İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hrant Dink’i öldürdük

 
İsmet Berkan

Eşim telefonda hıçkıra hıçkıra ağlarken sordu: “Neden öldürdüler?” Zaten boğazım düğümlenmiş, “Neden olacak” dedim güçlükle, “Ermeni olduğu için.”
Haberi aldığımdan beri beynimden vurulmuş gibiyim. Hrant’la birlikte bir parçam öldü, hepimizin bir parçası öldü.
Altın kalpli bir insandı Hrant. Abarttığımı sanmayın, sahiden kalbi altındandı. Ama bizde hiç eksik olmayan o eli kanlı katiller için çok büyük bir suçu vardı: Ermeniydi.
Bin tane laf söyleyen, işi ‘karanlık güçler’e, ‘dış mihraklar’a havale etmek isteyenler çıkacaktır, zaten çıktı bile. Hiçbirine bakmayın, Hrant’ı önce Ermeni olduğu için, sonra da yerleşik düşünceden farklı düşünmeye, konuşmaya, yazmaya çizmeye cesareti olduğu için öldürdüler. Bu ırkçı bir cinayettir, başka her şeyden önce.
Eskiden böyle cinayetlerde aklıma hemen ‘derin devlet’ gelirdi, artık gelmiyor. Gelmiyor, çünkü Türkiye’deki milliyetçi havayı yaratanlar öyle bir canavarı beslediler ki, artık sokakta derin devletin yeterince milliyetçi olmadığını düşünüp durumdan vazife çıkarmaya hevesli bir sürü ‘Kurtlar Vadisi’ çocuğu var.
Bir okuyucum mektup yazmış, “Radikal’in başlığı ‘Hrant Dink’i öldürdük’ olsun” demiş. Başlığı kendi köşeme aldım, çünkü bence Radikal’e seçtiğimiz başlık, durumu daha iyi anlatıyor.
Türkiye’de bu atmosfer adım adım ve bilinçle yaratıldı. Bu katil milliyetçi atmosferi yaratanlar arasında reklamcılar da var, politikacılar da, sözde kanaat önderleri de, gazeteciler de, film ve dizi film yapımcıları da. Hrant’ın cansız bedeninden sızıp kaldırıma yayılan kan, bütün katkıda bulunanların eline bulaştı.
Keşke o insanlar bunun vicdan azabını duyacak kadar insan olabilseler. Ama baksanıza daha dün kendine genel yayın müdürü diyen biri, düpedüz ırkçı bir manşettense daha az ırkçı bir manşeti tercih etmelerinden ötürü duyduğu gururu utanmadan köşesinde yazmıştı, okuyucularıyla paylaşmıştı. Marifetmiş gibi.
* * *
Orhan Pamuk’un yargılaması sürerken karşı kaldırımdaki ‘protesto’cular bir pankart açmıştı: ‘Misyoner çocukları…’ Adı anılanlar arasında Hrant da vardı, ben de vardım, Hasan Cemal, Murat Belge, Haluk Şahin de… İçimizden Hrant’ı öldürdüler, acaba sıra şimdi hangimizde?
Bundan üç yıl önce elden ele dolaşan ve sonunda bir yerlerde yayımlanan bir ‘vatan hainleri listesi’ vardı. Bir iddiaya göre bu liste bir kuvvet komutanının odasında hazırlanmıştı. Listede yine biz vardık. Suçumuz Kıbrıs konusunda devletten farklı düşünmekti. Bu liste katillerin elinde de var. Bakalım hangisi önce davranıp durumdan vazife çıkaracak, önce hangimizi öldürecek?
* * *
Acaba Kemal Kerinçsiz ve arkadaşları dün Hrant’ın öldürüldüğünü duyduklarında yüreklerinde minicik de olsa bir sızı hissettiler mi? Herkesin vicdanı kendine, bana laf düşmez ama bu cinayete sebep olan atmosferde 301. madde ve onun etrafındaki çatışmaların hiç rolü olmadı diyebilir miyiz?
Hazır 301 demişken, acaba Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu dün haberi aldıklarında ilk ne düşündüler?
Bilirkişinin tersi yönde raporlarına rağmen Hrant’ı mahkûm eden yargıç, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın aleyhte uyarısına rağmen cezayı onaylayan Yargıtay üyeleri ne hissettiler acaba haberi duyduklarında?
* * *
Acaba içimizden birileri ‘Oh oldu Ermeniye’ demiş midir?
Eminim diyenler olmuştur. Olmuştur, çünkü birileri böyle desin diye bu ülkede uzun yıllardır ciddi çaba sarf ediliyor.
Bu ülkede birilerinden biraz farklı düşünenlerin başına her zaman bir ‘iş’ler gelmiştir. En hafifi mahkemelerde sürünmek, belki hapse girmek, sosyal linçlere konu olmak. En ağırı ise işte dün Hrant’ın başına gelen.
En acısı şu: Geride kalanlardan biri olarak, Hrant’ın ne ilk ne de son olduğunu bilmek.
Ben bir dostumu kaybettim. Türkiye, altın kalpli bir vatandaşını kaybetti. Hepimiz insanlığımızdan biraz daha bir şeyler kaybettik.
Mekânı cennet olsun.

Yorumlar kapatıldı.