İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bir vicdan borcu…

 
Mehmet Altan

Üzerine serilmiş gazete kağıtlarının altından sızan kan…

O korkunç fotoğraf…

Altında Hrant yatıyor…

Önceki günden beri hafızam kendi kendisiyle cebelleşiyor…

Hrant’a ait hafızalardaki son kare bu mu olacak?

Ya onun sıcak gülümsemesi… Ben gülümsemeyi çağırdıkça, Pangaltı’daki son kare koşuyor.

***

Hrant’ı çok sık görmezdim.

Galiba son gördüğüm geçen yıl ağustos ayıydı.

Sıcak, sevimli, sempatik bir yaz akşamıydı.

Kınalı’daki evlerine çağrılı koca bir gruptuk.

***

Kızını evlendirdiği gece…

‘İdari yasaklı’ olarak yıllardır alamadığı pasaportu aldıktan sonra bir toplantı için Diyarbakır’a gelmesi…

Ona orada ‘yurt dışı’ kavramıyla ilgili takılıp durmam…

Bunun gibi şeyler…

***

Dün Star’ın manşetindeki AGOS gazetesindeki son iki yazısı ‘anonslu bir cinayetin otopsisi’ gibi…

Dün bizim gazetede de yayınlanan ‘Niçin hedef seçildim?’ başlıklı yazısında sürecin ‘Sabiha Gökçen’ haberiyle ilgili hızlandığına işaret ediyordu.

Sabiha Gökçen’in Ermeni olduğu iddiaları 21 Şubat 2004 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde manşet olmasının ertesine vurgu yapıyordu.

Bu haber ertesi Genelkurmay açıklama yapmış ve bu haberin ‘neyi amaçladığını sormuştu.’

Açıklamanın hemen ertesinde de İstanbul Vali Muavini çağırmıştı.

***

İstanbul Vali Muavini’nin kendisini çağırmasını ve sonrasını Hrant dün Star’da yayınlanan yazısında uzun uzun anlatıyor.

O çağrı şimdi bir polemik konusu.

Benim ‘vicdanen kendimi borçlu’ hissettiğim husus da tam bu noktada devreye giriyor.

Çünkü Hrant’ı geçen yıl son gördüğümde bu hikayeyi onun ağzından dinledim.

Onun algıladığı şimdi ‘resmen’ yapılan açıklamalardaki gibi ‘koruma’ amaçlı değildi.

Kendi ifadesiyle ‘aba altından soba’ gibiydi.

***

Yazdıklarını ise yeni okudum.

Detayları bilmiyordum.

Anlattıkları, yazdıkları, sonraki resmi açıklamalar…

Resmen ne deniyor?

‘Çağrı koruma amaçlıydı!’

Koruma amaçlı uyarılarda , güvenlikten sorumlu bürokratların kimliklerini gizlediklerini pek işitmedim.

Halbuki Hrant, Vali Muavini’nin, şimdi güvenlik yetkilileri olarak açıklanan kişileri ‘yakınları’ olarak tanıttığını yazıyor.

Bana anlattıkları açıklamaları doğrulamıyor.

Bir işe yaramasa da bunu vurgulamayı bir vicdan borcu sayıyorum.

***

Hayata din…

Hayata ırk…

Hayata mezhep ayrımı üzerinden bakmayı oldum bittim garipserim.

Yerküre üzerinde insan türü altı milyar canlı var ve hepimiz dünyalıyız.

Sabiha Gökçen’in etnik kimliğinin hala çalkantı yarattığı bir Türkiye burası.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak en önemli hukusal aidiyet değil.

***

Ermeni olduğu için er çıkan…

Ermeni olduğu için pasaport alamayan…

Toplumsal figürlerle Ermenilik ilintisi iddiası için Valiliğe çağrılan Hrant…

Bu haberler için bildiri yayınlanan resmi kurumlar…

***

Rahmetli Cem Karaca’nın da annesi olan bizim kuşağın efsane sanatçılarından TOTO Karaca’nın adı Bakırköy’de oturduğu sokağa verilmişti. Bir hafta sonra kaldırıldı…

Tüm gönlümle bu talihsiz refleksin Hrant’ın alçakca öldürülmesiyle son bulmasını diliyorum.

Ancak belki o zaman hafızamdaki ona ait son kare, o sıcak gülümseyen yüzü olabilecek.

Yorumlar kapatıldı.