İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Öteki’ olmanın yükü

Ragip Zarakolu

Geçtiğimiz günlerde, Metin Aktaş’ın ‘Harput’taki Hayalet’ adlı romanını yayınladık. Konusunu tehcir döneminden alıyor. Sevdiği yitik Emeni kızını arayan bir Kürt gencinin romanı…

Ama buna sevinemedik bile. Yazarın Elazığ’daki evi ne olduğu anlaşılmaz bir biçimde yandı gün ortasında. İtfaiye geldi ama, hiçbir şey kurtulmadı.

Bu iş Metin’in başına ikinci kez geliyor. 1994 yılında da yerleştikleri Fethiye’de dükkanları yakılmıştı, diğer Kürt kökenlilerinkilerle birlikte. O zaman Kürt kökenliler kenti terk etmişlerdi.

Ege’de az yaşanmadı böylesi olaylar. İnsanlar hayatlarını tekrar tekrar yeniden kurmak zorunda kaldılar.

Metin Aktaş yaşamını yeniden kuracak. Kitaplarını yazmaya devam edecek, her koşul altında…

Metin Aktaş ödüller aldı, hiçbir basın organı yer vermemesine karşın, kendi okuruna ulaşmayı başardı. Munzur’u anlattı, 1925’i anlattı…

Bugün ve dün yaşananlardan kesitler sundu romanlarında.

Metin Aktaş’a geçmiş olsun diyoruz.

31 Ekim Salı günü, TÜYAP Kitap Fuarında ‘Öteki Olmanın Şiir ve Romanda Yansımaları’ başlıklı bir toplantı yapacağız. Metin Aktaş artık o toplantıya yazılı metni ile katılacak. Toplantının diğer konuşmacıları ise, ozan Bedrettin Aykın ve Saliha Scheinkardt…

Bedrettin Aykın’ın 70. yaş dönümünü, geçtiğimiz günlerde ‘Kar Fısıltıları’ adlı kitabı ile kutladık.

Bedrettin Aykın, birçok ödüle sahip, derinliklere sahip, nitelikli bir ozan…

Hüzün dolu bir şiiri var. Ülkem gibi…

Onu benim için özel kılan yanlarından biri ise, 1915 trajedisine, soykırımına Türk şiirinde tek yer veren şair olması…

Bu bir yandan da annesine karşı manevi bir sorumluluğu yerine getirme edimi idi.

Onlar sessiz, sırlarını ve acılarını yüreklerinde taşıyıp, suskun öldüler. Ender olarak da sırlarını en güvendikleri bir torunlarına anlattılar.

Bütün bu acılar yumağını, şiirsel bir olgunluk ve sadelik içinde Aykın’ın şiirinde bulabilirsiniz.

Saliha Scheinhardt ise, Almanya’da Almanca yazan Türkiyelilerin en başarılı örneklerinden…

O da Almanya’da ‘öteki’ olmanın yükünü aktarıyor ve kadın olmanın cabası…

Türkçeye bugüne değin çevrilmemiş olması büyük ayıp.

Onu sadece, Çağdaş Yayınları tarafından yayınlanan Aziz Nesin yazışmalarından tanıyoruz Türkçede…

Bize egemen olan örtülü/açık şövenizm Almanyalı Türklere gösterilen aşağılayıcı tavırlar la da yansıyor…

Kürtleri saymıyorum bile. O zaten verili bir olgu…

Popüler bir şövenizm bu ne yazık ki…

Herhalde, kara derililerin en aşağılandığı ülkeler arasındayız…

Yurt dışında yaşayan Türkler de sevilmiyor pek…

Bir yandan yurt dışında, hep ne kadar milliyetçi olduklarını kanıtlamak zorunda bırakılıp, zaman zaman sokaklara dökülürken, burada Türklüklerini yitirmiş sayılıyorlar… Askerde, tatilde, her yerde bir tuhaf karşılanıyorlar.

Aileleri bile, madem ki bir elin yağda bir elin balda, haracını vereceksin mantığı ile bakıyor onlara.

Ve edebiyat çevrelerimiz de, başka bir ülkenin diliyle yazanları, ne kadar kendilerini bulundukları ülkelerde kanıtlamış olsalar da, görmezden gelip, yok sayıyorlar.

Saliha Scheinhardt’ın yeni çıkan ‘Pusuda Öfke’ adlı kitabı, Zühal Olcay’ın oynadığı, bol ödüllü, ‘Yalancı Cennete Veda’ adıyla filme çekilen ilk kitabının Türkçesi… Saliha Scheinhardt Almanca kadar Türkçeye de hakim olduğunu kanıtlıyor.

Öte yandan, filozof Yılmaz Öner’in ölüm yıldönümü 31 Ekim… Onu da yad edeceğiz önümüzdeki Salı günü… O da yaşamı boyu görülmezden gelindi. Çok özgün, prodeterminizm diye adlandırdığı felsefi bir sistem kurmuştu… İyi ki Çayan Demirel’in, onca olanaksızlıklar içinde hazırladığı belgesel var elimizde Yılmaz Öner hakkında…

Evet ‘Öteki’ olmanın zor olduğu, bedel gerektirdiği bir ülkede yaşıyoruz…

http://www.gundemimiz.com/haber.asp?haberid=22817

Yorumlar kapatıldı.