İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Veli Küçük’den de tehditler geliyordu

 

Küçük (sağdan ikinci) 9 Nisan 2006’da bir eylemde. Küçük’ün sağında Dink’e dava açan Kerinçsiz (sağ başta) var. Sol başta ise Mufzaffer Tekin görünüyor.

Dink’in avukatı Erdal Doğan: Susurluk’un aktörlerinden Veli Küçük, Dink’i tehdit ediyordu. Adamları bizim davaları izlemeye geliyordu…

RADİKAL – İSTANBUL – Görüşleri nedeniyle özellikle milliyetçi çevrelerden gelen tehditlere maruz kalan Hrant Dink’in yakın çevresine söylediği şu sözler karşı karşıya kaldığı tehlikenin boyutlarını çok iyi bildiğini gösteriyordu: “2007 Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle çok gergin geçecek. Belki ben de öldürülebilirim.”
Ancak Dink, kendisine gelen tehditleri savcılığa bildirmesine rağmen devletten koruma talebinde bulunmadı. Avukatı Erdal Doğan, Dink’in bu tavrının gerekçesini şöyle açıklıyor: “Geçmiş davalarda kendisinin tuttuğu korumalar oldu, ancak korumalarla güvenliğin sağlanacağına inanmadı. Çünkü bu saldırının profesyonelce de yapılabileceğini biliyordu. Yaşamaktan mutluydu, Türkiye’de bir şey olmayacağı umuduyla mutluydu. Dostları ile yakınlarının ve yurtdışından yapılan davetleri kabul etmedi. Türkiye’de kalmayı yeğliyordu. Tehditlere rağmen hayatta kalma umuduyla yaşıyordu.”

Sürpriz açıklama
Avukat Doğan, tehdit mektuplarıyla ilgili sürpriz bir suçlamada da bulundu: “Hrant özellikle kamuoyunun Susurluk döneminde tanıdığı emekli tümgeneral Veli Küçük tarafından tehdit edildiğini, çocuğunun ve ailesinin de tehdit edildiğini ifade etti. Bunun da ötesinde bu davanın seyrinde avukatlar olarak bizler de tanık olduk, Veli Küçük’ün adamları gelip davaları izliyordu. Bu tedirginlik ciddi şekilde devam ediyordu.”
Avukat Fethiye Çetin de Dink’in tehdit aldığını, ellerinde henüz açıklamadıkları bir mektup olduğunu söyledi. Çetin, hakkındaki davalar nedeniyle hedef gösterilen Dink’e yönelik tehditlerin ailesini bile kapsadığını anlattı. Çetin, “Çocuğunun cesedini Ankara’daki jandarmaya ait bölgede bulacaksın” ifadelerinin yer aldığı mektubun daha sonra açıklanacağını belirtti. Şişli Cumhuriyet Savcılığı’na bu tehditlerin iletildiğini belirten avukat Çetin, “Hrant’ın son yazıları dikkatle bir kez daha okunmalı” diye konuştu.
Hrant Dink söz konusu tehditleri Genel Yayın Yönetmeni olduğu AGOS gazetesindeki son yazısında şöyle anlatmıştı: “Şu çok açık ki, beni yalnızlaştırmak, zayıf ve savunmasız kılmak için çaba gösterenler, kendilerince muradlarına erdiler. Daha şimdiden, topluma akıttıkları kirli ve yanlış bilginin tesiriyle Dink’i artık, ‘Türklüğü aşağılayan’ biri olarak gören ve sayısı hiç de az olmayan önemli bir kesim oluşturdular. Bilgisayarımın güncesi ve hafızası bu kesimdeki yurttaşlar tarafından gönderilen öfke ve tehdit dolu satırlarla yüklü. Bu mektuplardan birinin Bursa’dan postalandığını ve yakın tehlike arz etmesi açısından da hayli kaygı verici bulduğumu ve tehdit mektubunu Şişli Savcılığı’na teslim etmeme rağmen bugüne değin herhangi bir sonuç alamadığımı yeri gelmişken not düşeyim.”

Vali yardımcısının uyarısı
Dink, Radikal’e ölümünden hemen önce gönderdiği ve 10 ile 11. sayfalarımızda tam metnini okuyabileceğiniz yazısında da 2004’te ismini vermediği bir vali yardımcısının kendini makamına çağırdığından bahsediyor. Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in Ermeni olduğunu iddia ettiği için valiliğe çağrılan Dink’e vali yardımcısı şunları söylüyor: “Hrant bey, siz tecrübeli bir gazetecisiniz, daha dikkatli haber yapmanız gerekmez mi? Sonra böyle haberlere ne gerek var, ortalık allak bullak oldu. Biz sizi biliyoruz ama sokaktaki adam ne bilsin? Bu tür haberleri başka niyetle yapıyorsunuz sanabilir.”
Hrant Dink, bu sözleri dinlediği sırada makam odasında vali yardımcısının kendisine ‘yakınım’ diye tanıştırdığı biri bayan iki kişi daha olduğunu belirterek şöyle devam ediyor: “Erkek olan, vali yardımcısının sözlerini daha da sert bir uslupla yineledi… Konuşmaların içeriğinden, beni hangi amaçla oraya çağırdıkları belliydi. Haddimi bilmeliydim. Dikkatli olmalıydım. Yoksa iyi olmazdı…”

Yorumlar kapatıldı.