İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenilerde güvercin tedirginliği…

52 yıl önce Sivas’tan İstanbul’a gelen Armave Yıldız ve Makruhi Özkaya acılarının çok büyük olduğunu ve cinayetin kendilerini tedirgin ettiğini anlatıyor. İki kardeş, “O, halkları yakınlaştırmaya çalıştı, ama kimse bunu anlamadı” diyor. FOTOĞRAF: UMAY AKTAŞ

Ermeni toplumunda Osmanbey’de yankılanan silah seslerinin yarattığı tedirginlik hâkim. Çoğu Ermeni vatandaş Dink’in öldürülmesinden sonra içe kapanma olacağı görüşünde. Kimisi de bu ülkede çocuk doğurmanın doğru olup olmadığını düşünüyor

RADİKAL – İSTANBUL – Sevinci de acıyı da kendi içinde yaşamaya alıştırılmış, sürgünlere maruz kalmış bir halkın çocuğuydu Hrant Dink. Onun miras aldığı tarihsel yası, geride kalanların dillerindeki dualarla ve hiç duymadığımız Ermenice yakarışlarıyla kapılı mekânlarda tutuluyor. Yüzyıllardır birlikte yaşadığımız, ancak düğünlerini, cenaze törenlerini bile bilemediğimiz Ermeni halkı, yine öfkesini bir ‘suçluluk duygusu’ ile yaşıyor. Hrant Dink’in ölmeden önceki ‘güvercin tedirginliği’ şimdi yasını tutanlarda. Görülen o ki cinayetle birlikte bu tedirginlik daha da artacak.
Ermeni cemaatine mensup 29 yaşındaki S.A.’nın söyledikleri, bu topraklarda Ermeni olarak yaşamanın zorluklarının ipuçlarını veriyor. Annesi ve babası daha küçükken kendini ‘saklaması’ gerektiğini tembihlemişti. Okulda, arkadaş grupları içinde Ermenice konuşmamalı, ‘bu mevzulara’ girmemeliydi. Hep bu psikolojiyle yaşamıştı ve işyerinden çıkmadan önce televizyonda izlediği görüntüler bu korkuların perçinleneceğini gösteriyordu. Üniversite bitirme tezi için kendisine yardımcı olan AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink vurulmuştu. İşyerinden çıkıp metroya bindi. Bale dersi vereceği Ermeni okuluna gidecekti. İçinde bir ürperme vardı. Okula vardığında herkesi ağlar halde buldu. Zaten bugüne kadar adı konmasa da bu topraklarda yabancı oldukları sıklıkla dile getirilmişti. İsmini duyanlar, “Yabancı mısın, turist misin?” diye sorar, daha ilk cümlelerde farklı olduğunu hissettirirdi. Şimdi bu cinayetle daha da içlerine kapanmak zorunda mı kalacaklardı?

‘Hiçbir zaman rahat değildik’
S.A., “Hiçbir zaman rahat değildik aslında. Şimdi bu olayla insanlar daha çok içlerine kapanacak. Dün (önceki gün) yapılan yürüyüşe Ermenilerin fazla katılmamasında korku, ürkeklik, kimliğini ortaya koyma tedirginliği de var. Artık yabancılık ve azınlık psikolojisi daha baskın olacak. Aydın kesimde içe kapanma eğilimi de doğabilir” diyor. 2.5 aylık hamile olmasına karşın şimdi kafasında “Bu ülkede çocuk doğurmak doğru mu acaba?” diye düşünüyor. Çocuğunun anadilini öğrenmesini istiyor, ona kendi anadilinde isim koymak istiyor. Ancak şimdiden “Nasıl bir isim koyalım ki başı belaya girmesin?” telaşında.

‘Osmanbey’e gitme’
Bir başka Ermeni genci S.N. ailelerin tedirginliği nedeniyle çocuklarını yürüyüşe göndermediğini söylüyor. Bir Ermeni derneğinin yönetim kurulu üyesi olan S.N., “Genelde Ermeniler, susma, konuşmama eğilimindedir. Başlarının belaya gireceğini düşünürler. Hrant Dink’in başına gelenler de maalesef konuşmanın her zaman doğru olmadığını gösteriyor. 27 yaşında olmama rağmen babam telefon açıp Osmanbey civarına gitmememi söyledi” diyor.
S.N, çevresinde ayrımcılıkla karşılaşmadığını söylüyor ancak arkadaş grubu çoğunlukla Ermenilerden oluşuyor. Bir de madalyonun öteki yüzüne işaret ediyor: “Türkiye’de Ermeni kaymakam yok.
Okulda törenlerde Ermenice şiir okunduğunda mutlaka tercümesi istenir. Duvara yazı assanız, müdür ne anlama geldiğinin belirtilmesini ister. Herkes bizi bu ülkede özgür ve rahat sanıyor ama bir de bunlar var.” S.N. cinayetten sonra “Sesimizi kestiler” diye düşündüğünü ama yapılan yürüyüşün onu umutlandırdığını anlatıyor.

‘Açıklama bile yapamıyorlar’
Fotoğrafçı G.M. Ermeni cemaatinin cinayet sonrası içine kapanacağını düşünenlerden. Parkta oynarken annesinin zaman zaman onu Türkçe bir isimle çağırdığını, bunun da kendisini koruma içgüdüsünden kaynaklandığını not düşüyor. İsmini söylemekten hiçbir zaman çekinmediğini ancak, ilk söylediğinde insanların “Yabancı mısın?” tarzındaki sorulara çok maruz kaldığının altını çizen G.M, “Hâlâ Marslı tadındayız. Toplumda yabancı muamelesi görüyorsun. Karşındaki aydın bir insan olsa da bu fark etmiyor. Şimdi herkeste bir tedirginlik var. Sonrasının ne olacağını kestirememe durumu da hâkim. Düşünün ki AGOS gazetesi bir Ermeni gazetesi, öldürülen de bir Ermeni gazeteci. Ancak gazete adına açıklamayı yapan bir Türk. Ermeni avukatlar da var ancak gazetecilere konuşan da bir Türk. Cenazenin tarihi ve saati belli olmuş ancak bu bile bir Ermeni tarafından açıklamayı yapan kişnin kulağına fısıldanıyor. Çekiniyor insanlar, normal çünkü taze taze bir Ermeni öldürülmüş” diyor. Dink’in öldürülmesiyle bir anlamda insanlara cesaretin sonunun ne olacağının gösterildiği görüşünde.

Dink’in mücadelesi devam etmeli
Gazeteci Ara Koçunyan ise Ermenilerin tepkisiz kaldığı, tedirgin olduğu görüşüne katılmayanlardan: “Acımızı makul sürede yaşarken bir tolerans marjı var. Daha sonrasını ipotek altına alacak marjinallikler yapmamalıyız. Hrant Dink’in verdiği mücadele ve savundğu ilkeler devam ettirilmeli. Cemaatin reaksiyonlarında belli bir edilgenlik olduğu herkes tarafından paylaşılabilir. Bu oran düşük de değildir. Ancak hiçbir halk böyle bir sarsıntı karşısında kendisine yabancılaşarak bir reaksiyon geliştiremez. Herkes nasılsa öyle bir tepki yaratır. Yarattığı öfke büyük de olsa insanı içine kapatır. Ermeniler hiçbir vesileyle, hiçbir zaman sokağa dökülelim eğiliminde olmamıştır. Bu cemaatin sorunlara yaklaşımında genel bir vakurluk vardır ve bu hiçbir zaman bir eleştiriye kurban edilmemesi gereken bir vakurluktur. Olumsuz not verebilecek durumda değildir hiç kimse. En azından Dink’in anısı karşısında ne yapılsa azdır hissiyatıyla düşünüyordur.”
Tepkilerini dile getirmek, acılarını gazete çalışanlarıyla paylaşmak isteyen Ermeniler ise AGOS gazetesi önüne geliyor, mumlar yakıyor, karanfiller bırakıyor. Onların sesi gazetenin önündeki kalabalıkla birlikte daha gür çıkıyor. Yüzlerce kişi ‘Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz’ diye slogan atarken kırılan umutları yeniden güçleniyor. ‘Ermeni cemaatindenim’ derken sesinin tonunu biraz düşüren ve ismini vermek istemeyen bir kadın tedirgin gözlerle etrafa bakıyor. Korktuğunu söyleyen kadının dudaklarından şu sözler dökülüyor: “İnsanları mahvediyorlar, Allahtan korkan bunu yapmaz.”
52 yıl önce Sivas’tan İstanbul’a gelen Ermeni kardeşler Armave Yıldız ve Makruhi Özkaya acılarının çok büyük olduğunu, cinayetin kendilerini tedirgin ettiğini anlatıyor. Kardeşler “Çok cesur bir insandı, dürüsttü. O halkları yakınlaştırmaya çalıştı ama kimse bunu anlamadı” diyor.
Hasmik Ohanyan da cinayetin ardından Ermenilerin sıkıntı yaşamasından korkuyor ve ekliyor: “Umarım haklar arasında bir gerginliğe yol açmazlar. Ben Ermenistanlı bir Ermeni olarak Türkiye’de yaşamaktan çok memnunum. Bu huzurun bozulmasını istemiyorum.”
32 yaşındaki Erol Keşişoğlu cemaati adına tedirginlik duyduğunu söyleyerek, “Zaten küçük bir cemaatiz. Bu tip gelişmeler ürkütüyor” diye konuşuyor.

Yorumlar kapatıldı.