İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Yaşarken koruyamadılar, cesedini koruyorlar’

 
RADİKAL – İSTANBUL – Türkiye öldürülmesinin haberiyle çalkalanırken Hrant Dink’in cesedi kentin en işlek caddelerinden birinin kenarında yerde yatıyordu. Polisin çevirdiği güvenlik şeridinin arkasında yüzlerce insan, ona bakıyordu. Üzerine kapatılan beyaz örtünün altından sadece ayakları görünüyordu. Sağ ayakkabısının altında bir delik vardı. Rüzgârda açılmaması için beyaz örtünün kenarlarına taşlar konulmuştu. Olay Yeri İnceleme ekibi örtüyü kaldırırken polisler, cesedinin görünmemesi için çevresine dizildi. Beyaz örtü kalktığında kaldırımdaki kan birikintisini gören emniyet şeridinin gerisindeki bir kadının sessiz ağlayışına, hıçkırıklar eklendi. “Yaşarken koruyamadılar, şimdi ölüsünün çevresinde 10 tane polis” diyordu. Yanındaki arkadaşı, sarılarak acısını paylaştı.
İlk bir saat içinde emniyet şeridinin çevresini meraklı kalabalık doldurmuştu. Ama zamanla Dink’in başında delil toplayan Olay Yeri İnceleme ekibinin çalışmasını kayıtsız izleyen meraklı kalabalığın yerini, gözü yaşlı insanlar aldı. Onlar, cesede bakamadı. Bir kadın sarıldığı arkadaşının omzunda gözlerini kapatmış, sadece “O mu, orada mı yatıyor?” diyordu. Yaşlı bir kadın gazetecilerin arasına girip sordu. “O yazı yazdığı için yargılanan adam mı öldürüldü?” Tahmininin doğru olduğunu öğrenince, “Sadece yazı yazdı, düşündüğünü söyledi diye halen insanlar vuruluyor. Abdi İpekçi’yi de şuracıkta vurmuşlardı. Ben o zaman da buralardaydım” dedi.

‘Nasıl ölmez, öldü işte’
Dink’in cesedi ambulansa taşınmak için siyah bir ceset torbasına konulurken kardeşi Erkin Dink, kalabalığı yararak yaklaşmaya çalışıyordu. Kendisini engellemeye çalışan polislere, “O benim kardeşim…” dedi. Polisler açıldı. Çığlık atmamak için parmaklarını ısırıyordu. Dink’in cesedinin konulduğu ambulans, giderken önce tek kişi alkışladı, gözü yaşlı onlarca kişi alkışa katıldı. Gözü yaşlı insanlar, “Hrant ölmedi, yaşıyor” diye bağırıyordu. Slogana katılamayacak kadar bitkin, ağlayan kadın, kalabalığın içinde kaybolan sesiyle aynı cümleyi tekrarlıyordu: “Öldü o, öldü. Nasıl ölmez. Öldürdüler, onu. Alçaklar…”
Cesedinin götürülmesinin ardından kaldırımda kanı ve tebeşirle çizilmiş yere düştüğü andaki konumu kalmıştı. Kanın üzerine aynı örtü serildi. Erkin Dink, kardeşinin kanına bakarak yere çökmüş ağlıyordu. Yakınları tarafından zorlukla kaldırılıp AGOS’un bürosuna götürüldü.

‘İşte her şey bitti’
Polisler, olay yerinin çevresinde rögar kapaklarını kaldırarak içlerine baktılar. Saldırganın kaçtığı Şafak Sokak’ta yerler, çöplerin içini tek tek aradılar. Olay yerinde toplanan kalabalık nedeniyle Halaskârgazi Caddesi sık sık trafiğe kapandı. Polis trafiği açmak için kalabalığı kaldırıma çıkması için uyardı. Bir belediye aracı, kanı ve tebeşirle çizilmiş sureti bulunan kaldırımı yıkadı. Çay ocağında çalışan 18 yaşındaki Halil Altınol, aracın köpük döktüğü yolu yıkamasını izlerken “İşte her şey bitti. Adam öldü gitti. Yarın yine insanlar burada yürüyecek” dedi.
Dink’in Bakırköy’deki evinin ana giriş kapısına yakınları tarafından Türk bayrağı asıldı. Üzerine, “Hrant’lar ölmez” yazılı bir çelenk konuldu.
Apartman girişine kırmızı karanfiller dökülerek, merdivenlerde mumlar yakıldı. Evine gelenlerden biri Fırat Sungur’du. Sungur, “Ben 2001 yılındaki krizde iflas ettim. Bana Fener’deki evini verdi. Hiçbir karşılık almadı. Ben ağabeyimi kaybettim, canımı kaybettim” dedi.

Yorumlar kapatıldı.