İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hrant’a sıktılar, Türkiye’yi vurdular

Nazım Alpman 

20/01/07
CNN Haber Müdürü Süleyman Sarılar’nın telefondaki kırık sesi kötü bir şeyler söyleyeceğinin işaretini veriyordu. Nitekim devamı da öyle geldi:

-Hrant’ı vurdular!

Arkası akıp gitti…

– Gazeteye girerken…

En son bilgi ikimizi de zorluyordu ama ben sordum, Sarılar da söyledi:

-Hayır yaşamıyor, öldü!

Dört harf, bir ömrü çevre ley i veriyor.

Kötü haberi aldığımda İstinye’de Lozan Mü-badilleri’nin kazandığı Europa Nostra Ödü-lü’nün basın toplantısının başlamasına yarım saat vardı. Ödül, kültürel mirasın korunması ve toplumlar arası diyalog konusundaki performansa verilmişti. Yunanistan’dan konuklar gelmişti. İçlerinde ailesi, Türkiye’den gidenler de bulunuyordu. Mübadele insanları doğdukları topraklardan savurmuştu… Geçmişin acılarını silmeye uğraşıyorlardı. Türkiye vatandaşı bir Ermeni gazetecinin vurulduğunu konuklara söyleyemedik. Ben orayı hızla terk edip, Hrant’ın vurulduğu Pangaltı’ya geldim.

Sebat Apartmanı’nın eşiğine bir metre uzaklıkta Hrant’ın başından akan kanlardan oluşan büyük kırmızı leke capcanlı duruyordu. Başında beyaz tulumlar giymiş Olay Yeri İnceleme ekibi çalışıyordu. Beş adet 7.65 mermi kovanı işaretlenmişti.

Hrant Dink’i yakından tanıyordum. Uzun boylu hani nasıl derler “babayiğit” bir adamdı. Çizgisinde ne kadar belkemikliyse, dilinin de o kadar kemiği yoktu.

Korkusuzdu!..

Hiç kimseden korkmuyordu.

Sadece fikirlerine güveniyordu.

Türkler kadar Ermenilerden de tepki alıyordu. Özellikle soykırımı bayrak yapmış Ermeni diasporası, Türkiyeli fanatiklerden geri kalmıyordu.

Hrant düşmanlığı iki sivri ucu (Türk ve Ermeni fanatiklerini) buluşturuyordu.

Özellikle Fransa’dakiler “Buraya gel, Türkiye’den çık, bizim elimizi zorlaştırıyorsun” diye baskı yapıyorlardı. O ise “bir yere gitmeyeceğim, burada torunlarımı büyüteceğim” diye yaşama sarılıyordu.

Öyle ya, hem Türkiye’de yaşıyordu, hem de Türkiye’deki resmi otoriteyi eleştirebiliyordu. Ve buna karşın Hrant’a da hiçbir şey olmuyordu!

Şimdi oldu.

Hrant vuruldu, öldü!

Gazeteler, televizyonlar yine aynı başlıklarla çıkabilirler:

“Karanlık güçler iş başında!”

Karanlık güç falan yok.

Düzenli çalışan bir cinayet şebekesi var. Kendilerine göre planlar yapıp uyguluyorlar. Tetikçileriyse bu çetenin en “masum” elemanları…

Hrant’ı hem yakın arkadaşları özleyecek, hem de Türkiye çok arayacak.

Hrant etiyle- kemiğiyle, beyniyle- kalemiyle aydınlık bir Türkiye’yi temsil ediyordu.

Bu yüzden Hrant’a sıkılan kurşunlarla Türkiye’yi vurdular!

Yorumlar kapatıldı.