İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hangi Orhan Pamuk doğru? (4)

Yeni Çağ

Orhan Pamuk, Nobel’i verenlerin dediği gibi, gerçekten “… kentinin (İstanbul’un) melankolik ruhunun izlerini sürerken, kültürlerin birbiriyle çatışması ve örülmesini gösteren yeni simgeler bulan…” mıdır?

Etyen Mahçupyan’la aynı gazetede yazan, kusura bakmasın, kendisini bu yazısı vesilesiyle fark ettiğim Dr. Selim Hancıoğlu Nobelcilerin dediklerinin doğru olup olmadığını bir bir inceliyor. Dr. Hancıoğlu’nun, tenkidî makalesi dün verdiğim Etyen Mahçupyan’ın yazısıyla taban tabana zıt:
“…. Edward Said’in, ’Oryantalizm, Batı tarafından zayıf olduğu için Doğu’ya empoze edilen bir doktrindir. Batı bu hareketi ile Doğu’yu kendi içinde eritmek ve aradaki farkları kaldırmak istemektedir.” (Edward Said, Oryantalizm (Doğubilim), Sömürgeciliğin Keşif Kolu, Tercüme eden: Nezih Uzel, Pınar Yay., İst. 1982, s. 7) ifadesi, Batı’nın Doğu’ya hükmetmesi konusunda, askerî veya zorlayıcı bir politika dışındaki seçeneklerine işaret etmesi bakımından önem taşımaktadır. Özellikle “Doğu’yu kendi içinde eritmek ve farkları kaldırmak” teması, Batı’nın Doğu’ya, bilhassa da Müslüman dünyaya yönelik bütün tavırlarında ve kararlarında ortaya çıkan bir temel hareket noktası olmuştur. Batı’da önemli sosyal, kültürel ve psikolojik sorunların, hiç zaman kaybedilmeden doğrudan Türk toplumuna ithali, insanımızın hiç de yaşamadığı ve tamamen yabancısı olduğu kavramların bir anda etrafımızı sarıp sarmalaması, derin felsefî, dinî ve psikolojik boşluklar, sahte arayışlar, uydurma devâlar, asla yaşamadığımız ve tabiî bir süreçte ortaya çıkmamış olgu ve durumların neticesinde gerçekleşmektedir.
Batı beyniyle düşünen Türk yazar ve şairlerin ’XVIII. yüzyıl şairi Nedim’de homoseksüellik’, ’Osmanlı şiirinde cinsellik’, ’Doğu’da kadın’, ’Doğu’da ensest ilişkiler’gibi konuların tercih sebebi de ’farkları kaldırmak ve Doğu’yu Batı’nın gövdesinde eritmek’tir. Batı’da yaşanan her bunalımı Doğu’da da var etmek, kurgulamak ve böylece kendi sorununa bütün dünyayı ortak etmek, farklı bir kültürel yayılma metodu olarak görünmektedir. Böylece, kendi toprağına ait meseleleri, öz değerlerini, halkının inanç, yaşantı tarzı ve kabullerini asla tanımayan bir araştırmacının, metot ve zihniyet bakımından ’yabancılaşması’, -yeni bir kavramla- ’yerli oryantalist’ olması kaçınılmaz hale gelmektedir. Sorunların menşeini değil, Batı’da algılanış biçimini ve önemsenme derecesini ölçüt kabul eden zihniyet, kısa zamanda Avrupa Birliği, Batılı kadın kuruluşları ve sivil toplum kurumları gibi teşvik, destek ve finans kaynaklarının ’önemsediği’ konulara yönelecektir. Ülkemizde çok önemli olan bazı sorunların ancak Batı’da değer kazandığı zamanlarda ele alınması, bu anlamda dikkat çekicidir. Bu algılama biçimi, Avrupa Birliği sürecinde daha da yaygınlaşacak ve zamanla “ortak sorunlar” adı altında Batı’nın ana gündemine eklemlenmiş bir Türkiye ve Türk insanı inşâ edilecektir. Oysa insanlığın ortak sorunlarına duyarsız kalmamakla birlikte, önce bölgesel sorunlarla ve ülkenin ana gündemindeki konularla ilgilenmek çok daha gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.
İçinde yaşadığı toplumu, ancak bir yabancının tanıyabileceği kadar anlayan ve ortak toplumsal kabulleri birer ritüel olarak gören bazı Türk entelektüellerin, bu anlamda toplumu ancak tanıdıkları kadar yorumlayabilmelerine
de şaşmamak gerekir! Son günlerde isminden bir vesile ile söz ettiren Orhan Pamuk’un Kar romanında buna örnek olacak birçok ilginç bölüm var. “ (” Kahramanlığı hak edebilmek! “ Zaman, 14 Ekim 2006.)
Dr. Selim Hancıoğlu, fikirlerini ilmin imbiğinden geçiriyor. Yazdıklarını çok önemsedim. Biz de ” farklı “ ve ” sivri “ kelimelerle çok daha açık aynı şeyleri söylemiyor muyuz?!
Bugün meseleyi bitiririm diye düşündüm ama bitmedi. Dr. Selim Hancıoğlu, Orhan Pamuk’un ” Kar “ romanından hareketle Orhan’ın ” oryantalist fikir yapısını “ ortaya koyuyor. Bu örnekleri de görmeniz gerekir. Yarına…

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yazidetay.asp?AuthorID=82&ArticleID=3217

Yorumlar kapatıldı.