İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

AİHM’den emsal karar

 
Ankara, dini azınlıklara mensup cemaat vakıflarının sahibi olduğu gayri menkullerin iptal edilen tapularını iade etmek veya bedellerini sahiplerine ödemekle cezalandırıldı.

NTV-MSNBC
Güncelleme: 20:18 TSİ 10 Ocak 2007 Çarşamba
STRASBOURG – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Fener Rum Erkek Lisesi Vakfı tarafından Ankara’ya karşı açılan mülkiyet ve ayrımcılık davasında, vakfın Türk mahkemeleri kararıyla 1996’da iptal edilen iki tapusunun iade edilmesini kararlaştırdı. Tapular vakıf adına yeniden kaydedilmezse Ankara davacı vakfa 890 bin Euro tazminat ödeyecek.

Davacı vakıf 1997 yılında AİHM’e başvurmuş ve biri Beyoğlu, diğeri Kadıköy’de bağış yoluyla elde ettiği iki ayrı gayri menkul için 1952 ve 1958 yıllarında İstanbul valiliği tarafından kendisine verilen tapuların Hazine’nin girişimi üzerine 1996 yılında mahkeme kararıyla elinden alınmasını protesto etmişti.

Vakıf, 40 yılı aşkın bir süre söz konusu gayrimenkullerin yasal sahibi olduktan ve bu gayrimenkuller için vergi ödedikten sonra gelen bu kararın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin mülkiyet hakkı ve ayrımcılıkla ilgili maddelerine aykırı olduğunu savunuyordu.

Türk mahkemeleri, tapuları iptale gerekçe olarak, 1974 yılında Yargıtay’ın azınlık vakıflarının mülk edinmelerine ilişkin aldığı bir kararı göstermişti.

AİHM’in bugün açıklanan gerekçeli kararında, 1950’li yıllarda tapular vakıf adına kaydedilirken hiçbir kamu otoritesinin buna karşı çıkmadığı ve kayıt işlemlerinin dönemin Türk yasalarına uygun şekilde gerçekleştiği belirtiliyor.

Kararda, son yıllarda vakıflar kanununda yapılan değişikliklerle beraber, Türk hukuk sisteminin cemaat vakıflarının gayrimenkul elde edebileceğini kabul ettiğine vurguda da bulunuyor.

Bu tespitlerden yola çıkan AİHM kararında, Ankara’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin mülkiyet hakkıyla ilgili 1 numaralı Protokolü’nün 1’inci maddesini ihlal ettiği hükmü yer alıyor.

AİHM, buna karşılık, davacı vakfın kendisine ayrımcılık yapıldığına ilişkin tezlerini ise kabul etmedi ve başvurunun bu bölümünün ayrı bir inceleme gerektirmediği sonucuna vardı.

AİHM, tazminat konusunda da davacı vakfın taleplerine tam olarak olumlu yanıt vermedi. Davacı vakıf, mülk değeri olarak yaklaşık 840 bin dolar, 1996 yılından bu yana gayrimenkulleri kullanamadığı için de yaklaşık 924 bin dolar talep ediyordu.

Bu rakamları ‘varsayımlı’ olarak niteleyen AİHM, gayrimenkullerin vakıf adına tapuya yeniden kaydedilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin mülkiyet hakkıyla ilgili maddesini tatmin edici olacağını, ancak bu işlem gerçekleşmezse Ankara’nın davacı vakfa 890 bin Euro maddi tazminat, 20 bin Euro da mahkeme masrafı ödemesini kararlaştırdı.

Karar, Strasbourg mahkemesinde Ankara’ya karşı Müslüman olmayan dini azınlık vakıfları tarafından açılmış ilk dava hükmü olması bakımından önem taşıyor ve benzer diğer davalar için örnek teşkil ediyor. Benzer onlarca dava AİHM gündeminde sonuçlanmayı bekliyor.

AZINLIK VAKIFLARININ GEÇMİŞİ
Vakıfların Osmanlı İmparatorluğu’nun hukuk sisteminde 1912 yılına kadar tüzel kişiliği bulunmuyordu. 1912 yılında (Hicri takvime göre 16 Şubat 1328) çıkarılan bir kanunla vakıflara tüzel kişilik verildi ve gayri menkul sahibi olabilmelerinin yolu açıldı. Hıristiyan cemaatlerine ait bu vakıflara o dönem Osmanlı Müessesatı Hayriyesi adı veriliyordu.

Cumhuriyet döneminde, 13 Haziran 1935 tarihinde vakıflarla ilgili 2762 sayılı kanun çıkarıldı. Söz konusu kanun, medeni kanunun 4 Ekim 1926’ta yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş vakıfların işleyişini düzenliyor ve kendilerine tüzel kişilik tanıyordu.

2762 sayılı kanun vakıflara gayrimenkullerini tapuya kaydetme mecburiyeti getiriyor ve bir beyanname ile beyanname tarihine kadar elde ettikleri gayrimenkulleri ve tüzüklerini belirtmelerini şart koşuyordu.

Yargıtay ulusal güvenliği gerekçe göstererek 8 Mayıs 1974 tarihinde aldığı bir kararla, 1936 yılına kadar yapılan beyanların vakıfların kuruluş belgeleri olarak kabullenilmesine ve söz konusu vakıfların beyannamelerinde belirtilenden başka gayrimenkul elde edemeyeceklerine hükmetti.

2002 yılında gerçekleştirilen yasal düzenleme ile cemaat vakıflarına, tüzel kişilikleri olsun ya da olmasın, Bakanlar Kurulu izniyle gayrimenkul edinme hakkı tanındı.

2 Ocak 2003 tarihli 4778 sayılı kanunun 3’üncü maddesine ise azınlık cemaatlerinin satın alma, miras, bağış ve herhangi diğer bir yolla gayrimenkul edinebilmeleri için Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün izninin yeterli olduğu hükmü konuldu.

http://www.ntvmsnbc.com/news/396383.asp

Yorumlar kapatıldı.