İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

MERAKSIZ GAZETECİNİN AKTAR(A)MADIKLARI

Yelda
Ve Ermeni Diasporası konuştu yazı dizisini hazırlayan Ece Temelkuran kendini övmede ne kadar bonkör ise bilgi aktarmada o derece tersi bir tutum içinde. Karşısındakileri anlamaya niyetli olmadığı gibi meraklı da değil. Konuşturduğu kişileri dinlemek yerine hep kendisinin bir sonraki hamlesini hesapladığından çok şey kaçırmış. Okuyucuya da aktardığı daha az bilgi, daha çok laf salatası olmuş.
Birkaç örnekte görebileceğimiz gibi, günlerce “gerçek” ve “hakikat” sözcüklerinin içini boşaltmak için olmadık cümleler kuran Türk gazeteci karanlıkta bırakmış gerçekleri. Gerçeği öğrenmek isteyenin, onun görüştüğü kişileri bir de kendisinin bulup konuşması gerekiyor, ki gazetecilerin okuyucuya böyle eziyet etme hakları olmasa gerek. Yazar Denis Donikian, Temelkuran benim söylediklerimi yazmamış diyor. Sinema yönetmeni Serge Avédikian da kendisine cevap yazacak. Şikayetlere bakılacak olursa, Milliyet yazarı insanların söylediklerini yazmaktan çok, söylenenlerden anladığını aktarmış. Üstelik de onlar gerçekten söylenmiş sözlermiş gibi.
Temelkuran’ın aktardığına göre, Denis Donikian gençliğinde “Büyük Ermenistan’ projesi üzerine çalışan, politik olarak çok sert bir örgütün üyesi olduğunu“ söylemiş. Peki bu, politik olarak çok sert örgütün adı ne? Yok, dizide belirtilmiyor.
Meraklıların bilgisine: The Center of Armenian Studies (Ermeni Araştırmaları Merkezi). Ermeni soykırımı gerçeğini Fransız kamuoyuna anlatmayı hedeflemiş bu merkeze Denis Donikian 1960’da katılmış. Merkezin kayda değer özelliği, Fransa’da 24 Nisan’ı anma etkinlikleri düzenleyen ilk kuruluş olması. 1965’te Donikian örgütü faşizan bulduğu için terketmiş.
”Uzun uzun konuşuyordu, 1915 üzerine tartışmaların yapıldığı bir internet sitesinin kurucusu ve şair Denis Donikyan” diyor bizim gazeteci. Peki hangi site bu? Yazmıyor, okuyucuyu bilgilendirmiyor, belki kendisi de bilmiyor.
Merak edecek olanlara internet sitesinin adresi: www.yevrobatsi.org
Fransa’ya göçmüş bir Ermeni neden Anadolulu dedesinin heybesine çok para ödeyerek ancak sahip olur? Bu noktalarda durmayı hiç sevmiyor Temelkuran. Arto Kilimli’nin üzerinde Ermenice “Kilimliyan” yazan ‘yüz yıllık kilimin hikâyesi’ni yazısında, yarın bu sayfada, az sonra! gazeteciliğiyle kullanıyor ama yarın oluyor, siz bu heybenin nasıl el değiştirdiğini yine öğrenemiyorsunuz. Hikayeyi anlattırmıyor! Oysa Kilimli anlatmaya çalışıyor: “Ben bunu çok para vererek satın almak zorunda kaldım. Öyle olmasaydı keşke”. Hızlı gazetecimiz hiç bunlara takılmıyor; merak etmemiş, sormamış, öğrendiyse de okuyucudan saklamış.
On kere sözünü ettiği ASALA’nın açılımını bile vermemiş.
Meraklılarına: Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu.
“Diasporadakilerin, ‘annelerinin sürgünlüğünü yaşadığını, annelerinin hikâyelerinin de çocukluklarının hikâyeleri’ olduğunu söyledim. Şaşırdı Donikyan ve ‘Evet, doğru’ diyerek devam etti. Sonra o bu yeni bakış açısı ışığında bakmaya başladı kendine, geçmişine, yazdıklarına. Donikyan ona söylediklerim üzerine düşünüyordu hâlâ. Donikyan sarsıldı ve itiraf etti. Donikyan fazla hızlı ilerlemeye başlıyor. Üstelik sorularla onu getirdiğim noktada da durmuyor, devam ediyor”…
Daha önce Taner Akçam’ın Vahakn Dadrian’ı anlatırken yaptığı gibi, burada da bizimki Ermenilere bir akıl veriyor, herkes o akla bayılıyor ve o andan itibaren bizimkinin ardından gitmeye başlıyorlar! Bizimkilerin saygısız fantazilerini, hayali dehalarını bir kenara koyup bir de “öfkeli adamları” dinleyelim.
Görüştüğü Ermenilerden “öfkeli adamlar” diye söz eden Temelkuran öfkenin nedenini yazmıyor. Enazından Donikian açıklamış ona bunu, üstelik de kendisini örnek göstererek. O, Türklerin genozid hakkında yazılmış kitapları okumamasına öfke duyuyor. Temelkuran’a ve yanındaki genç Türk kadına da soruvermiş, peki siz okudunuz mu diye. Ece Temelkuran ve Kadriye Ramazanoğlu, yasak olduğu için okumadıklarını söylemişler.
Bunlar yazı dizisine giremiyor tabii. Kendisinin de okumadığını yazmak zor gelebilir, anladık ama röportaj yaptığın kişinin öfkesinin neye yönelik olduğunu niye hasıraltı ediyorsun.
Yasak olduğunu zannetikleri kitapları okumayan bu iki Türk kadınından Ramazanoğlu, ODTÜ araştırma görevlisi olarak 2000 yılında anti-Amerikan bir bildiriye imza atmış: ‘komşumuz Irak’ı işgal etmiş bulunan emperyalist işgalcilerle aynı safta kanı dökülecek bir tek Mehmetçiğimizin dahi bulunmadığını’… 2005’te ise Fransa’da doktora öğrencisi kimliğiyle (Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales) “Türkiye’de demokratik sürecin devamlılığı, medeni haklar ittihatle korunursa sağlanır” mesajı veren bir bildiriyi imzalamış. (www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=5&ArsivAnaID=29189 )
İnternette görülen, en son bu yıl Türkiye’den biri olarak imzaladığı metin yılın antisemit metni: “İsrail’i suçluyorum; Amerika Birleşik Devletleri’ni suçluyorum“… (http://forum.cydd.org.tr/forum_posts.asp?TID=3290)
Kitap okumuyorlar, merak etmiyorlar ve başkalarını suçluyorlar.

Yorumlar kapatıldı.