İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Papa gitti (2)

Hayrettin Karaman

“Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasına yardımcı olmak” da papanın Türkiye ziyaretinin maksatları arasında sayılmıştı. Bilindiği gibi bu okul din adamı yetiştirmek için açılmış yıllarca bu işi yapmış -lise kısmı da bulunan- bir yüksek okul idi.

1971’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) emriyle kapatılan HRO, Rum azınlığın tek ruhban yetiştiren okuluydu. 8 Haziran 1965 tarih ve 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun bazı maddelerinin 12 Ocak 1971’de Anayasa Mahkemesi’nce iptali üzerine, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 12 Ağustos 1971 tarih ve Özel Öğretim Kurumları 101787 sayılı “gizli” yazısıyla okulun yüksek kısmı, 9 Temmuz 1971’den geçerli olmak üzere kapatılmıştır. Bu tarihten beri Rum cemaati ruhbanını Türkiye’de yetiştirememektedir. Aslında ruhban yetiştirememe şikayeti, HRO üzerinden tartışılmakla birlikte, Türkiye’nin gayrimüslimlerinin genel meselesidir. Mesela Ermenilerin ruhban okulu Tbrevank 1953’te faaliyet göstermeye başlamış, ancak 1968’de kapatılmıştır. Süryanilerin ise hiçbir zaman resmî bir okulları olmamıştır. Katolikler ve Protestanlar ise bu sorunu çok uzun zamandır, ruhban adaylarını yurtdışındaki üniversitelere göndererek çözmektedirler. Yahudi cemaatinin ise bilinen bir talebi yoktur. (Bu konuyu merak edenlerin, TESEV’in talebi üzerine Elçin Macar ve M. Ali Gökaçtı tarafından hazırlanan bir raporu okumaları tasviye edilir).

Türkiye’de yaşayan azınlıkların din adamına ihtiyaçları vardır. Ayrıca patrik ile belli sayıdaki yüksek rütbeli din adamlarının da Türk vatandaşı olmaları mevzuat gereğidir. Durum böyle olunca, ihtiyaç duyulan hristiyan din adamlarını yetiştirmek için bir okula (fakülte veya bölüme) ihtiyaç vardır. İlgililerin bu konuya eğilmeleri, diğer mezheplerin mensuplarıyla da görüşerek hepsinin ihtiyacına cevap verecek bir çare bulmaları kaçınılmazdır. Bu yapıldığı takdirde, kötü niyetli bazı kimselerin bu konuyu istismar etmelerinin de önüne geçilmiş olacaktır.

Şimdi yazdıklarımızı toparlayalım:

Papa Türkiye’ye ne maksatla gelmiş olursa olsun sonuç Türkiye’nin ve Hıristiyanlıktan ziyade İslam’ın lehinde olmuştur.

Papa kendini ve dinini/mezhebini propaganda etmeyi, kutsal görevi bildiği misyonerliği îfa etmeyi birinci amaç edinmiştir, ama Müslüman milletimize bu propaganda ve telkinin önemli bir tesiri olmamıştır; dini bütün olanlara zaten tesir etmesi mümkün değildir, dini gevşek olanlar ise her türlü sapkın, batıl ve ahlak dışı telkine açıktırlar, her gün, her saat bu zehiri almaktadırlar.

Öte yandan hem Türkiye’de hem de dünyada, papa karşısında Türk din görevlilerinin, Hristiyanlık karşısında İslam’ın iyi bir tanıtımı ve bu manada din tebliği gerçekleşmiştir.

Birçok iyi niyetli yazarımız papa ziyaretini oldukça abartılı bir tonda olumsuz değerlendiriyorlar. Papanın ölçülü ve hesaplı jestlerini iyiye yormada aşırılık ne kadar uygun değilse, kötüye yormada aşırılık da o kadar gerçek dışıdır. Papanın, bu ziyaretin etkisi ile Müslüman veya İslam dostu olmasını beklemek safdillik olur. Ama insanlar beyanlarıyla ilzam olunurlar (beyanlar bağlayıcıdır). Bu ziyarette papa, İslam’ın aleyhinde tek kelime konuşmamış, genel ifadelerle de olsa İslam’ın da barış dini olduğunu itiraf etmiş, neoconlarla ittifak içinde olduğu iddia ediliyorsa da Türkiye’de baştan sona sevgi ve barış havariliği yapmıştır. Din, kültür ve medeniyetler arasında çatışmadan değil, ittifaktan söz etmiştir. Müslümanların uyanık olmalarını, hesaplı taktiklere aldanmamalarını istemek başkadır (ve buna katılmamak mümkün değildir), güneşi balçıkla sıvamak başkadır (buna da katılmak mümkün değildir).

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=08.12.2006&y=HayrettinKaraman

Yorumlar kapatıldı.