İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni konusunda değişim

Murat Belge

Ermeni kıyımı konusunda bir politika değişikliğine hazırlık yapıldığı, çarşamba günü Milliyet’in manşetiydi. Okudum tabii, dikkatle, ama çok bir şey anlamadım. ‘Politika değişikliği’ni anlatan bir haberde Şükrü Elekdağ adının önemle geçiyor olması, bir değişiklik olmadığının göstergesi olabilir.
Abdullah Gül’ün Milliyet’te yer alan açıklamasının bir kısmı, bir süre önce Başbakan’ın yaptığı ‘ortak tarih komisyonu’ önerisinin tekrarı olduğu için, bunun ‘önemli’, ‘şaşırtıcı’ vb. bir ‘politika değişikliği’ olarak görülmesi için bir neden yok. Bu durumda, gerçekten yeni ve önemli olan, uluslararası bir mahkemeye gitmek oluyor. Haberde bu, Uluslararası Tahkim Mahkemesi (IAC) olarak geçmiş. Gidilmesi gereken merci burası mıdır, yoksa böyle bir yol açıldığında bunun kararını verecek organ başkası mı olmalıdır, bunları bilmiyorum. Böyle konularda kolay anlaşma sağlanabileceğini de sanmıyorum. Ama genel olarak bu konunun uluslararası bir ‘divan’a verilmesi fikri bana uygun ve doğru geliyor.
Bu gibi gelişmelerin ‘su yüzüne çıkması’nda Amerika’daki son seçimin ve Temsilciler Meclisi’nde dengelerin değişmesinin birinci derecede rol oynadığını gazete yazmış, ama yazmasaydı da bunun böyle olduğunu tahmin etmek güç olmazdı. Şimdiye kadar 20’ye yakın ülkenin parlamentosu 1915’te bir ‘soykırım’ uygulandığına dair kararlar veya yasalar çıkardılar. Ama Türkiye her zaman, hepsinden çok ABD’nin bunun benzerini yapmasından korktu, en çok bunu önlemeye çalıştı. Kaç kere ‘oldu, oluyor’ durumlara gelindi ve birkaç kere ‘Başkan müdahalesi’yle böyle bir karar çıkması durduruldu. Ama şimdi, ABD’deki birikimin de benzer yöntemlerle durdurulamayacağı bir noktaya doğru gidiyoruz. Bu konuda gerçekten bir ‘politika değişikliği’ olacaksa, buna yol açan birinci etken de bu olsa gerek.
Her zaman garipsemişimdir, bir parlamentonun, ‘Tarihte şöyle şöyle bir olay oldu’ anlamında bir karar metni çıkarmasını, hele bunu bir ‘yasa’ yapmasını.
Öte yandan, bu konuda Türkiye’nin şimdiye kadarki tavrını düşününce, böyle yasa çıkarılmasına verecek fazla bir cevabınız da kalmıyor. Bu tavır, olayların ‘ke-en-lem-yekûn’ inkârı biçiminde tecelli etmiş şimdiye kadar. Sen kendi tarihinde olmuş bir olayla yüzleşmeyi reddeder, bu tavrı alırsan, bununla ilgisi olanlar (yaşadığımız dünyada herkesin her olayla ilgisi var), ‘Kabul et’ diye sana savaş açmayacağına göre, bu yöntemle bir baskı yapacaklar. Sen bu ‘ke-en-lem-yekûn reddiye’ tavrını sürdürdükçe, gitgide daha az değil, gitgide daha çok sayıda ülke de böyle davranmayı seçecek.
Şimdiye kadar sergilenen ‘Türk tavırları’, yani ‘Mavi Kitap yalandır’, ‘500 bin Türk, 5 bin Ermeni öldü’, ‘Kimse öldürülmedi, yolda soğuk aldı’ vb. dünyanın ‘Bak bu da galiba ciddi bir şey söylüyor’ diyerek Türkiye’nin sesini dinlemesine yol açmadı. Bunun tam tersi oldu (Türk’ün Türk’e propaganda yapma yöntemi dış dünyada etkil olamıyor). Bu durumda, ‘suç’ da tek taraflı büyüyor. ‘Kıyım olmadı’ diye bağırdıkça bu taraf, öbür taraf da, ‘Evet, kıyım olmadı, soykırım oldu’ diye geliyor. Yıllardan beri böyle yürüdü ve bu noktaya geldik.
‘Politika değişikliği’, aslında, yıllar ve yıllar önce yapılacak, daha doğrusu, bu ‘politika’ hiçbir zaman benimsenmeyecekti. Ama o zaman da, bu zaman da, her zaman da, ‘dediği dedik’ yetkililerimiz olmuştur ve onların şaşmaz kararlarıyla şu bulunduğumuz yere gelmişizdir. Bunlar bugün de var. Sonuçta başa çıkması en çetin olan güçlükler, bizim kendi yarattıklarımız.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=204819

Yorumlar kapatıldı.