İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bu Papa her ay gelsin diyeceğim ama…

Kürşat Bumin

Papa 16. Benedictus’un bizi epeyce mahçup ettiği muhakkak… Ziyaretini iptal ettirmek için mitingler düzenleyip Ayasofya’da aleyhine –dünya medyasına “son dakika” haberi olarak giren– sloganlar attığımız resmi misafir yaptığı jestlerle bizi o derece mahçup etti ki kendisini neredeyse “Önümüzdeki ay da bekleriz” diyerek uğurladık.

Bir Papa daha ne yapabilir? Ankara’ya ayak basar basmaz “Türkiye’nin yeri AB’dir” diyen o; Anıtkabir’i ziyaret edip “Yurtta Sulh Dünyada Sulh” diyen o; Efes’te hacı olurken Türk bayrağı taşıyıp halka Türkçe hitabeden o; akşam yemeğinde sofrada “Türk yemekleri” görmek isteyen o; Ayasofya’da elini kımıldatmazken Sultanahmet Camii’nde kıyama duran o; ve de tabii Türkiye’den ayrılmadan sarfettiği şu sözler: “Kalbimin yarısı İstanbul’da kaldı.”

Bir Papa daha ne yapabilir? Neredeyse sadece “sünnet olması” eksik kaldı…

16. Beredictus’un beklenmeyen ve şaşırtıcı bir biçimde “halkla ilişkiler” işinde selefinden daha başarılı çıktığı muhakkak… Sıraladığımz jestler Papa’nın birkaç ay önce Müslümanları rahatsız eden sözlerini de unutturmuşa-affettirmişe benziyor. İstanbul Müftüsü’nün şu sözleri bunun bir delili olsa gerek: “Dua etmesi sözlü özürden daha değerledir.”

Ankara’ya indiğinde ülkeye hakim olan elektrikli hava üç gün içinde yerini ancak eski bir dostun uğurlanmasında karşılaşılan bir iklime terketti… Çok iyi oldu tabii ki; dünya medyasının Papa’ya yönelmiş tek bir taşı bile kaydedemediği başarılı bir ziyaret var önümüzde.

Haberlere bakacak olursak, İstanbullular Papa’yı “alkış ve sevgi gösterileriyle” uğurlamış. Bu bilgi beni ister istemez gülümsetti doğrusu. Aksilik olsun diye söylemiyorum ama İstanbulluların ziyaretin “uğurlama” faslında sergiledikleri bu sevgi ve sevinçte bana göre, günlerdir çekilen “trafik çilesi”nin nihayet son bulmasının büyük payı vardır…

Tamam, İstanbul’un kaderi böyle çizilmiştir; şehre ne zaman önemli bir kişi ayak basacak olsa İstanbullular hemen o an unutuluverir… İstanbullunun işe, eve, okula, çarşı pazara gidip gelme gereksinimi hemen o saat şehir hayatından ihraç edilir. Ama –benim hatırladığım kadarıyla- İstanbulluların Papa’nın ziyaretinde çektikleri eziyet eskileriyle kıyaslandığında yüz kere daha beter oldu.

Görülmemiş, “medeni ülkeler”de eşine asla rastlanmayan bir uygulamadır bu. Sanırsınız ki milleti Papa’ya düşman etmek için özellikle belirlenmiş bir uygulama. (Söylemesi ayıp ama ben bu birkaç gün içinde Papa’dan hiç de iyi sözlerle söz etmeyen – “İslam ve şiddet” gibi ağır konular yüzünden değil tabii ki- onlarca insanla karşılaştım.

(Olan oldu, gelip geçti ama arkada bıraktığımız üç gün içinde İstanbulluların neler çektiğini birilerinin münasip bir dille Papa’ya anlatması lazım. İstanbulluların canını bu derece sıkan “diyalog” ziyaretlerini bundan sonra, hiç değilse şehirdeki “metro ağı”nın tamamlanmasına kadar (yani asla!) tekrarlamaması gerektiği hatırlatmasıyla..)

İstanbul gibi milyonlarca insanın sabahtan akşama kilometrelerce yol katetmek mecburuyetinde olduğu bir şehirde “sıkıyönetim” benzeri bir “önlem paketi”ni uygulamaya kimsenin hakkı yoktur. Meydanlar, caddeler, yollar kapanmış, kara ve deniz toplu ulaşım araçları seferden kaldırılmış, otomobiller açık bırakılan yollarda kilitlenmiş, şehir halkı tabana kuvvet yollara düşmüş, kritik sokaklarda insanlar evlerine ulaşamaz hale gelmiş… Bu derece kaba, otoriter, hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı bir uygulamayı devreye sokmak bu devirde herhalde ancak İstanbul’da mümkündür…

Bir de üstüne üstlük İstanbul Emniyet Müdürü’nün alınan güvenlik önlemlerine ilişkin şu değerlendirmesi: “Her yerde, her ülkede böyle misafirler geldiği zaman güvenlik açısından bu tedbirler alınır.”(!) Celalettin Cerrah, sanki başka bir şehirde yaşıyormuş gibi İstanbulluların tepkisine ilişkin de şöyle diyor: “İstanbul halkına teşekkür ediyorum. Çok duyarlılar, bize yardımcı oluyorlar. Misafirimizin önemini biliyorlar.”(!)

Söylenecek sözler midir bunlar? Nerede, dünyanın hangi ülkesinde Papa ya da bir “seküler papa” geliyor diye benzer önlemler alınıyor? İstanbul halkının “duyarlı” olduğu da nereden çıkarıldı? “Yardımcı” olduklarına nasıl karar verildi?

Papa’nın İstanbul ziyareti dolayasıyla alınan önlemlerin bir adım ötesi “sokağa çıkma yasağı ilanı”dır. Gelecek ziyarette onu da bekleriz…

İstanbullular (da) çok sabırlı çoook… Böyle millet kolay bulunmaz, kıymetini bilmek lazım…

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=02.12.2006&y=KursatBumin

Yorumlar kapatıldı.