıyorum. Ama benim derdim, kimin yaşattığı ile ilgili değil, halkımın ne yaşadığı ile ilgili.

Avrupa’nın suçu varsa son dönemde AB’nin konuya gösterdiği hassasiyet bir vicdan muhasebesi mi?

Hayır, asla değil! Bunun adı doldur, boşalt politikasıdır. Önergeyi yayınlayıp sonra geri çekiyorlar. Bu da Türkiye’deki milliyetçilik refleksini güçlendiriyor. Zaten bunu bilerek yapıyorlar.

Süreci uzatmaya mı çalışıyorlar?

Evet. Ben şunu söylüyorum: “Atalarımızın yaşadıklarını Avrupa ve ABD politikada meze olarak kullanıyor. Ben buna çok üzülüyorum. Bu konunu gerçek sahibi toplum, devletler değil. Bu yüzden devletler aradan çekilsin!”

YÜKSELTİLEN MİLLİYETÇİLİK

Türkiye gündeminde art arda 301 nedeni ile açılan Ermeni meselesi davaları var. AB yolunda kasıtlı kasis mi bunlar?

Evet. Atatürk’ün ortaya atığı Türk kavramının içini çok boşalttılar. Milliyetçi eğilimleri yükseltmek için yapıyorlar.

Kim yapıyor?

Bu bir derinlik. İşin içine son zamanlarda CHP de girdi. Devletin Türkiye’de kontrol edebildiği tek gerçek parametre, milliyetçiliktir. Milliyetçilik yükselmiyor, yükseltiliyor. Çünkü AKP’yi başka türlü yıkmaları mümkün değil.

Asıl sorun Ermeni olmak mı yoksa Müslüman olmamak mı?

Türk-İslam sentezi Türkiye’deki ulus bilincinin temel yapı taşı. Kalbin iki yarısı. Bu ikisi ayrıştırılmaya çalışılsa da bu halk arasında olmaz, politikada olur. Ben her iki farklılığın ötekileştirilmek için kullanıldığını düşünüyorum.

CHP’YE KIRGINLIĞIMIZ BÜYÜK

Burada doğup büyüdünüz. Türk olmadığınızı en çok ne zaman hissettiniz?

Bu hafta! Mecliste CHP azınlık vakıflarına verilecek hakları vatana ihanet diye niteleyince! Böyle bir noktada siz kendinizi nasıl diğer yurttaşlarla eşit hissedebilir siniz?Biz yabancı değiliz, biz rehine değiliz, biz bu toprağın çocuklarıyız! CHP’ye kırgınlığımız büyük.

Davalarınız dolayısıyla AİHM’e gitmeyi düşünüyor musunuz?

Kuşkusuz! Ben istemezdim bu noktalara taşınmasını. Ama Türkiye içinde konuşan bir Ermeni’yi mahkum etmeye çalışıyorlar. Avrupalılar gelip aynı şeyi söyleyince onları mahkum etmiyorlar. Benim suçum TC vatandaşı olmak mı? Yapmasınlar! Çok ayıp oluyor!

Nagehan Alçı

Yorumlar kapatıldı.