Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili tasarı Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi buna angaje biri olduğu için kaçınılmaz şekilde gündeme gelecek. Ama Başkan Bush imzalamadıkça yasalaşmaz!
SOHBET ODASI
DERYA SAZAK
DERYA SAZAK: Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olarak bir yıldır görevdesiniz, ABD ile ilişkilerde 1 Mart tezkeresinin olumsuz izleri hayli geride kaldı. Bush yönetimi, Irak politikası nedeniyle Kongre seçimlerinde ağır bir darbe aldı. Senato ve Temsilciler Meclisi’nde üstünlük Demokratlara geçti. 2007 başında ABD ile ilişkilerin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
NABİ ŞENSOY: 1 Mart tezkeresi nedeniyle Türkiye-ABD ilişkilerinde geçen üç yılda inişli çıkışlı bir dönem yaşandı. Ancak bunun nedenlerini sadece tezkerede aramak doğru olmaz. Soğuk Savaşın sona erdiği 1990’ların başına kadar gidebiliriz. Ondan önce İkinci Dünya Savaşı, ardından Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle güçlenen uzun süreli bir dostluk ve ittifak dönemi yaşanmıştı. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla, ABD’nin etkisiyle yeni bir dünya düzeni kuruldu. Bu halen devam eden bir süreç.
Küresel değişimden Türkiye nasıl etkileniyor?
– Bir ülkenin komşuları değişmiyor ama jeopolitiği değişebiliyor. Türkiye eskiden Sovyetler’e karşı NATO’nun güney kanat ülkesiydi. Avrasya dediğimiz, Balkanlar’dan Orta Asya’ya uzanan coğrafyanın merkezinde bir ülke haline geldiğinde Türkiye’nin etki alanı da genişledi. Ortadoğu’da etkiliyiz. Avrupa Birliği’ne üye olmaya çalışıyoruz.
2003’teki Irak savaşından sonra AB’nin Türkiye’ye olan ilgisini de bölgesinde oynadığı role bağlıyorum. AB ya “Schengen duvarları” içine çekilecek ya da küresel bir güç olmaya çalışacak.
Türkiye’nin jeopolitik öneminden söz ederken Soğuk Savaş sonrası “soft power” dediğimiz demokrasi, insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü gibi alanlardaki birikimini dışa karşı bir “rol modeli” diyebileceğimiz, örnek ülke olacak noktaya getirdi.
Türkiye ‘ılımlı İslam’ değil
Rol modelinden kastınız, “ılımlı İslam” mı?
– Hayır, kesinlikle. Türkiye ılımlı İslam değil. Türkiye laik ve demokratik bir ülke. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman ama “ılımlı İslam” şeklindeki kategoriye sokulması kadar yanlış bir şey olamaz. Radikal İslam karşısında Türkiye’ye “ılımlı İslam” rolü biçenler oldu ama tutmadı.
Washington’dan önce Moskova Büyükelçisiydiniz. Soğuk Savaş döneminde Rusya ve ABD’de peş peşe görev yapmak ilginç olurdu.
– Evet, Soğuk Savaş döneminde biraz acayip olabilirdi. Ben 1998-2002 yılları arasında Moskova’da bulundum. Yeltsin’in son, Putin’in ilk yıllarıydı. Bazıları hâlâ 500 yıllık Osmanlı-Rus tarihinden bakıyor olsalar da bugünkü dünyada dengeler değişti.
Kurtlar Vadisi’nin etkisi
Rusya’da yaşamadığınız zorlukları, 1 Mart tezkeresinin etkisi altında ABD’de yaşıyor olmalısınız.
– 1 Mart tezkeresi Türk-ABD ilişkilerinde yara açmış olaylardan birisi. Etkisi gözüküyor. Sonradan da bazı ufak tefek olaylar yaşandı. “Kurtlar Vadisi Irak” filmi örneğin, Washington’da çok ciddiye alındı. ABD’de “Vietnam sendromu” diye bir psikoloji var. Çok hassaslar. Bu film, ABD kamuoyunu ve yöneticilerini olumsuz etkiledi.
Irak’ı nereye koyuyorsunuz?
– İlk başta negatif algılanmıştır ama ben pozitife koyuyorum. 1 Mart tezkeresinden sonra ABD ile çok yakın işbirliği yaptık. ABD askerlerine giden lojistiğin büyük kısmı Türkiye’den gidiyor. İncirlik kullanılıyor.
Tezkere reddedilince ABD’nin Irak’taki yeni müttefiki olarak Kürtler görülmeye başlanmıştı. Bu ne ölçüde doğrulandı? ABD, geçen üç yılın sonunda Türkiye’yi gözden çıkaramadı.
– ABD’nin Türkiye’yi gözden çıkarması için bir neden yok. Türkiye, bölgesindeki en güçlü ülke. Barış ve istikrar vaat eden, AB yolunda ilerleyen bir ülke. ABD Türkiye’yi niye feda etsin?
Irak’a müdahale yanlıştı
Kuzey Irak’ta Kürtlere devlet kurdurma uğruna Türkiye’den vazgeçmez diyorsunuz?
– Niye vazgeçsin. Hayatta her şey petrol değil ki. Irak, petrol zengini bir ülkeydi ama ABD’nin stratejisi sadece petrole bağlanamaz. Çünkü biz baştan itibaren yanlış olacağını söyledik. Amerikalılar memnun olmadılar ama bugün “haklıymışsınız, sizi daha fazla dinlemeliydik” diyorlar.
3 yılda 3 bin Amerikan askeri, 650 bin Iraklı öldü. Irak iç savaşa sürüklendi.
– ABD’nin bu muhasebeyi kendisinin yapması lazım. Ne kadar başarılı olduğu ortada. Biz askeri müdahalenin bölgenin, Irak’ın hayrına olmayacağını, Türkiye açısından da büyük sıkıntılar getireceğini bilerek zamanında dostlarımızın dikkatine getirdik. Ama “Yapmayın” dedikten sonra ABD savaşa girince müttefikliğin gereği olan yardım ve desteği esirgemedik.
Çuval olayını unutalım
Amerikan kamuoyunda “Kurtlar Vadisi Irak” filminin yol açtığı hassasiyeti aktardınız, Türk askerinin başına Süleymaniye’de çuval geçirilmesi de Türkiye’yi yaraladı.
– Doğru, hepimizi çok derinden yaraladı. Ama çuval hadisesini artık unutmalıyız. Türk -ABD ilişkilerinin geleceği bu talihsiz olaydan daha fazla etkilenmemeli. Washington’da göreve başladığım 2006 başından bu yana ilişkilerde daha samimi bir atmosfer geliştiğini görüyorum.
ABD Başkanı Bush’un yeni Irak politikasının bu hafta açıklanması bekleniyor, Dışişleri eski Bakanı James Baker’in yönetimindeki Irak Çalışma Grubu’nun raporundan ne ölçüde yararlanacak? Türkiye açısından köklü değişiklikler bekleniyor mu?
– Raporu ABD yönetimi tümüyle benimsemiş değil. Buna rağmen Irak’tan çekilmenin hemen söz konusu olmayacağına, hatta Bağdat çevresindeki birliklerin artırılacağına ilişkin tespitlerde Demokratlar da Cumhuriyetçiler gibi düşünüyor. Bush yönetimi Irak’ta başarı kazanmadan çekilmeyeceklerini açıkladı. Zaten işlerin çok kötüye gittiği bir sırada bu bölgenin de hayrına olmaz. İç savaşın eşiğine gelmiş bir ülkeden aniden çekilmek felaket olur. Türkiye’nin de işine gelmez.
Baker raporu ve Kerkük
Kerkük’de 2007’de referandum yapılacak, Baker Komisyonu raporunda Kuzey Irak’ın geleceği ve Kerkük’ün statüsü konusunda Türkiye’yi rahatsız edecek yönler var mı?
– Baker Komisyonu, raporunu yazmadan önce beni de davet etti. Türkiye’yi rahatsız edecek bir şey görmedim. Geneli itibariyle bizim politikalarımızla örtüşen bölümler daha fazla. Kerkük’ün statüsüyle ilgili de bizim görüşlerimize yakın bir değerlendirme yapılmış.
Baker-Hamilton raporunda ortaya konan görüşlerin Bush yönetimince de dikkate alınması, ilgili tüm tarafların çıkarınadır. Bizim arzumuz Kerkük’te bir siyasi çözüme gidilmesidir. Kerkük’te öyle bir özerk statüsü öngörülür ki, Irak’ın bütünlüğü içinde herkesi memnun eder.
Kerkük’ün demokrafisi 2003’ten sonra değiştirildi. Bu şartlarda yapılacak bir referandum hayır getirmez.
Kuzey Irak’ta Kürt devleti
Kuzey Irak’ta fiilen kurulan bir Kürt devletinin yakın gelecekte resmen ilanını bekliyor musunuz? Irak’taki iç savaş ve bölünmenin kaçınılmaz sonucu kuzeyin bağımsızlığı mı olacak?
– Irak’taki çatışma süreci uzar da tam bir iç savaş yaşanırsa ülke parçalanır. Böyle bir durumda Irak’ın herhangi bir bölgesi bağımsızlık ilan eder mi, bugünden bilemeyiz. Türkiye’nin esas politikası ülkenin bütünlüğünün korunmasıdır. Herkes bize bu soruyu soruyor.
Sanki sadece Türkiye’nin derdiymiş gibi… Türkiye’nin böyle bir derdi yok. Kendi sınırlarımızı korur ve bölgesel bir güç olarak da her zaman cazibe merkezi oluruz. Oradaki gelişmeler sadece Türkiye’yi değil, bölgedeki tüm ülkeleri etkiler.
PKK sorunu ve ABD’nin imajı
ABD’de Kongre’de Demokrat ağırlıklı yeni dönem başladı. Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Kaliforniya üyesi ve Ermeni lobisinin desteğine sahip. Türkiye, PKK’ya karşı inisiyatif beklerken Ermeni soykırımıyla ilgili tasarı gündeme alınabilir.
– PKK meselesi Türk kamuoyunun ABD’ye bakış açısında en başta gelen sorun. Beklentimiz PKK’nin Kuzey Irak’taki varlığının tamamen ortadan kaldırılmasıdır. ABD bunu yapmazsa Türkiye kendi güvenliği açısından bütün opsiyonları açık tuttuğunu ilan etmiştir. PKK terörünün bitirilmesi ABD’nin Türkiye’deki imajının düzeltilmesi bakımından da önemli bir dönüm noktası olacak.
Amaç Kandil’e operasyon mu, PKK’nın silahsızlandırılması ve tasfiyesi mi?
– Nihai hedef PKK’nın tasfiyesidir. Terörist örgüt olarak ortadan kalkmasıdır. Bizim Amerikalılara bu örgütün güç kullanmadan da zayıflatılabileceği konusunda tekliflerimiz oldu. Örneğin Kuzey Irak’ta Kürt unsurların yardımı olmasa PKK barınabilir mi? Eğer Irak yönetimi buna engel olamıyorsa, gereken etkinliği ABD’den beklemek hakkımız.
Ermeniler ve Pelosi faktörü
Ermeni tasarısı Kongre’den geçecek mi?
– 1915’te sanki Ermenilere soykırım yapılmış gibi tarihi bir yalanı her fırsatta gündeme getirme çabaları, ABD’de de yıllardır sürüyor. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler içinde Ermeni tezlerini savunan üyeler var. Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi de bu tür girişimlere destek veriyor.
2000 yılında Clinton, sonra da Başkan Bush, tasarının gündeme alınmasını önlediler. Şimdi Bayan Pelosi kendisini bu konuya angaje etmiş bir başkan olduğu için endişemiz arttı.
Fransa’da 2001’de kabul edilen ‘Ermeni soykırımı olmuştur’ şeklinde bir tasarı her an gündeme alınabilir. Dünyada öyle bir algılama oluştu ki, sanki soykırım olmuşçasına bunun inkarını da suç haline getirmeye çalışıyorlar. ABD’de bunu yapmaları kolay değil. Anayasadaki özgürlüklere aykırı olur, herhangi bir fikrin savunulmasını yasayla önlemek. Soykırım tasarısı kaçınılmaz şekilde gündeme gelecek. Ama Başkan Bush imzalamadıkça yasalaşmaz!
Ermeni tasarısının Kongre’den geçmesi Türk-ABD ilişkilerini zedeler.
İzolasyon yerine angajman politikası
ABD’nin, nükleer programını bahane ederek İran’a saldırması bekleniyordu. Ancak Irak’ta kaybetme duygusu Bush yönetimini frenledi… Washington’dan bakınca, bu risk azaldı mı?
– ABD’nin İran’a, Suriye’ye hatta Filistin’in bir kesimine karşı “izolasyon” politikası izlediği dönemde Türkiye daima “angajman” politikası tercih etti. Çünkü biz bölge ülkesiyiz ve komşularımızla iyi ilişkiler kurmak çıkarımızadır.
ABD’nin İran’a ve Suriye’ye karşı izolasyonun doğru olmayacağını dilimizin döndüğünce anlatmaya çalıştık. Biz “angajman” politikası uygularken, 1 Mart 2003 atmosferinin etkisiyle ABD’de “Türkler güvenilir müttefik olmaktan uzaklaşıyorlar” eleştirisi yapıldı. Oysa Türkiye bölgedeki çıkarları açısından bu rolü oynamak zorunda.
Nitekim angajman politikalarının doğruluğu Lübnan savaşında görüldü. ABD’nin de işine gelecek şekilde Suriye ile konuşmak gerektiğinde Ankara devreye girdi. İran için de bu geçerli…
Saddam’ın idamı hayra vesile olmaz
Saddam Hüseyin’in idamı Irak’taki süreci nasıl etkileyecek? İdamın görüntüleri insanlık adına rahatsız ediciydi.
Bir diktatör de olsa, binlerce kişinin ölümünden sorumlu da olsa insanlık değerleri açısından bazı limitlerimiz var. Bir insanın idamının ileride hayırlı bir şeye vesile olacağını düşünmek pek kolay değil. Özellikle Sünni kesimdeki öfke, inşallah Şiilerle daha derin çatışmaya götürmez.
http://www.milliyet.com.tr/2007/01/08/siyaset/asiy.html
Yorumlar kapatıldı.