AB’nin Kıbrıs Rum kesimi ve Atina’nın esiri olması, Türkiye’nin üyelik umudunun yanı sıra Avrupa için de tarihi bir fırsatı yok edecek
AB dışişleri bakanlarının bu hafta aldığı Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin bir bölümünü durdurma kararı, muhtemelen mevcut koşullar altında beklenebilecek yanıtların en az acımasız olanıydı. Burada ‘mevcut koşullar’la kastedilen, Türkiye’nin Güney Kıbrıs’la ticaret yapmayı reddetmesiyle, bazı dargörüşlü uygulamalarını düzeltme konusunda yavaş davranmasını eleştiren bir rapor.
Bunlar tabii ki de gerçek sorular. Fakat, Türkiye’yle müzakerelerin ele alınış biçimi, sorunu müzakerelerin koşullarının değil de, Müslüman bir ülkeyi esasında Hıristiyan olan bir gruba kabul etmeye karşı artan muhalefetin yarattığına dair yerinde bir şüpheye yol açtı. Tüm bunlardan dolayı incinmek Türkiye’nin en doğal hakkı. Türkiye’nin AB’ye üyelik başvurusu iyi niyetle yapılmıştı ve Avrupa liderleri bu başvuruyu bir dizi zirve sonrasında kabul etmişti. Ve Türkiye öne sürülen koşullar konusunda da büyük atılımlar gerçekleştirdi.
Kıbrıs’ın üyeliği vahim bir hataydı
Kimse bu koşulların önemli engeller yaratmayı sürdürmediğini söylemiyor. Kıbrıs’ı BM’nin birleşme planına onay vermeden önce üyeliğe kabul ederek vahim bir hata yaptıktan sonra, AB şimdi belirli bir gündemin peşine düşen ve istediğini almak için müzakereleri veto etme gücüne sahip olan bir üye yüzünden engelleniyor.
Kıbrıs, Türkiye’nin adayla ticaret yapması için bütün limanlarını açmasını talep ediyor. Türkiye’yse kendisine önceden söz verildiği gibi,
bunu ancak Kuzey Kıbrıs üzerindeki tecridin kaldırılması yönünde adımlar atıldığı zaman yapacağını söylüyor. Türkiye’nin pazarlık kozundan karşılığında hiçbir şey almadan vazgeçmesi, AB’nin zaten iyi
niyetle istemediğinden şüphelendiği bir anlaşmaya varmak için Kıbrıslı Türklere ihanet etmesi anlamına gelecektir.
Lefkoşa ve Atina’nın da zararına
Bu bir çıkmaz, ancak aşılması imkânsız bir çıkmaz değil. AB liderlerinin bu hafta Helsinki’de buluştukları zaman yapmaları gereken ilk şey, Türkiye’nin nihai üyeliğini istediklerini ve ülkeye bu talebine ulaşması için yardım edeceklerini tekrarlamak. Avrupa’nın samimiyeti konusunda şüpheler var oldukça hiçbir konuda ilerleme kaydedilemez.
AB liderlerinin ikinci göreviyse, Kıbrıs’ta çözüm sağlanması için gerçek ve birlikte planlanmış bir çaba harcamak. AB’nin önde gelen üyeleri, hem Atina’ya hem de Lefkoşa’ya, tüm birliğin bu ‘kişisel’ çıkarın tutsağı olmasını kabul etmeyeceklerini açıkça anlatmalı.
Kuzey Kıbrıs’la bir anlaşma yapılması veya malların tazmin edilmesi umudunun sürekli ertelenmesi, ne Atina’nın, ne de Lefkoşa’nın çıkarına. AB, Türkiye’nin üyelik müzakerelerindeki başlıkların sadece bir kısmını askıya alarak ve son tarih vermekten kaçınarak daha fazla görüşme yapılması için kapıyı açık bıraktı. Asıl korku, şu an bir ilerleme kaydedilmemesi halinde, Türkiye’nin üyelik umudunun tüm Avrupa için tarihi bir fırsatı da yanında götürerek yok olması. (Başyazı, 13 Aralık 2006)
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=207297&tarih=14/12/2006
Yorumlar kapatıldı.