İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Müthiş iddia

Hrant Dink tamamen bir yurtsever olarak, Türkiye’nin Ermeni kuşatmasından kurtulması için devletle bazı bilgi ve görüşlerini paylaşıyor, milli politikaları belirleyen ekiplere yol gösteriyordu

21.01.2007

İddia 1 – Hrant Dink, milli kuvvetlerdendi
Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emin Gürses, bazı çevrelerin sandığının aksine Hrant Dink’in “milli kuvvetler” den olduğunu söyledi. Gürses, Dink’in Ermeni sorununun aşılması için ABD’deki Ermeni lobisinin saf dışı edilmesi ve Ermenistan’la birebir sağlıklı ilişkiler kurulması adına önemli çalışmalar yürüttüğünü iddia etti. “Pazartesi Röportajları” nın bu haftaki konuğu olan Doç. Dr. Emin Gürses, önemli açıklamalarda bulundu. Dink’in öldürülmesini “Düşman ordusu gelip Türkiye’ye saldırsa bize bu kadar zarar veremezdi” diye ifade eden Gürses, “Hrant Dink bu ülke için sanıldığından da çok önemli bir yurtseverdi. Cenazesinin mutlaka Türk bayrağına sarılıp kaldırılması gerekir” dedi. Gürses özetle şunları söyledi:

“Dink, Ermeni meselesi üzerinden Türkiye’ye karşı suni bir kuşatma olduğunu, bunun da merkezinin Batı’da yer aldığını görüyordu. Bu kuşatmadan kurtulmak için inisiyatifin Türkiye ve Ermenistan’ın eline geçmesini istiyordu. Bu amaçla, yani tamamen bir yurtsever olarak, devletle bazı bilgi ve görüşlerini paylaşıyor, devletin ilgili birimlerine yol gösteriyordu. Milli politikaları belirleyen ekiplere ’Şöyle şöyle yapmak’gerekir diyordu. Son bir yıldır Hrant Dink’in de olduğu, kamuya kapalı yapılan bazı toplantılarda bunlar tartışıldı. Hrant Dink açık bir insandı, o yüzden bilmiyorum ama bunu çevresinde çok güvendiği birkaç kişiyle de paylaşmış olabilir.”

NEDEN KONUŞTUM?
Kendisini de “Milli kuvvetlerden” biri olarak tanımlayan Gürses, Dink’in devletle bilgi ve görüşlerini paylaşmasının adının asla “Devlete çalışmak” olmadığının da altını çizdi. Gürses şöyle konuştu:

“Kimse yanlış anlamasın. Ben, Dink devlete çalışıyordu, demiyorum. Ama Dink, Türkiye’nin üzerinden ağır bir yükü kaldırmak istiyordu. Tam da Mustafa Kemal’in söylediğini yapıyordu. Mustafa Kemal, ’Memleketin ve milletin saadeti için çalışanlar birinci sınıf insanlardır’diyor. Hrant Dink de birinci sınıf insandı. Bu açıklamayı, gerçeği gösterip oyunu bozmak için yaptım. Bu dumanlı havadan hem dışarıda hem de içeride nemalanmak isteyenler var. Bunu engellemek adına belki de gizli kalması gereken bir şeyi söyledim. Ama bu oyunu hem Dink için hem de bu ülke için bozmamız gerekiyor. Hükümet bu oyunu bozmak istiyorsa Ermenistan kapısını açmalı. Dink de bunu söylüyordu.”

İddia 2 – Ermenistan Cephesi: Cinayet Köşk seçimine bağlı
Gazetecİ Hrant Dink’in öldürülmesi konusundaki bir senaryo da Ermenistan’dan geldi. Ermenistan’a göre, Hrant Dink’i, Türkiye’deki “derin devlet” öldürdü. Erivan’daki Ermeni Ulusal Bilimler Akademisi, Türkçe Bölümü başkanı, tarihçi Ruben Safrastyan dün düzenlediği basın toplantısında, Dink’e suikasti, “Türkiye’deki iç politikaya” ve “Cumhurbaşkanlığı seçimlerine” bağladı. Mayıs 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda “cepheleşme yaşandığını” öne süren Ermeni tarihçi, cepheleşmede “bir tarafta başını Cumhurbaşkanı Sezer’in çektiği Kemalistlerin ve Avrupa yanlılarının, diğer tarafta ise Başbakan Erdoğan’ın liderliğini yaptığı İslamcıların yer aldığını” söyledi. Ve şöyle devam etti: “Türkiye’de bir de devlet problemlerini, terör örgütlerine benzeyen aşırı gruplar aracılığıyla çözen ve hep gölgede kalmayı tercih eden üst düzey bürokratlar grubu bulunuyor. Büyük bir ihtimalle, bu üst düzey bürokratlar grubu Hrant Dink’i öldürerek, Türkiye’nin sadece İstanbul’daki yüksek apartmanlar bütününden oluşmadığını, Türkiye’nin geri kalanında İslamcı bir nüfusun yaşadığını da göstermek istediler. Dink Türkiye’nin değişebileceğine inananlardan biri. Ancak bu cinayet Türkiye’nin demokrasi ve ifade özgürlüğünden ne kadar uzakta olduğunu bir kez daha göstermiştir.”

İddia 3 – Operasyon ABD değil Avrupa cephesinden
Eskİ MİT’çi Mahir Kaynak, Hrant Dink cinayetinin arkasında Türkiye bir Türk-Kürt çatışması çıkarmak isteyen Avrupalı güçlerin olduğunu iddia etti. Tetikçinin muhtemelen aşırı milliyetçi militanlardan seçildiğini, ancak bunun cinayetin “yabancı operasyonu” olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini kaydeden Kaynak, VATAN’ın Dink cinayeti ile ilgili soruları üzerine şu değerlendirmeleri yaptı:

* Bu cinayetle amaçlanan, Türkiye’de halkın yabancı saydığı insanlarla bir arada yaşayıp yaşamadığıdır. Geçtiğimiz günlerde MİT Müsteşarı (Emre Taner) ve eski müsteşar yardımcısı (Cevat Öneş) Türk devletinin ırk ve din temeline dayanmadığını, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarını bir bütün olarak gördüğünü ifade etmiştir. Ama birileri “Siz bir arada yaşamayazsınız. Bazı insanlara düşmansınız” diyor. Bu cinayet Türk-Kürt ayrışmasını tahrik etmek amacını taşımaktadır. Bu bir yabancı operasyonudur. Son günlerde baktığımızda bir barış konferansı yapıldı. MİT eski müsteşarının yaptığı açıklamalarla iklim değişiyordu. Kürt sorununa siyasi bir çözüm umudu görünüyordu. Cinayeti Türkiye’deki herhangi bir örgütün yapmış olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de bu birlikteliği istemeyen siyasal odaklar yaptı. Temel amaç Türk – Kürt çatışması çıkarmak.

* ( “Yabancı operasyonu ile hangi ülke ya da ülkeleri kastediyorsunuz?” sorusu üzerine) Bu defa ABD’yi dışarda tutuyorum. Onlar yapmış olamaz. Ben adres olarak ’Avrupa cephesinde’ olduğunu söylüyorum. Ama bir devlet ismi vermiyorum.

* Sorun, Türkiye’nin bir aktör olup olmamasıyla ilgilidir. Türkiye, belirli bir süre sonra Avrupa’yı dengeleyebilecek bir güç haline gelebilir. Onun için de iç çatışmalarla zayıflatılması hesapları yapılıyor.

* Kürt sorunu konusunda çözüme ulaşılmasını engellemek istiyorlar. Türk ve Kürtlerin kendi kimlikleriyle Türkiye vatandaşı olduklarını ve bu kimliklere saygı duyulması gerektiğini söyleyeceğiz. Etnik köken ve din ayrıştırıcı bir unsur değildir. Bunu milliyetçiler de dinciler de kabul edecek.

* Cinayetin arkasında devleti aramak yanlıştır. Şu anda devlet geçmişiyle hesaplaşıyor.

SİYASİ CİNAYETLERDE KIŞ BİLANÇOSU

Kara ve karanlık ay: Ocak
Türkiye tarihinin kara lekisi olan siyasi cinayetler alta alta dizildiğinde, önemli bir kısmının kış aylarında işlendiği ortaya çıkıyor. Bir kaç gün sonra ölümünün 13. yılında anacağımız gazeteci yazar Uğur Mumcu gibi, Prof. Dr. Muammer Aksoy da 17 yıl önce yine bir Ocak ayında öldürülmüştü.

Siyasi cinayetlerde kış bilançosu ise şöyle:

* Gazeteci Yazar Turan Dursun – 4 Eylül 1990, İstanbul’da uğradığı silahlı saldırıyla 7 kurşunla öldürüldü.

* Prof. Dr. Bahriye Üçok – 6 Ekim 1990, Ankara’daki evine gönderilen bir kitabın içine yerleştirilen bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirdi.

n Gazeteci Yazar Musa Anter – 20 Eylül 1992, Diyarbakır’da katıldığı bir konferansın çıkışında uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldürüldü.

* Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı – 21 Ekim 1999, Ankara Çayyolu’nda arabasının camına konulan bombanın patlaması sonucu hayatını yitirdi.

* Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu – 19 Aralık 2002, Ankara’da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.

Ocak ayında meydana gelen karanlık olaylar ve siyasi cinayetler ise şöyle:

* Esrarengiz bombalamalar: 1971 yılı Ocak ayında dönemin ODTÜ Rektörü Erdal İnönü’nün ve öğretim üyesi ve yazar Mümtaz Soysal’ın ve Muammer Aksoy’un evleri ve Hacı Ali Demirel’in sahibi olduğu Yükseliş Koleji bombalandı.

* İlk ASALA saldırısı: 27 Ocak 1973’de Santa Barbara’da başkonsolos Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir, 29 Ocak 1982’de de Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan ASALA tarafından öldürüldü.

* Prof. Dr. Muammer Aksoy – 31 Ocak 1990, Ankara’da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını yitirdi.

* Emekli subaylar öldürüldü- 9 Ocak 1991’de emekli albay Ata Burcu, 30 çOcak 1991’de emekli korgeneral Hulusi Sayın öldürüldü.

* Bombalı saldırılar- 25 Ocak 1992’de Galleria ve Kapalıçarşı’ya bombalı saldırılar düzenlendi. 1 kişi öldü, 16 kişi yaralandı.

* Eşref Bitlis- 17 Ocak 1993’de Jandanma Genel komutanı Eşref Bitlis’in bindiği uçak düştü. Olayın kaza ile mi, saldırı sonucu mu gerçekleştiği yıllarca tartışma konusu oldu.

* İşadamına saldırı- 28 Ocak 1993’de işadamı Jak Kamhi tanksavar silahıyla öldürülmek istendi, ancak kurtuldu.

* Behçet Cantürk- İşadamı Behçet Cantürk 15 Ocak 1994’de Sapanca’da ölü bulundu.

* Gazeteci Yazar Uğur Mumcu – 24 Ocak 1994, Ankara’daki evinin önünde arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını yitirdi.

* Onat Kutlar- 11 Ocak 1995’de The Marmara Oteli’ne yapılan bombalı saldırıda hayatını kaybetti.

* Metin Göktepe- Gazeteci Metin Göktepe 8 Ocak 1996’da gözaltına alındıktan sonra ölüsü bulundu.

* Sabancı suikasti- 9 Ocak 1996’da işadamı Özemir Sabancı ile Haluk Görgün ve Nilgün Hasefe öldürüldü.

* Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink -19 Ocak 2007, Agos gazetesi çıkışında silahlı saldırı sonucu öldürüldü.

Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emin Gürses’in röportajının tamamı yarın VATAN’da…

* Dink’in Diyarbakır’daki uyarısı niçin çok önemliydi?

* Erdoğan-Taner-Başer açıklamalarıyla Dink cinayetinin ne ilgisi var?

* Dink cinayetiyle Türkiye’ye ne demek istendi?

* Dink cinayeti, Mumcu-Bitlis-Hablemitoğlu cinayetlerine niye benziyor?

Yorumlar kapatıldı.