İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kerem ke Mıgırdiç Axparîk!

Şeyhmus Diken – Günün Doğusu

Lele kurban zor gelir Buralardan giden zor gelir…

Kerem ke Mıgırdiç Axparîk!*

Tespih! Çekilirken, ya da Diyarbekir usûlü elde, tur attırılırken hoştur da! İpi kopup her bir tanesi bir yana dağılınca toplanması güçtür. Toparlansa bile aynı düzen içinde yeniden ilk hâli gibi, şekle girmesi zor iştir vesselam. İmkânsızdır.

512 sayfalık kitabı, Mıgırdiç Margosyan’ın ‘Tespih Taneleri’ni** okuyup bitirdiğimde evveli emir bunları düşündüm.

Kitabı okuduğum günlerde belki beşinci kez Iraklı Kürt Yönetmen Behman Gobadi’nin ‘De-ma Hespen Serxwes’ Sarhoş Atlar Zamanı filmini bir kez daha izlemiş oldum. Filmin bir sahnesinde bedensel özürlü ve hasta Madi’ye, abisi ve kız kardeşi yutması için bir hap verir. Ardından da su yerine tükürüğü ile hapı yutmasını söylerler. Söylemekle kalmaz uygulaması için de yutkunarak “Madi eva bike” der yutkunma tarifi yaparlar. Nedense bu sahne ile kitaptaki ‘Kafle’ zamanının çocuk diliyle anlatılışı beni ziyadesiyle etkiledi. “Diran, anamın kucağında meme emidi. Öbır kardaşım Bedrus anamın eteğini tutidi. Ben onlardan böyügtım. Anama, ‘Mama dzarav im’ (anne susadım) diyidim. Su istidım. Anam da bahan ‘Tukıt gılle’ (Tükürüğünü yut) diyidi. Ben de anamın sözıni dinlidım. Tükürügımi yutidım ki susuzlığım geçsin…”

BİR DOLU FOTOĞRAF KARESİ
Kimi kitaplar vardır ki; daha kitabı elinize aldığınızda, ya da kapağına ve ismine baktığınızda size, el eder. Benimle tanış, buluş der. Tespih Taneleri sayısı çok az olan bu tip kitaplardan. Kapağında bir fotoğraf var. Mıgırdiç Margosyan’ın babası Dişçi Sarkis, namı diğer dişçi Ali elinde aleti ile ayakta. Dişçi koltuğunda ise hemşehrisi taşçı Mıgırdiç, namı diğer Zıfkar ya da bir başka adıyla “Maraşal” oturmuş, tedavi görüyor.

Fotoğrafın görünmeyen tarafında ise Dişçi Sarkis ile yine Maraşal var. Sarkis Şişli’de, Maraşal Diyarbakır’da, Maraşalın oğlu Samo (Sami Hazinses), Kadıköy’de Ermeni mezarlığında, Dayı Demirci Ghaço ise ABD’de New Jersey’de yatıyor.

İşte tespihin taneleri…

Aslında belki de kitabın bizatihi kendisi, hiç çekilmemiş, çekilmediği için de doğal olarak hiçbir albümde yer almamış bir dolu fotoğraf karesi zenginliğinde. Elbette kitap anı-roman. Ama ondan öte filmi çekilecek ve her karesi zi-hinlerdeki boşluğu dolduracak önemde bir filmografik kitap.

Yetim olmadığı halde anadilini öğrenmek üzere İstanbul’a, yetimhaneye, Şişli Karagöz-yan Ermeni Yetimhanesine, bileti gönülsüz olarak kesilen Diyarbekirli bir Ermeni çocuğun hikâyesi. “İstanbul’a gidin. Ana lisanızi öğrenin.

Adam olın…” Anadili öğrenmenin ancak yaban ellerde mümkün olacağı gerçeği. Bir başka açıdan da adam olmanın ancak anadili öğrenmekle mümkün olacağının vurgusunun ısrarı.

İnsan Mıgırdiç Margosyan’la tanışıp konuştuktan sonra anlayabiliyor anadille muhabbetin manasını.

1940’LI YILLARA DAİR HİKÂYELER
Baba Sarkis bir kılıç artığıdır. Heredan’da başlayan hayatı, kırım zamanı dört yaşında iken “Kafle”den kurtulup Siverek’te ağaların elinde sünnet ettirilip, Ali adını alarak hizmete koşturulup bir dolu işe girip çıkarak sonra Diyarbe-kir’de son bulan / bulduğu varsayılan bir seren-camın öyküsü.

Baba Sarkis o denli dile ve yurda duyarlı ki; soyadı kanunu çıkıyor. Şimdilerde İstanbul’da yaşayan Aydın Kılıççı’nın babası o tarihlerde Di-yarbekir’de nüfus müdürü. Dişçi Sarkis ısrarla ‘Margos’ soyadını almak istiyor. Müdür “Vazgeç, gel sana başka bir soyadı verelim” diyor. Baba Sarkis’in bu inatlaşması beş yıl sürüyor. Sarkis de, aile de soyadsız kalıyor. Sonra bir gün müdürün dişi ağrıyınca, dişinin çekilmesi ‘pahasına’ aile Margos soyadına sahip oluyor.

“Hele gelin. Hep barabar sayağh bağağh Di-yarbekir’de kaç ğhane Heredanli, kaç ğhane Liceli, kaç ğhane Egılli, kaç ğhane Piranli Hay var?” Baba Sarkis’in “hep barabar” diyerek etrafındaki, kendinden insanlara, böylesine ciddi ve önemli bir işte sayım görevini yüklediği bir öneriyle mecliste bulunanlar hep beraber, zi-hinleriyle Diyarbekir küçelerinde gezinerek, hane hane Ermeni Evlerini saymaya ve bu evlerde yaşayan Ermenilerin nereli; ana, baba, ço-luk-çocuk kaç nüfus olduklarını tespit etmeye çalışmasının eldeki bir tespihin birkaç tur attırılarak oluşturulmuş 1940’h yıllara dair hikâyesinin ironisi…

Kürtçenin, Ermenicenin, Türkçenin Diyarbekir ağzının, damak ve zihin tadında kullanıldığı ve bugünlerde çokça ihtiyacını duyduğumuz ‘Hemşehri’ bir kitap olmuş Mıgırdiç Margosyan’ın anı romanı, Tespih Taneleri.

Eski, bin yıllardan kalma bazalt bir Diyarbekir evinin genişçe bir odasında ortaya kurulan büyükçe bir mangalın köz ateşi kuşatmasında bir kış gecesi baş köşede oturan ev sahibi Ermeni Dişçi Sarkis’in elindeki tespihle tane tane şehirde kaç Ermeni kaldığı günlerden bu günlere geldik sevgili Margos Axparik (Ağabey).

Sahi! Keke Margosyan, hade gel sayax tespih bu defa benim elimde olsun kaç tene Diyarbekirli kaldix bu binler yıllık memlekette. * Kerem ke Mıgırdiç Axparik : Buyur Mıgırdiç Ağabey. ** Tespih Taneleri. Mıgırdiç Margosyan. Araş Yayınları. 2006.

http://www.birgun.net/bolum-73-yazar-131.html

Yorumlar kapatıldı.