İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hristiyan Birliği

Hüseyin Hatemi

Hristiyan Kiliseleri’nin yakınlaşması, bizi endişelendirmez, sevindirdir. Papa’yı uğurladıktan sonra bu güzel belde inşaallah Şi’î-sünnî yaklaşması yolunda atılan yeni bir ileri adıma da sahne olur. “Bunlar bize saldırmak için birleşiyorlar” gibi zehir hafiyeliklere itibar etmemek gerekir. Paranoyaya kapılmaya da hiç gerek yoktur. Kur’an-ı Kerim, “silm”i üstün tutmamızı emreder. Biz Makyavelistler değil, elhamdulillâh Muhammedîleriz. Kur’an-ı Kerîm, “Meryem’i ve oğlunu âlemlere âyet kıldık. Şüphesiz sizin bu ümmetiniz tek ümmettir. (Allah hristiyaların da müslümanların da Rabidir.) Ben de Rabbinizim. Beni Rabb bilin ve bana bağlanın!” buyurmuyor mu?

11 Mayıs 330’da İstanbul “Yeni Roma” adı ile Hristiyan Roma İmparatorluğu’nun payitahtı oldu. 395’de imparatorluk Doğu ve Batı Roma olarak bölündü. 476 da Batı Roma İmparatorluğu ortadan kalktı. Batı Kilisesi’nin sürekli bir imparatorluk desteğine sahip olabilmesi için dört yüz yıl kadar bir süre geçti. Bu arada İstanbul Patrikhanesi “Yeni Roma” ruhanî makamı olarak birinci sırada olması gerektiğini ileri sürmeye başladı. Roma ile İstanbul arasındaki görüş farklılıkları da belirginleşti. Nihayet 16 Temmuz, 1054 de Roma’dan gelen ve bu ayrılıkları giderme amacını güden heyet; anlaşma sağlanamayınca, Ayasofya’da Afaroz fermanını kaleme alarak İstanbul’u terketti. Bütün “Bizans Kilisesi” afaroz edilmiş değildi. Fakat başta Patrik Kerularios olmak üzere, uyuşmazlıkta sorumlu sayılan bazı ruhaniler afaroz edildi. Ardından da Bizans Kilisesi’nin afaroznamesi geldi. Istanbul’un 1204 de “Latinler” eline geçmesi aranın büsbütün açılmasına sebep oldu.

20. yüzyılda Hristiyanlar arasında yakınlaşmayı sağlamak amacı ile ve önceleri Katolik Kilisesi’nin uzak durduğu bir “ökümenik hareket” ortaya çıktı. Katolik Kilisesi’nin bu hareket içinde yer alması ikinci Vatikan Konsili ile gerçekleşti. Papa 23. Jan’dan sonra Papa 6. Paul ve Patrik Atenagoras döneminde, Papa ve Patrik 7.12.1965 de karşılıklı olarak 1054 “afarozu”nu kaldırdılar. Vefat etmiş olan önceki Papa 2. Jan Pol (Johanes Paulus) ve halen “ökümenik Patrik” sayılan Bartholomeos da Ortodoks-Katolik yakınlaşması için çok gayret sarfettiler.

Papa Benedekt’in de İstanbul’a gelişi bu sürecin devamı ve yeni bir adım atılması demektir. Yukarıda da değindiğim gibi; Hristiyan birliği, biz müslümanları ancak sevindirir. İkinci Vatikan Konsili’nden sonra Katolikler ve Ortodokslar “bize sevgide en yakın” konumlarına tekrar döndüler. (Maide, 5/82). Hele İstanbul Patrikhanesi’nin öncülüğünde başlatılan İslâm’a yakınlaşma ve dostluk hareketi” bizden de karşılık görmesi gerekirken, biz Ruhban Okulu’nu kapatma, ekümenlik patrik unvanına itiraz etme, Sultan Hamid’in fermanı ile Patrikhane adına tescilli Büyükada Yetimhanesi’ne el koyma yolunu seçtik. İkinci Vatikan Konsili’ne de cevabımız o zamana kadar dokunmadığımız Katolik vakıflarını; tüzel kişilikleri olmadığı gerekçesi ile yok saymak ve zabtetmek oldu. Belki de bu tutumumuz Papa’nın; Türkiye’nin AB’ye girmesine karşı olmasına yol açtı. Şimdi de güzel davranışa çok daha güzeli ile karşılık vereceğimiz yerde, Papa’nın İstanbul’a ayak basmamasını istiyoruz. Almanya’da bayram namazı kılmaları için müslüman Türkler’e bazı Kiliselerin tahsis edildiğine şahit olanlarımız vardır. Biz ne yapıyoruz?

Cami olmaktan çıkarılmış Ayasofya’da Papa’nın bir-iki cümle dua okumasını asla kabul etmiyoruz. Niçin? Bazı ulemâya göre, Papa orada söz gelimi bir Sübhanallah (Haleluyya) dese, sihirli değnek dokunmuş gibi, Ayasofya Kiliseye dönüşür, Fener de Vatikan olurmuş! Esasen Papa bunun için geliyormuş! (Belki de el-iyazü billah, ikinci Haleluyyayı da telâffuz ederse Ruhban Okulu açılır, hele üçüncüsünde ne olur, düşünmek bile istemem!)

Ayıptır ey arslanlar, kendimizi, Devletimizi böyle gülünç bir duruma düşürmeyelim. Sultan Hamîd Merhum, ceddi Fatih’in ahlâkını izler, meselâ Heybeliada’da depremden harap olmuş bir Kilisenin onarımı için kendi kesesinden bağış yapardı. O, bu hayırlarla birlikte Rabbi’nin huzuruna gitti. Bizler “müslüman olmayan teb’aya zulmedenin hasmı (savcı), Din Günü’nde benim ve ben husumetimi bırakmam, güderim” buyuran Yüce Sevgili’yi Papa’ya tanıtamıyor, sonra da kendi sorumluluğumuzu unutarak sadece Papaya hücum ediyoruz. Uyanma zamanı henüz gelmedi mi?

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=27.11.2006&y=HuseyinHatemi

Yorumlar kapatıldı.