İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tarihin cilvesi

Hrant Dink 

18/01/07
Önce haberi yineleyeyim: “Restorasyonu geçen yıl tamamlanan, ancak açılışı adeta bir bilmeceye dönüşen Van’ın Ahtamar Adası’ndaki Surp Haç Ermeni Kilisesi’nin açılış tarihi üçüncü kez değiştirildi. Geçtiğimiz hafta sonunda Van Valiliği’nden yapılan yazılı açıklamada, restorasyonu ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Ahtamar Kilisesi’nin 11 Nisan’da turizme açılacağı bildirildi. Uluslararası düzeyde konukların katılacağı açılış töreninin Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Van Valiliği’nin işbirliğinde düzenleneceği ifade edildi.”

***

On yol önce “Ahtamar amele taburu” başlığıyla Vanlı yetkililere seslenmiş ve şöyle demiştim:

“Turist çekmek için “canavar” yaratacağınıza, burnunuzun dibinde hazır duran tarihi eserlere özen gösterin. Ne gerek var böylesi yanlış işlere? Van dediğiniz, tarihsel eserler açısından bir derya. Niçin oturup da adam gibi ‘Şu bölgeyi nasıl yapsak restore etsek’ diye düşünülmez. ‘Ermeniler gelir’miş, varsın onlar da gelsin, görsünler atalarının yaşadığı yerleri, hasret gi-dersinler ne olur yani?”

Ve eklemiştim:

“Eğer yardım ya da amele lazımsa biz hazırız.

Ey tarih… Ey gelecek!..

Türkiyeli, Ermenistanlı ve hatta Diasporalı gençler gönüllü.

‘Ahtamar amele taburu’ emirlerinize hazır… Bilesiniz.

Gelin, Ahtamarın restorasyonunu salt bir bina restorasyonu olarak bırakmayalım, aynı zamanda

yıpranmış ruhlarımızı da restore edelim.”

***

Sonuçta aradan 10 yıl gibi uzun bir süre geçmiş olsa da nihayet Ahtamar’ın restorasyonu tamamlandı. Gönül arzu ederdi ki, restorasyon Türkiye ve Ermenistan ülkelerinin işbirliğinin ajandasına girsin ve birlikte yapılsın. Yazık ki öyle olmadı.

Yine de projeyi üstlenen Cahit Zeydanlı’nın titiz çalışmasını, Ermenistan’dan uzmanlar getirip onların görüşlerine ve tavsiyelerine başvurma çabasını ve projenin uygulama safhasına Türkiye Ermenilerinden mimar Zakarya Mildanoğlu’nu da katmasını zikretmek ve bu değerli ekibe teşekkür etmek gerekiyor.

Yapabileceklerinin en iyisini yaptılar ve mükemmel sayılabilecek bir iş çıkardılar.

***

Onlar mükemmeli yaptılar ama gelin görün ki bürokratlar ve siyasetçiler de içine ettiler.

Bir türlü açılışı gerçekleştiremediler.

İlk etapta 4 Kasım 2006 olarak saptanan açılış tarihini, olumsuz hava koşulları gerekçesiyle 200/nin Nisan ayına ertelediler. Derken Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç tarafından törenin 24 Nisan’da yapılacağı bildirildi.

Koç’un ilan ettiği açılış tarihine ise tepkiler gecikmedi. Ermeni Patriği Mutafyan “Açılış 24 Nisan’da yapıldığı takdirde, kendisi dahil hiçbir Er-meni’nin törene katılmayacağını duyurdu”.

Geçtiğimiz hafta konu Meclis’e kadar uzandı. CHP İzmir Milletvekili Erdal Karademir açılış tarihinin Ermeni soykırımının yıldönümü olan 24 Nisan’a denkgetirilmesi-nin, AKP iktidarının politikasının bir sonucu olup olmadığını yazılı bir önergeyle sordu.

Milliyetçi basın ise Ahtamar Kilisesi’nin açılışının 24 Nisan olarak belirlenmesini “Van’da İntikam açılışı” başlığıyla manşete taşıdı.

Ve şimdi de 11 Nisan tarihi açıklandı.

***

Doğru bir işi bu kadar yanlış mecraya kaydırmak ve de eline yüzüne bulaştırmak ancak bu kadar becerilebilirdi.

Gizlenemez gizli niyet ancak bu kadar sırıtabilirdi.

Tam bir komedi… Tam bir rezalet!

Hükümet “Ermeni sorunu” konusunda hâlâ doğru bir yöntem ve doğru bir yol tutturamadı.

Derdi sorun çözmek değil, güreşe soyunmuş pehlivan gibi puan kazanmak. Neyi, nasıl yapıp, arkaya dolanacak da rakibini kündeye oturtacak. Tüm tasası bu.

Hiç ama hiç samimi değil.

Güya Ermeni tarihçileri tarih konuşmaya çağırıyor ama kendi aydınlarını Ermeni soykırımı konusunda muhalif söylemlere sahip oldukları için de yargılamaktan çekinmiyor.

Doğu Anadolu’yu turizme kazandırmak için Ermeni kilisesi’ni de restore ediyor ama “Bu işten nasıl daha fazla değişik siyasal yararlar sağlarım, dünyaya bunu nasıl pazarlarım?” diye de işin tadını kaçırmakta bir sakınca görmüyor.

Ahtamar Kilisesi’nin açılışının 24 Nisan’a kaydırılması işte bu gayrisamimi niyetin nasıl vitrine taşındığının da bir göstergesidir.

***

Ve şimdi dikkat buyurun!

Milliyetçi cenahın ve hatta Ermeni Patriği’nin bu tarih üzerine koyduğu itiraz, yapılan yanlışın düzeltilmesi için bir fırsat doğuruyorsa da bu kez tarihin cilvesi devreye giriyor.

Takvim-i hakikat, “O ki sen bir aymazlık yaptın, üstünü de ben tamamlayayım” diyor ve yeni seçilen 11 Nisan tarihinin aslında 24 Nisan’ın ta kendisi olduğunu ortaya koyuyor.

Nitekim 1915’in 11 Nisan’ıyla, bugünün 24 Nisan’ı aynı takvime ve aynı güne denk düşüyor.

Zaten de 24 Nisan Ermeni literatürüne sonradan, yeni takvimle geçmiş bir tarih. O tarihin aslı diğer bir deyişle Ermeni aydınlarının ve önderlerinin toplatılıp bilinmezliğe gönderilişlerinin tarihi aslında 11 Nisan 1915.

Şimdi ortada bir soru var:

24 Nisan’ı önce yeğleyen sona mahzurlu bulan ve şimdi de 11 Nisan’ı belirleyen işgüzarlar bakalım bu açıklamamızdan sonra 11 Nisan’ı da değiştirecek mi?

İsteyen soruyu şöyle de sorabilir tabi:

Emin misiniz? Son kararınız mı ?

Yorumlar kapatıldı.