İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Son kovulmanın öyküsü

Ragip Zarakolu 

Son kovulmanın öyküsü3-4 Aralık tarihleri ilginç olaylara isabet eder. 3 Aralık 1945’de ‘milliyetçi’ Türk gençleri, o zamanın farklı düşünen aydınlarını hedef almıştı yine. Yine tam bir linç havası esiyordu İstanbul sokaklarında. Niyet, ‘Tan’ gazetesinin demokrat yöneticisi Sabiha ve Zekeriya Sertel çiftine katrana bulayıp, kuş tüyleriyle bezeyerek sokaklarda dolaştırmaktı, gazete binasını basıp tahrip ettikten sonra.

Sanki 10 yıl sonra meydana gelecek olan 6-7 Eylül 1955 olaylarının minik bir provasıydı yaşanan. ‘Tan’ gazetesi ile yetinilmedi, bir çok ilerici yayın organının merkezleri, Salah Birsel’inki de dahil kitabevleri basılıp tahrip edildi. O gün mezecilerde 40 yıllık Rus salatasının adı bir günde ‘Amerikan’ salatası oluverdi. Tarihimizin ‘Amerikan’ sayfası, böyle görkemli bir biçimde açılıverdi.

Yine bir 3-4 Aralık gecesi, 1994 yılında, Özgür Gündem, Welat gazeteleri ve Belge yayınlarının bulunduğu binalar bombalandı.

Yine bir 3-4 Aralık gecesi, 1998 yılında Türk-Yunan halkları arasında köprü kurmaya çalışan barış insanı, Yorgo Andreadis ülkeye sokulmayarak sınır dışı edildi.

Aslında devlet içinde de yansımaları olan aşırı milliyetçi faşizan bir çevrenin ilk saldırı hedefi Yorgo Andreadis olmuştu. Bu mahut çevre, Trabzon’da bir gazetede Andreadis’e saldıran bir yazı yayınlattı. Yazan kişi daha sonra yanıltıldığı için özür dileyecekti. Ama Andreadis hedef alınmaya devam edildi, bu kez İstanbul medyasına bazı yazılar yazdırıldı.

Andreadis bu yazılara yanıt verecekti. Aynı zamanda, Açık Radyo’nun, farklı dillerden Anadolu ezgilerine yer veren bir programına katılacaktı. O gün bugün Andreadis, 8 yıldır Türkiye’ye giremiyor.

Yaşar Kemal dahil, seçkin Türkiyeli yazar, sanatçı, aydın ve gazetecilerin Başbakan Erdoğan’a ilettiği imzalar da çözüm dağlamadı. Ama Erdoğan hiç olmazsa iletiye yanıt verme nezaketinde bulundu.

Bu da Avrupa Birliği standartları açısından bir ilerleme sayılabilir!

Yanıtta sadece Andreadis’in girişinin İçişleri Bakanlığı’nca sakıncalı bulunduğu belirtiliyordu.

Daha önce bazı Alman gazeteci ve insan hakları savunucularının girişi de yasaklanmıştı.

Ama Mesut Yılmaz, Almanya ziyaretinde bir jest olarak bu yasakları kaldırtmıştı. Ama iş Andreadis’e gelince, ne AB ne Yunan hükümeti onun durumuyla ilgilenmedi. Arada zaten yeteri kadar sorun vardı. Bir de Andreadis sorunu bela olmasındı başlara.

Bugün Selanik’te Andreadis’in ‘istenmeyen’ adam ilan edilişinin 8. yılı nedeniyle oradaki Karadenizliler Birliği bir toplantı düzenliyor. Ben de katılamayacağım için bir dayanışma mesajı yolladım.

Andreadis, olayı büyütmedi ve uzun zaman bunun Türkiye içinde çözülmesi, haksızlığın giderilmesi, iftiraların geri alınması için bekledi tam 8 yıl.

Görüldüğü gibi ‘milleti sadıka’ ruhu, kuşaklar boyunca devam ediyor. Suçlamalar abuk subuktu, faşizan çevrelerin herkese karşı hep yaptığı şeyler.

Yok Andreadis misyonerlik yapıyormuş, yok Pontus devletini yeniden hortlatmak istiyormuş, hatta hatta PKK ile bağlantılıymış…

Bunların saçmalığını herkes biliyor.

Bu çevrelerin tepkisini çeken şey Karadenizli Rumlar ile Türkler arasında dostluğun gelişmesi idi. Rum kültürünün izlerinin merak uyandırması idi.

Ömer Asan’ın ‘Pontos Kültürü’ kitabı da bu kampanya sırasında boy hedefi oldu ve yasaklandı.

Bütün bu hazırlıklar aslında Trabzon’daki linç girişimlerinin de habercisi idi. Andreadis’i hedef alan çevre, daha sonra hedefi büyütttü. Patrik Barthelameus sistematik olarak taciz edildi. Çevre gezileri bile engellendi. Sağlık araştırmaları, ‘aman kanımızı araştırıyorlar’ paranoyasına neden oldu. Jandarma, aman bölgeye gelen ‘misyonerlere’ karşı dikkatli olun diye tamimler yayınladı. Bölgede araştırma yapan Türk mimarlar, misyoner sanılarak göz altına alındı. Yunanlı bir papaz, dini kıyafetle dolaşamazsın denilerek kibarca (!) otelinde hapsedildi. Gazetecilerin kameraları, kasetleri çalındı. Türk-Yunan gerginliği sırasında öyle bir hava oluştu ki, zavallı ana dili Rumca olan koyu Müslümanlar, ‘artık Rumca’ konuşmayacağız diye açıklamalar yaptılar.

Selanik’teki Kalamaria Lisesi öğrencileri Trabzon’da son derece dostça ağırlanmıştı. Trabzonlu öğrencilerin Selanik’i ziyareti ise Ankara tarafından son anda engellendi, ziyaret edeceklerse Ankara’daki bir liseyi ziyaret etsinler denildi.

Rumca konuşan Türklerle, Yunanca konuşan Pontos kökenlilerin birlikte türkü söylemesi, kemençe çalması, horon tepmesi bir panik havası yarattı.

Hatta Türk ve Yunanlı diplomatlar, ‘yahu bu Karadenizliler her yerde dert!’ muhabbeti bile yaptı. İki ülkede de mafya, haydutluk, silah düşkünlüğü, kavgacılık, müteahhitlik onlarda!

Zaten Pontoslunun Türkçesi Karadenizli idi. Ve aslında bu kavram milli değildi, farklı milli aidiyetleri kapsardı. Ama kime dert!

Ama Yunan milliyetçisi için O, Elendir safkan, Türk milliyetçisi için ise saf kan Türk.

Zaten Yunanistan için Makaedonya diye bir yer yoktur, orası Yunandır ve Yunan kalacaktır.

Biz de de Pontos diye bir yer yoktur.

Aslında Pontos, Deniz demektir, Deniz, Büyük Deniz, yani Karadeniz! Bunlar bu kafayla Anadolu’yu da yasaklarlar. Bunu yapmak isteyen envai çeşit eski-yeni farklı milliyetçi de var zaten!

Sonuçta kabak gerçek bir halk adamı olan Andreadis’e patladı.

Çünkü o en tehlikeli işi yapıyordu. Halkları barıştırıyordu.

Ege’de Foçalı ile, Yunanistan’daki Foçalı ile dostluk köprüsü kuruyordu. Giritlileri, Bursalıları buluşturuyordu. Derdi sadece Karadeniz ile de sınırlı değildi.

Andreadis, Yunanistan’da da oranın faşistleri, milliyetçileri, saf kancıları tarafından sevilmedi. Hatta ‘Türk casusu’ diye tanımlandığı bile oldu. Be adam sana mı kalmış, iki halkı birlikte sevmek, iş adamı isen iş adamlığını yap.

Bu köprü ancak iki devletin icazetli entelleri tarafından, sanal olarak kurulur kurulacaksa, bir teatral gösteri olarak…

İki devlet de senin spontane halk diplomasisini sevmedi.

Sana ne be adam sana mı kalmış halkların dostluğu!

Sana zor ayak bastırırlar bu topraklara. Sahte gevezelikler yapsan işin kolaydı. Sen iki halkın sıradan insanlarını birbirine tanıtıp, sevdirdin ya bu en büyük tehlike.

(Not: Andreadis, ülkeden kovulmasını ve kendisiyle yapılan dayanışmaları kitaplaştırdı: ‘İstenmeyen Adam / Persona Non Grata’. Belge Kitap Kulübü’nden ya da İdefiks gibi internet kitap dağıtım edinebilirsiniz.)

http://www.gundemimiz.com/haber.asp?HaberId=25815 

Yorumlar kapatıldı.